Kuma translate Portuguese
396 parallel translation
" Seni geçecegim. TekerIekIerin kiriIip seni kuma gömecek.
" Eu vou vencer-te partir-te as rodas atropeIar-te na areia.
Kuma mı saplanır?
Areia profunda?
Öğrendiğimize göre o Almanlar bir mekanize taburun askerleriymiş. İlk kuyuda kuma saplanmışlar ve susuzluktan kavruluyorlarmış.
Descobrimos que aqueles alemães fazem parte de um batalhão... com armas, preso no primeiro poço, com muita necessidade de água.
Rick, başını kuma gömmeyi bırak.
- Pára de esconder a cabeça na areia.
- Kuma gömülü halde, efendim.
- Enterrado na areia, Alteza.
Kuma ve yılanlara alışık değilim.
Não estou habituado a areia e cascavéis, está a ver.
Hemen sınırın aşağısında bir yer biliyorum. Görebildiğin en temiz ve en beyaz kuma sahip.
Sei de um lugar, junto à fronteira, que tem a areia mais limpa e branca, que você já viu.
Onun kibrini kuma gömecek adam.
Esmagarias a sua arrogância na arena!
O suyu kuma dökseydim daha iyi olurdu.
Teria feito melhor se a entornasse na areia.
Onu geri almak istiyorsan Kuma ve Hachi'yi getir!
Se queres salvá-lo, entrega-me Kuma e Hachi!
Rosalia mafsal iltihaplarına iyi geldiği için, kendini kuma gömer.
Rosalia tomava banhos de areia porque sofria de uma espécie de artrose cíclica.
Benim yüzümden gevşek kuma battı.
Levei-o para areias movediças.
Etrafından geçmeye çalışırken nerdeyse kuma saplanıyordum.
- Quase fiquei atolado na areia para passar.
Ben bu toprağı matkabı kuma dayamış gibi delebilirim.
Podia pssar por esta terra aqui com a maior das facilidades.
Kuma saplandık, Benjy.
Parou, Benjy!
- Kafamı kuma mı gömeyim?
- Preferes que esconda a cabeça na areia?
Karga buraya gelirse kuma gömülecek.
Se um corvo cair na armadilha, será sugado pela areia.
Odak noktasının kayıp şehir Kuma olduğunu bilmek yeter.
Realmente trata-se da cidade perdida de Kuma.
- Kuma. Efsanevi bir şehir, Ay Dağlarında bir yerde olmalı... yüz mil güneyde bir yerde.
Kuma, segundo a lenda, está situada nas Montanhas da Lua, a centenas de quilómetros daqui.
Kayıp şehir Kuma'yı bulsak, ve efsanenin gerçek olduğunu kanıtlasak, bu hayatımın en görkemli anı olurdu.
Se encontrarmos a cidade perdida e demonstrarmos que a lenda é verdadeira, seria o momento mais importante da minha vida.
Sen söyledin, kayıp şehir Kuma'yı bulursan, ve efsaneyi kanıtlarsan, bu hayatını taçlandıracağın bir an olacak.
Tu mesmo disseste que se encontrássemos a cidade perdida seria o momento mais importante da tua vida.
Bana bir harita verdi, Kuma hazinelernin haritası...
Ela deu-me um mapa, um mapa com tesouros de Kuma.
Onlar Kuma Şehrinden geldi..
Vêm da cidade de Kuma.
Kendisine bir Kuma vatandaşı olarak.. en düşük görev verildi, Amahagger'ları gözetmek.
Deram-lhe a posição mais baixa que pode ter um cidadão de Kuma, o de vigilante dos amahager.
Evet. Kuma Şehrinin yolunu gösteriyor.
Sim, indica o caminho para a cidade de Kuma.
Kuma Kraliçesi o'nun sembolü.
Representa o símbolo do poder, a rainha de Kuma.
Sizi Kuma Şehrine götürmeye geldim.
Vim para os levar a Kuma.
Kayıp Şehir Kuma'yı bulduk.
Conseguimos.
Bir şey söyleyebilir miyim, efendim, bulduğumuz, ininde bir kaplan bulmak gibi.
Encontramos a cidade de Kuma. Se assim o posso dizer, senhor, foi como encontrar um tigre na cama.
Deve kuşu başını kuma gömer bazen de bayrağa.
A avestruz enterra a cabeça na areia e, por vezes, na bandeira.
Kuma bir haritasını çizdim.
Desenhei um mapa na areia.
Gizli bir kuma olmaktan hoşlanmıyorum.
- E eu não gosto de ser amante secreta.
Kuma.
"Concubina".
Tarihin başlangıcından beri buradaydılar ve kuma ve rüzgara karşı dirençle dikildiler.
Aqueles envolvidos estão presentes desde o alvorecer da História batalhando teimosamente contra areia e vento.
Onları kuma çekeceğim.
Vou levá-los para a praia.
Pençe, uzun zamandır kuma gömülüydü ve aşınmaktan korundu.
A pata esteve enterrada na areia até há pouco, e assim, protegida da erosão.
Bir şapka dolusu kuma ne dersin?
- Ai sim? Então que tal um chapéu cheio de areia?
Bacakları kuma batmış.
Tem as pernas presas.
Kuma gömüldük.
- Fomos assoreados.
Taş çalınınca kuyular kurumuş ve nehir kuma dönmüş.
Quando a pedra sagrada foi levada, os poços secaram e o rio transformou-se em areia.
Başını kuma göm ve mezuniyet balonu bekle.
Enterra a cabeça na areia e espera pelo teu baile!
Şu kayayı parçalayıp... altındaki kuma ulaşabilirsem, oradan çok altın çıkacağını düşünüyorum.
Sempre pensei que, se conseguisse rachar essa pedra aí... e chegar ao cascalho de baixo, há ouro esperando desde todo o sempre.
Diğer çocuklar, küçüklere hayvan dedikodularını okumayı öğretir çünkü Kalahari'de olan her şey kuma yazılmıştır.
As crianças mais velhas ensinam os mais novos a ler as pegadas dos animais porque tudo o que acontece no Kalahari fica marcado na areia.
Kafanı kuma gömdün.
Eu sei porquê. Enfiou a cabeça na areia.
Kafanı kuma gömdün.
Enfiou a cabeça na areia.
Kütüphane kuma gömülüyor.
A biblioteca está afundando...
Kütüphane kuma gömülüyor!
A biblioteca está afundando..!
Her neyse, uçak pistten çıktı ve bir sarsıntıyla kuma oturdu!
Ora o avião sai da pista, dá um salto e aterra na relva.
- Kuma gömdük!
- Enterrados na areia!
"... kuma ve kara yazarım adını. "
"Na areia e na neve Escrevo o teu nome"
- Denizden sonra, kuma gidiyoruz.
Depois da água, vamos para a areia