Karıcığım translate Portuguese
1,017 parallel translation
- Otur karıcığım.
- Sente-se, mulher.
- Sevgili karıcığım, aklından geçen nedir?
- Então, esposa, que desejas?
Nasıl istersen, karıcığım.
Tu é que sabes, companheira.
Karıcığım, deniz mi tuttu?
- Querido, Danjel. Sinto muito! - perdeste a fé?
Çok sevgili karıcığımı.
Minha esposa.
Karıcığım, seni Lord'la tanıştırayım.
- Posso apresentar-te Sua Senhoria?
Bir kızböceği gibi hafifti, canım karıcığım...
Ela era leve como uma libelinha
Gel, gel karıcığım.
Anda lá, mulher.
İkimiz birlikte, o meydanda, yattığımız yerde soğuktan donmak üzereyken, giysilerini çıkarıp üzerime örttüğünü, kendisinin ise gecenin donduran ayazında neredeyse çıplak kaldığını söyleyen oldu mu bana?
Quem me contou, quando estávamos nós ambos deitados no campo, quase mortos pelo frio, que ele me cobriu com suas próprias roupas, e se entregou magro e nu à noite mui fria?
Karım bana, bayan McKenna'nın London Palladium'da sahneye çıktığını söyledi.
A minha mulher viu Mrs McKenna no Palladium, em Londres.
Yaşlandığımı hissediyorum Starbuck, ve belimin büküldüğünü. Cennetten çıkarıldıktan sonra geçen yüzyılların ağırlığı altında yalpalayan Adem Baba gibiyim.
Sinto-me velho, Starbuck e curvado,... cambaleando sob o peso dos séculos desde a saída do Paraíso.
Boşandığınız için kiliseden çıkarıldınız mı?
Foi excomungada por causa do divórcio?
Otelden ayrıldığımızda, paltosunu çıkarıp omuzlarıma koydu sonra ona baktım.
Á saída, despiu o casaco e pôs-mo pelas costas e foi entäo que olhei para ele.
Geceleri dışarı çıktığımda çöp karıştırmadığımda fare avladım.
Quando não podia sair à noite e roubar lixo, matava ratos.
Bu nedenle benim vardığım tek mantıklı çıkarım, Chris Hubble, Lucy Dabney'e vahşice saldırmış ve öldürmüştür,
Assim mantenho que há só uma conclusão possível a ser alcançada, que Chris Hubble violou e assassinou Lucy Dabney,
- 1 milyon dolar Bay Castle. Karı-koca olarak vergi dilimine girdiniz normal kesintileri de hesapladığımızda devlete takriben 907.000 dolar borcunuz çıkıyor.
Imposto com base no marido e esposa, usando as deduções oficiais, você deve ao governo aproximadamente $ 907,000.
Dona Chimene, karıcığım...
Dona Chimene, minha esposa.
Karımla ikinci balayına çıktığımızdan dolayı burada olamayız.
Estou em lua-de-mel.
Egan, üzerinde çalıştığımız deniz haritasını çıkar.
Egan, traz o mapa em que temos estado a trabalhar.
Erkekleri hayatınızdan çıkarıp kendinizi yalnızlaştırmanız... insanı yok sayan eskizlerinizdeki kararlılığınızdan mı kaynaklanıyor?
Você se isola aqui para eliminar o homem da sua vida assim como o eliminou dos seus esboços?
Söylemeye çalıştığım, böyle bir paket baştan çıkarıcı görünüyor.
Já vejo que não. Um pacote como esse é uma tentação.
Bu hepimizi korkutuyor. Zayıflığımızı ortaya çıkarıyor.
Faz com que nos sintamos apavorados, vulneráveis.
... kabul et. Eğer Benton'a olan suçlamaların hepsini hemen düşürmezsen yarın sabah o mahkeme salonunda ortaya çıkarım ve tüm dünyaya neler yaptığını tek tek anlatırım.
... exceto... a não ser que retire as acusações contra Benton imediatamente... vou aparecer na sala do tribunal amanhã de manhã... e contar para todo mundo exatamente o que está fazendo.
Rotadan çıkarıldık ve tanımlayamadığımız bir güç tarafından buraya getirildik.
Fomos desviados da nossa rota e trazidos para cá por uma força não identificada.
Sence gözden kaybolmak ister miyim? Oğlum tek varlığım ama sen onu gözden çıkarıyorsun ve bana zalim mi diyorsun?
Um filho é tudo o que tenho, tu queres afastá-lo e chamas-me cruel?
Merhaba, tatlı karıcığım.
- Como vão?
Hayır, çamura bir kere saplandığında seni oradan kim çekip çıkarır... insan ilişkileri bakımından, demek istiyorum?
Não, uma vez estando tramados, quem é que nos tira dessa situação, no que respeita ao relacionamento humano?
Çünkü hapishane dediğimiz işkence ortamları insanı harcayan bu mekanizma, bizi yani Fransa'yı hep inanıp varsaydığımız gibi aydınlık bir ülke olmaktan çıkarıp geri kalmış bir ülke durumuna düşürüyor!
