Kurbağalar translate Portuguese
411 parallel translation
Gelin, sizi gidi küçük kurbağalar! Gelin alın, haydi!
Venham cá...
Kurbağalar soylarına olan kayıtsızlıklarıyla ün yapmışlardır. Hangilerinin kendi bebekleri olduğuna aldırmaz.
Este cheiro bom vinha de uma lata de sopa.
- Kurbağalar orada durur.
É onde as rãs devem estar.
Balıkların ölmesi ve kurbağaların sudan çıkışı tanrının mucizesi mi?
O teu deus matou os peixes e enxotou as rãs da água?
Kurbağalar için.
- Sim! Para rãs.
Ya zavallı minik kurbağalar?
E as coitadinhas das rãs?
Bütün o kurbağalar.
Para as... e todas as rãs.
Demek istediğim, sıradan bir mekik değil. Bu kurbağalar için.
Não é uma nave espacial normal, é para rãs.
Dünyanın sonu gelince, kurbağalar aya nasıl gidecek?
Quando chegar o fim do mundo, como é que as rãs irão para a Lua? Nisto.
Kurbağalar için model tuvaleti.
Os mini-lavabos para as rãs.
- Küçük kurbağalar çok mutlu olacak!
- As rãzinhas vão ficar felizes.
Aya gidecek olan kurbağalar.
As rãs que vão para a Lua.
Kurbağalar uzay gemisiyle aya gidecek...
As rãs vão para a Lua na nave espacial...
Bizim oralarda kurbağalar zıpkınla avlanır.
Nós arpamos rãs na minha parte do país.
Eleanora Giardinelli kurbağalar havuzunda beyaz bir kuğu.
Eleanora Giardinelli... Um cisne branco num lago de rés.
Hayır. Airedale'le uğraşıyorum sonra da sırada kurbağalar var.
Não, estou a pôr uma prega neste Airedale, e depois tenho de soltar os sapos.
Kurbağalar.
Rãs.
Kurbağalar?
Rãs?
Kurbağalar, evet.
Rãs, sim.
Kutsal bilgelerin yüzyıllardır araştırdığı bir konudur bu. Ancak klasik inanışa göre... Arılar, yarasalar kurbağalar, kan fareler dolu, yaratıklar çekirgeler ve tabii ki ilk doğanın ölümü ve son olarak karanlık.
Esse é um ponto que os estudiosos tem discutido há anos mas não tenho dúvida que a tradição clássica é a maldição das bolhas, morcegos rãs, a do sangue... dos ratos... granizo e bestas os gafanhotos, claro a morte dos primogénitos e por último a das trevas.
" Kentleri çömelmiş kara kurbağalar gibi
" E as suas cidades agacham-se servilmente
Niyetimiz, politikacıların kararsız siyasi mahkumlar olduklarını kişisel öç ve güç mücadelelerini devlet sorunlarından önemli gördüklerini kastetmek ya da önemli konularda tartışmayı reddederek itibarlarını zedelediklerini parti birliğinin temsil ettikleri halkın refahından önce geldiği yanılgısında olduklarını ya da önemli sosyal sorunları hiç umursamayan gürültücü kurbağalar olduklarını ima etmedik.
Nunca foi a nossa intenção tentar dizer que os políticos são fracos, que servem os tempos actuais e que se preocupam mais com as suas vinganças pessoais e as suas lutas privadas por poder do que com os problemas do Governo, nem sugerindo, de todo, que sacrificam a sua credibilidade, negando o debate livre em matérias essenciais na impressão errada que a unidade partidária vem primeiro que o bem-estar das pessoas que supostamente representam, não querendo dizer que estão a confundir os pequenos sapos sem um grama de preocupação para os problemas vitais de hoje.
Tüvit takımlı kısa boylu adamlar kurbağaları doğrar, bağış toplar.
É um grupo de gente com fatos de lã, a abrir rãs... financiados por fundações...
Kurbağaların arasından, bir gün cezbedici bir prens görünecek.
