Kaın translate Portuguese
810 parallel translation
Anlatmaya çalıştığım şu ki George sabıka kaydın olursa mesleğinde zirveye ulaşabileceğini zannetmiyorum.
O que eu estava dizendo George, é que não seja capaz de atingir o cimo com um registo policial.
Açık bir havada gemi yolculuğumuza başlamıştık ki, ansızın korkunç bir fırtına çıka-geldi.
Estávamos a navegar com bom tempo. Quando de repente se levantou uma terrível tempestade!
40 yıldır mızıka çalarım. Hiç faydasını görmedim.
Eu toco harmónica há 40 anos, mas não ganhei nada com isso.
Git ve elini yüzünü yıka, saçını tara... konuklarımızın önünde senden utanmama neden olma.
Vai lavar a tua cara e mãos, Heathcliff... e pentear o teu cabelo... de modo a que não tenha de ter vergonha de ti em frente a um convidado.
Doktor çağırın! Tıka basa doydum.
- Piedade, Doutora, por favor!
Bay Steele'in sabıka kayıtlarına bir bakın.
Mas repare no cadastro de Mr. Steele :
Ama sizinle, iş her zaman zevkten önce gelir, bütün çamaşırlarını yıka, tertemiz yıkan, bütün tamiratları yap, ve sonra, ancak o zaman oturup güzel bir kitapla saatlerini geçir...
Mas com você, negócio antes do prazer todo o tempo. Lave toda sua roupa pessoal, faça isto palmo a palmo... saia tudo bem feito, e então, só então... sente-se por uma hora agradável com um bom livro.
- Kolun uzunluğunda sabıka kaydın var.
- O seu cadastro é já longo.
Onu boşboğaz ağzına tıka ve bir daha da sakın çıkarma.
Coloca-a na tua boca tagarela e cala-te.
Her gün kulaklarının arkasını yıka, büyük, şişman bir fil olmak için de çiğ patateslerini yemeyi unutma.
Lava-te de trás das orelhas todos os dias e come as tuas batatas cruas, para seres um elefante grande e gordo.
Başını traş et ve yıka.
Rapem-lhe a cabeça dele e lavem-na.
- Burasını biraz suyla yıka.
- Vou até ali refrescar-me um pouco.
Hiç sabıka kaydınız var mı?
Já estiveste preso alguma vez?
Bu adamın sabıka kaydını görmek isterim.
Gostaria de ver o cadastro criminal deste homem.
Sabıka kaydınıza göre, üç farklı eyalette tam altı kere hapse girmişsiniz.
O seu cadastro mostra que já esteve preso seis vezes em três estados diferentes.
Sabıka kaydınızdan emin olduğunuz kadar mı?
Tanto quanto estava acerca do seu cadastro?
Onun için temiz bir gömleğimin olması lazım! Tüm gömleği yıkamaya vaktin yoksa, yakasını yıka bari!
Mas para isso, é preciso que tenha uma camisa limpa e tu se não tens tempo de lavar a camisa, lava ao menos o colarinho.
Ayinin başrahibi Matthew Harrison Brady, burda olduğum iki günden beri atılan sözler ve kızarmış tavukla tıka basa karnını doyuruyor.
O seu idolatrado sacerdote da palhaçada Matthew Harrison Brady que se tem alternado entre empanturrar-se com frango frito e as suas teses retrógradas desde que chegou aqui dias atrás.
Yine kaçırırsa kulaklarını tıka.
Se ele voltar a falhar, enfie os dedos nos ouvidos.
Kızını yıka ve pirelerini öldür, köpek.
Limpe sua filha, animal.
Kızın sabıka kaydı olan bir kız olmadığını, değil mi?
Sim. Pensa que ela nao é uma criatura da rua com cadastro.
Yarın bütün sabıka kaydın dosyalardan kaybolacak ve özgürlüğüne kavuşacaksın.
Amanha, o seu cadastro desaparece misteriosamente do meu arquivo, e ficará livre.
Git biriyle dövüş, ya da çoraplarını yıka.
Por que julgam os homens que as mulheres só querem casar?
Karnınızı binlerce böğürtlenle tıka basa doldurduğunuza göre artık aç olamazsınız.
