Kayıp translate Portuguese
16,926 parallel translation
Onun kayıp olduğunu söyledin.
E disseste-me que ele estava perdido.
Kayıp olan bir çocuk vardı onu bulduk ve, onu bulmak gerçekten zor oldu, ama, biz yinede bulduk.
Descobrimos que havia esta criança perdida e, foi um inferno conseguir encontrá-lo, mas... mas, conseguimos.
YıIan gibi kayıp çıktı işin içinden.
Ela esquivou-se do problema tal como a cobra que é.
Athos kayıp. Atı sürücüsüz geldi.
O Athos desapareceu, o cavalo dele regressou sozinho.
Ne büyük kayıp yapılmış.
Que desperdício!
Kral kayıp.
O Rei desapareceu.
Garnizondaki barutumuzun yarısı kayıp.
Falta-nos metade da nossa pólvora da Guarnição.
Sevgilisi altı ay önce kız için kayıp ihbarı vermiş.
Foi dada como desaparecida pelo namorado há seis meses.
Hâlâ kayıp durumdaymış.
Ainda não apareceu.
Komiser, mezbahaya benzeyen bir olay mahallinde kayıp bir kadının DNA'sını bulduk.
Chefe, temos o ADN de uma mulher desaparecida. Esteve num local que mais parecia um matadouro.
- O zaman kızın kayıp olup olmadığını öğren.
Certifique-se de que desapareceu mesmo.
Şu Lisa Peyton adındaki kayıp kız var ya? Ortaya çıktı. - Ne?
A rapariga desaparecida, a Lisa Peyton, apareceu.
Sevgilini o kadar korkutmuşsun ki kayıp ihbarı vermiş.
O seu namorado ficou assustado, fez queixa do seu desaparecimento.
Mildred Robson kayıp.
Não sabemos onde está a Mildred Robson.
Karakolu aradım ama gelip kayıp bildiriminde bulunmamı istediler.
Ja lhe tentei ligar, Mas eles... que apresente participaçao de desaparecimento, portanto.
Müsabaka, Geeta'nın avuçlarından kayıp gideceğe benziyor.
O combate parece estar a fugir das mãos de Geeta.
- Çok yanlış yapıyoruz. - Sevgilim kayıp.
- O meu namorado desapareceu.
Annalise kayıp. Caleb kayıp.
A Annalise e o Caleb desapareceram.
- Annalise mi kayıp?
- A Annalise desapareceu?
"Kayıp" kelimesini tanımlayalım mı?
- Está desaparecida.
- Emir burada değil. - Emir burada değil. Bay ve Bayan Bayar, Emma Peters kayıp.
Sr. e Sra. Bayar, a Emma Peters está desaparecida.
Bay ve Bayan Bayar, Emma Peters kayıp. Oğlunuzun Amerika'dayken onu iyi tanıdığını biliyoruz. Oğlunuzun Amerika'dayken onu iyi tanıdığını biliyoruz.
Sabemos que o seu filho conhecia-a bem de tempo em que esteve nos EUA.
Eğer Karanlık hayatta ve kızgınsa bizi öldürür ve bu büyük bir kayıp olmaz.
Por isso se a Escuridão ainda estiver viva, e zangada, e se ela nos matar, não será uma grande perda.
- Artık hızcı değilim çünkü. - Güçlerin kayıp mı ettin?
Porque já não sou um velocista.
İki kez büyü saldırısına uğradık ve Superman hâlâ kayıp.
Sofremos 2 ataques mágicos e o Superman continua desaparecido.
Senin ve benim gibi insanlar, şey gibi... şu gözlüklerden takmışız gibi ve biz bütün bu saçmalıklar boyunca şey gibi, burada oturmuşuz ve bir katman sis... veya çamur çamur dağın tepesinden şehrin üstüne yuvarlanıyor şehrin üstüne kayıp düşüyor ve orada kalıyor.
Pessoas como tu e eu, é como se é como se usássemos uns óculos e vemos através da porcaria que se acumula como uma camada de nevoeiro ou lama que de lama que desceu da montanha para a cidade. Que deslizou e se acumulou na cidade.
Sattığım her şeyi kayıp olarak göstereceğim.
Vou acabar por perder tudo.
Borudan kayıp kaçmadıysa tabii.
Só se fugir pela janela.
Hayır, hala kayıp iki anahtarımız var.
Não, ainda faltam duas.
"Ellerimden kayıp gideni geri ver."
Traga de volta esse laço que fugiu das minhas mãos
Çok kayıp oldu.
Houve tantas vítimas.
Kayıp anne bulundu.
Uma mãe desaparecida, encontrada.
Üç kadın öldürdü ve hala kayıp.
Ele matou três mulheres e está a monte.
Onun kaybı, hem de büyük kayıp.
Perda dele, grande momento.
Arkadaşlarım kayıp ve bana yardım edemeyeceksen edebilecek başkasını bulurum.
Os meus amigos desapareceram, se não me pode ajudar, encontrarei quem possa.
Reddington kayıp.
O Reddington está desaparecido.
Kayıp Altın Şehir mi?
- A cidade de ouro perdida?
Buradan bir şey almadan gitmediğinizden emin olmam lazım. Ya da herhangi bir şeyin kayıp olmadığından.
Têm de me assegurar de que nada daquela viatura desaparece.
Hayır, kanıtlar kayıp...
- Não, a evidência desapareceu.
Ailene başka bir kayıp yaşatmak istemiyorum.
E não queria que a sua família sofresse outra perda.
Kayıp üçüncü sınıftan.
À turma que desapareceu!
- Öyle mi? Son kitapta Martin kayıp düğmeyi bulmaya takmıştı. Plover'ın evini didik didik etmişti.
- No último livro, o Martin está obcecado pelo botão, revira por completo a casa do Plover, e as teorias são muitas.
Şu kayıp çocuklar var, Plover'ı tanıyan çocuklar.
- Havia rumores sobre o Plover e as crianças desaparecidas. Crianças que conheciam o Plover.
- Kayıp mı oldunuz?
Você está perdido?
- Bunu varsayamayız. - Yani endişelenmemiz gereken kayıp bir çocuk var.
- Não podemos assumir isso.
Dün kayıp ilanı yapılan Manhattanlı çocuk olayı mutlu sonla bitti. Bu sabah ailesiyle tekrardan buluştu.
E é um final feliz para um jovem de Manhattan dado como desaparecido ontem, que se reuniu esta manhã com os seus pais.
Her şekilde, dünyanın en beyinlerinden altı tanesi kayıp.
Seja como for, seis das mentes mais valiosas do mundo estão desaparecidas.
Bak, kayıp planlar bir çeşit ticari binanındı ve internetten baktığımda içindeki herkes baştan aşağı bayağı sıradan geldi.
Mas as plantas em falta eram para um edifício comercial, e quando as pesquisei, os ocupantes todos desde a raiz eram mundanos.
- Ve şimdi de kayıp.
Não estou a perceber isto.
- Niye kayıp olduğu bildirilmemiş?
Porque tecnicamente ela é adulta, saiu apenas de casa.
Aynen öyle, Plover da Chatwinler'in kayıp olmasından dolayı kötü durumdaydı.
- Exacto. E... o Plover ficou destroçado quando eles desapareceram, porque sabia para onde tinham ido.