És bela, fantástica. No meio dos sapos, encontrarás um príncipe charmoso.
Kurbağalar için iyi değil.
Não é bom para franciús.
Benim. Bay Giovanni kurbağalarıma karşılık bana bunu verdi.
Deu-me o Sr. Giovanni, porque lhe vendi as minhas rãs.
Ye bu kurbağaları, yoksa cehenneme gidersin.
Come as rãs, ou vais para o inferno.
Diğeri ne zaman ağzını açsa, dışarı su keleri ve kurbağalar çıkıyormuş.
Sempre que a outra abria a boca, dela saíam sapos e lagartixas.
Su keleri ve kurbağalar çıkıyormuş.
Sapos e lagartixas a caminho.
"World Wide Stüdyoları, zengin ve ünlü olmak isteyen kurbağalar için yetenek sınavı açtığını ilan ediyor."
"World Wide Studios anúncia a abertura de audições para sapos... que queiram ficar ricos e famosos."
Yani, kurbağalar sıçrayamasalardı bisikletle birlikte ezilirlerdi.
Quero dizer, se os sapos não saltassem, estaria feito em panqueca.
Umut verici kokusu yok ama kurbağalar da yemek yemeli.
Não cheira lá muito bem, mas... um sapo tem que comer.
Gelecek hafta, kurbağalar için yetenek sınavı yapıyorlar.
Vão fazer audições para sapos na próxima semana.
İşletmemiz henüz ufak çaplı. Fakat büyüyeceğiz. Siz kurbağaların büyüdüğü gibi.
Somos uma pequena empresa... mas estamos a expandir, assim como vocês sapos se expandem!
- Kurbağalar büyümüyor mu?
- Vocês sapos não se expandem?
Kurbağaları öldürmek.
Mato sapo.
Kucaklaşan kurbağaların müziğini dinliyorsunuz. Ve Doc Hopper diyor ki, Kurbağa Kermit'i görürseniz beni arayın ve ulusal sözcüm olmayı kabul edin. O, yakında kurbağa burger olacak.
Tens escutado música para abraçares sapos... e o Doc Hopper diz que se o Cocas, o sapo... não parar agora e me telefonar... e concordar em ser a minha imagem a nível nacional, vai acabar como frogburger.
Süslü Hollywood kurbağalarınızdan biri olmayabilirim ama bir şansı hak ediyorum.
Posso não ser um dos vossos sapos de Hollywood, mas eu mereço uma chance.
Kurbağaların parasını ödemem.
Não vou pagar as rãs.
Kurbağalar vıraklıyor.
- Os sapos coaxavam sem parar.
- Sadece kurbağalar, Eilonwy.
- São só rãs, Eilonwy. - Elas eram pessoas...
Biri bütün kurbağalarımızı çalmış!
Alguém roubou as nossas rãs.
Kurbağalar.
Os sapos.
Kurbağalar öter ve yağmur başlar.
Os sapos cantam e depois chove.
Eğer kederlerimizi unutmamız gerekiyorsa, olabildiğince eğlenmemiz lazım. İnsanların kurbağalar, tavşanlar ve rahibeler gibi giyinmesinden daha komik ne olabilir ki?
Se é para esquecermos nossas desgraças, então divertamo-nos o máximo possível e não há melhor que uma festa de gente vestida de rãs, coelhos e freiras.
Kurbağalar, onların bizimkiler gibi hisleri yoktur Rita.
As rãs, não têm sentimentos como nós, Rita.
Kurbağalar uçtuğunda, dünya kötüye gider.
Quando o sapo sobe até o céu, há desgraça na terra.
Kurbağalar şarkı söylüyor.
As rãs estão a cantar...
Kim sıradan bir hırsız, kurbağaların kızı? Kim?
- Quem é um miserável ladrão?
Kurbağalar, vıraklamaya devam edin. Neden yukarı bakmayı düşünmediniz?
Sapozinhos, rãzinhas, Para cima não olhaste.
- Kurbağalar çok güzel.
- Belas rãs.