Já que se empanturraram com milhares de deliciosos morangos já não podem ter fome.
İmansızın altın dişlerinden gelen kutsal parayla "valiz-kadın" tıka basa doldurulmuştu!
Dinheiro dos dentes de ouro dos infiéis e tinha de a aturar!
Ona boşuna "Bata Çıka" adını koymadılar.
Não é por acaso que é chamado o tropeção.
Sana Bata Çıka'nın tekne için kötü bir isim olduğunu söylemiştim.
Disse-lhe que "tropeção" era um terrível nome para um barco. Tolice.
Bana bu adamın sabıka kaydını bulun lütfen.
Consiga a ficha dele, por favor.
Hayvanın ağzını tıka.
Amordaça o animal!
Ayaklarını da yıka.
Volta e vai lavar esses pés.
Ağzını tıka.
Amordacem-no.
Ama yine de geçmişi peşini bırakmaz bir meslektaşı sabıka kayıtlarını öğrenir.
Mas o seu passado perssegue-o, quando uma colega o descobre.
Resimlerini, sabıka kayıtlarını, kısacası her şeyi istiyorum.
Quero fotos, registos criminais, tudo o que encontrarem.
Benim yerime geleceksin, ve seni tıka basa doyuracağım, böylece her yanın dolacak.
Venha comigo e eu te encherei de comida até engordar.
Saçını tara, yüzünü yıka, ayakkabılarını cilala...
Pentear-te, lavar-te, dar graxa aos sapatos...
İşini yap. Ağzını bozma ve küfürlere kulaklarını tıka.
Trabalha, não fales mal e não ouças sacrilégios
Her gün ayaklarını yıka, her gece dua et.
Lava os pés e reza todas as noites.
Toplama kampları tıka basa dolu, parlamento sadece bir isimden ibaret siyasi partiler ve işçi sendikaları lağvedilmiş, Yahudiler sosyal hayattan izole edilmiş, basın tamamen baskı altında, ve sosyal haklar diye bir kavram kalmamış.
Os campos de concentração estavam cheios, o Parlamento era apenas um selo de borracha ; os partidos políticos e os sindicatos abolidos ; os judeus fora dos serviços públicos ;
Serpico. Corsaro'nun sabıka kaydını aldım.
Serpico, tenho aqui o cadastro do Corsaro.
Sadece hedefteki kişinin telefon numarasını tuşlayın son numaradan önce bekleyin mızıka tonunu telefona doğru üfleyin ve sonra da son numarayı tuşlayın.
Basta marcar o número de destino, fazer uma pausa antes do último dígito, soprar a harmónica para o telefone, e marcar o último dígito.
Beni yıka ve yanımda bulacağın kefene beni sar.
Então me lave e envolva-me no sudário... que encontrará ao meu lado, e me sepulte.
Sabıka kaydınız burada.
Tenho aqui os vossos cadastros.
Buna son vermelisiniz. Tıka basa yemeden kalkacaksınız sofradan.
Nunca vos levantais de uma mesa sem desejar que tivésseis comido mais.
Bu gördüğün yığın senin sabıka dosyan.
Isto aqui é o teu cadastro.
- Sabıka kaydını kontrol et.
- Liga ao Centro de Informações.
Eşinin dediğine göre, sen orkestranın başındayken mekan tıka basa dolarmış.
Parece que você e a orquestra estouravam com os telhados.
Ola Mae, şu kutsal suyu al... mutfağı ve Bayan Nell'in odasını yıka.
Ola Mae, tome esta água benta e lave a cozinha e Falte quarto do Nell.
Sanki yarın ölecekmişsin gibi tıka basa yiyorsun.
Você devora isso como se não houvesse um amanhã.
TV reklamlarımda oynarsan yaşarsın yoksa tıka basa kurşun dolarsın.
Podes fazer os meus anúncios de TV vivo ou empalhado.
- Peter'i Bay Krafft ile tanıştırdınız mı... ya da çağrıldığı şekliyle "Ka" ile?
- Você apresentou o Peter à Srta. Krafft... ou "Ka", como era conhecida?
Çalıların arasında, bata çıka ilerlerken çavuş hiç konuşmamaya başladı.
À medida que avançávamos através dos arbustos da França o sargento começou a ficar reservado.