Mas não é nada do que possamos orgulhar-nos. Os franceses não podemos estar orgulhosos deste instrumento de tortura, dessa guilhotina que nos assemelha mais a um país subdesenvolvido que à luz do mundo que pretendemos ser.
Karıcım bu sana bahsettiğim adam, Hanson'ın mil atölyesinde karşılaştığım hani.
Senhora. Em que posso ser-lhe útil?
Senin yaptığın, şeyleri tanımlamak oluyor, çıkarım değil.
O que fizeste foi descrever algo, não deduzi-lo.
Geçen haftaki dersimde de gösterdiğim gibi temporal lobu dikkatli bir şekilde ayırdığımızda beyinin gövdesinin üst kısmı ortaya çıkar.
Contudo, como demonstrei na minha aula da semana passada, se a face inferior dos lóbulos temporais for cuidadosamente separada, a porção superior da haste do cérebro pode ser vista.
Sen mumu çıkar ben de vücudumla kitaplığı durduracağım.
Retira a veia enquanto eu bloqueio a estante com o meu corpo.
Haven Hamilton'a gelince Barbara Jean'in her çıktığı yerde, ben de çıkarım.
Quanto ao Haven Hamilton, bom, Estarei onde Barbara Jean estiver.
Hazır ol, çünkü çıkardığımda, karım hariç bütün seyirciler çıkışlara kaçacak.
Preparem-se, quando eu mostrar a pila, todas ali na audiência, à excepção da minha mulher, vão a correr para a saída.
Karıma bir iş için çıkmak zorunda kaldığımı söyle.
Diga à minha mulher que tive que sair.
Gerçekten sandığın gibi değil değil mi? ... Tüm bu serüven ve Tüm o kurtuluşlarımız şansmıydı yani fakat senin çıkarın ne?
Não suporás que todas as aventuras e escapadas foram produto da mera sorte só para teu benefício?
Bense, bizim gibi karışık ve tanımlanması zor moleküler makinelerin evrimine izin veren bir evrende yaşadığımızı bilmeyi onurlandırıcı ve canlandırıcı buluyorum.
Por mim, acho-o sublime e divertido, o descobrir que vivemos num universo, que permite a evolução de máquinas moleculares, tão complexas e subtis como nós.
Tanrım, çıkar yüzünden hepsini şu saçmalığın.
Tira essa porcaria da cara.
# Konuk ağırladığımızda sandalyeye çıkar, ezbere şiir okurdum.
Quando ele tinha convidados, eu tinha de subir a uma cadeira e recitar um poema.
Başarısız taarruzun aslında senin fikrin olduğunu benim Baranovitchi'den çıkar sağladığımı, sana rüşvet verdiğimi iddia ediyorlar.
Há quem atribua o malogro da ofensiva em Baranovitchi ao senhor Grigori. Murmura-se que eu tenho interesses em Baranovitchi e o subornei.
Karımın Portland'daki tanıdıklarımın yarısının önünde çıplak şekilde sergilenmesine karşı çıktığım için mi aptal oluyorum?
Acha que sou tonto por não gostar que minha mulher... apareça nua ante a metade de meus conhecidos?
Bu karıyı kimin çıkardığı uykularımı kaçıracak.
Achas que vou perder o sono a pensar quem saiu com a gaja?
Kendisinden kaçan yabancı beyaz yaratığı avlamak için her gün batımı dolaşmaya çıkar.
Sai a cada pôr-do-Sol para caçar o estranho animal branco que lhe escapou.
Ortalık yatışınca, saklandığı yerden çıkar sanırım.
Acham que ele voltará assim que as coisas se acalmarem.
Mavi kurdelayı kazandığım zaman eski karım çıldıracak.
A minha ex-mulher vai ficar doida quando ganhar a fita azul.
Benim yaptığım türde bir şov kafa karıştırıcıdır.
Decerto compreenderá. Fazer o espectáculo que faço é muito complicado.
Herr Rosenthal, size evi kiraladığım zaman da söylemiştim, sizin kötü durumunuzdan bir çıkar sağlamak istemiyorum.
Herr Rosenthal, disse-lhe quaando alugámos a sua casa, que não tinha desejos de me aproveitar da sua desgraça. Não. Não.
KITT, bahsini iki katına çıkarırım, ama tek bir kart çekmen karşılığında.
Olha que estás a dobrar a aposta, mas só tens direito a uma carta.
Benzin istasyonundan aldığım o sandviçleri çıkar.
Passa-me essas sandes que comprei na estação de serviço.
Anlayamadığımız şeylerden kuşku duyduğumuzu düşününce kendimi mümkün olduğunca ortaya çıkarıp dikkat çekmeye karar verdim.
Considerando que nós suspeitamos daquilo que não percebemos, decidi revelar o mais possível sobre mim mesmo, dar espetáculo.
Saldırganlığını ortaya çıkar evladım.
Usa os teus sentimentos agressivos.