Kursun translate Portuguese
7,766 parallel translation
- Benimle neden temas kursun ki?
- Porque haveria de fazer isso?
Tabii ki kostümün kurşun geçirmez olacaktı.
Daí o teu fato ser à prova de bala.
- Kurşun olabilir mi?
- Pela bala?
tabancadan daha fazla kurşun çıkarmalısın..
Tentaria tirar mais balas da arma.
Ya kurşun olsaydı o?
E se fosse uma bala?
Kurşun ve kaos yağmuruna dans ederek giriyor ve dans ederek çıkıyor.
Ele dança numa... tempestade de balas e caos, e sai a dançar.
Bu yüzden katı madde, kurşun ve füzeler onlara zarar vermiyor.
Por isso os materiais sólidos, balas e mísseis não os afectam.
Kurşun saymak, hızı hesaplamak, sayıları ezberlemek.
Contar as balas, calcular a velocidade, analisar os dados.
sonunda Ham'ı buldular ve kurşun yağmuruna tuttular.
Finalmente encontraram o Ham e dispararam até não poder mais.
Kurşun yaralarıyla dolu olmasına rağmen bir şekilde adamlarımın dördünü öldürüp kaçmayı başarabilmiş.
De algum modo conseguiu executar quatro dos meus homens e depois cavalgar, apesar de estar crivado de ferimentos de bala.
Çünkü vermezsen, bana bak, Bana iç çamaşırını vermezsen, Güzel annenin kafasına bir kurşun sıkıcam.
Porque se não o fizeres, olha para mim, se não me deres as tuas cuecas, vou enfiar uma bala na cabeça da tua mãe.
Sadece bir tane kurşun, tamam mı?
Só uma pequena bala, okay?
Lanet sevimli kafasına bir kurşun yemesinin oranı altıda bir, şimdi değil mi?
As probabilidades de ela levar um tiro na puta da cabeça são de um para seis, não é assim?
9 yaşımdayken annemin eşyaları arasında bi kurşun bulup yuttum.
Aos nove anos achei uma bala nas coisas dela e engoli-a.
Çünkü benim düşman pürüzsüz bir yolda beni Kurşun.
Guia-me em um caminho suave por causa dos meus inimigos.
Tamamen kurşun geçirmez, gizli birkaç kozu da var.
Totalmente blindado. E tem alguns truques na manga.
Az önce beni kafamdan kerpetenle kurşun çıkartırken gördün.
Viste-me a por um alicate na cabeça para tirar uma bala.
Ne yani, dolunay, gümüş kurşun gibi şeyler mi?
Uma coisa tipo, lua cheia, balas de prata?
Kurşun en fazla sıyırır.
O pior que pode acontecer é ficares com uma ferida superficial.
Kurşun koymak için açtıklarında, şöyle açılabiliyor.
Quando abrem para meter balas, isto abre mesmo.
Kurşun bulduğum oranda imkânsız gözüküyor.
Quanto mais balas encontro, mais impossível parece.
Namıdiğer, Kara Kurşun.
A Bala Brown.
O demiri oynatacak olursan evlat bu adama bir sürü kurşun boşaltırım. Babana.
Faz isso, rapaz, sobram-me muitas balas, mesmo depois de alvejar o teu pai.
Çıkarmam gereken bir kurşun var, Bay Brooder bana eşlik edecek.
Preciso de extrair uma bala. O Sr. Brooder vai acompanhar-me.
Kurşun harcamayın.
Poupe as balas.
Kafalarına üç kurşun.
Três tiros à cabeça.
- Kıçına kurşun sıkarım senin.
- Ainda te espeto um balázio!
Sanırım biri kurşun yemeden Lougle partisi eksik kalıyor.
Creio que não é uma festa da Lougle até alguém levar um tiro.
İnsanlar dört kurşun yiyip de kurtulmaz.
As pessoas não sobrevivem a quatro balas.
Kurşun yarası var.
Tem um ferimento de bala.
Hâlâ buraya gelip üzerimize kurşun yağdırabilirler.
Ainda não sabemos se eles vão entrar por aqui, a disparar.
Luke Collins! 4.numarayı seçtin ve o da Barut Kurşun, Luke.
Tirou a ficha número 4 que corresponde ao'Gunpowder Lead', Luke.
Kurşun geçirmez tatlım.
À prova de bala, meu.
Ve kurşun geçirmez.
E é à prova de bala.
Kurşun gibi bir ağırlık çöktü üzerime.
O sono pesa-me como chumbo.
Kurşun atmaya değmez.
Que pena.
Kurşun delikleri olmadan kürküne sağlam olarak ihtiyacımız var.
Precisamos da pele dele intacta... sem buracos!
Kurşun hâlâ içeride.
A bala ainda está lá dentro.
Yüzeye vardığında, kendini kurşun gibi ağır hissedeceksin, anladın mı?
Vais tirar o capacete. Vais começar a sentir-te um peso pesado quando chegares à superfície, está bem?
Kurşun Malala'nın alnına isabet etmiş... kafatasını içeri doğru parçalamış.
A bala atingiu a testa da Malala... despedaçando o crânio.
Sonraki iki kurşun, Shazia ve Kainat'a isabet etti.
As duas balas seguintes atingiram a Shazia e a Kainat.
Shazia'ya iki kurşun isabet etti.
Duas balas atingiram a Shazia.
Sol omuzuna isabet eden kurşun Kainat'ı da vurdu.
A bala que a atingiu no ombro esquerdo atingiu Kainat.
Yani, bir kurşun ikisini de vurdu... ve diğer kurşun da Shazia'nın elini deldi geçti.
Então uma bala atingiu duas delas... e uma bala atravessou a mão da Shazia.
- Oley! Keşke daha çok kurşun getirseydim.
Devia ter trazido mais balas.
İçine kurşun koysaydın daha çok işe yarardı.
Sabe, resulta melhor quando as balas estão dentro da arma.
Kurşun kaplama bölme demek. Doğru.
Um compartimento revestido a chumbo.
Kurşun koruma herhangi bir radyasyon belirmesini maskeliyor.
Correcto. O revestimento é espesso, para impedir a detecção de radiação.
Filmin ilk versiyonlarında... Doktor bir buzdolabını kurşun kaplamayla zaman haznesine çevirmişti... filmin dönüm noktasında bir nükleer test alanında...
E, no clímax, que acontecia num local de testes nucleares, nessas primeiras versões, a câmara temporal era um frigorífico que o Doc convertia e revestia a chumbo.
Bu eşsiz sesi yaratan kristalin içindeki kurşun.
É o chumbo no cristal que cria o tom único.
O cehennemi Japonlardan kurşun, bomba ya da yumruklarla değil kanla alacağız.
Não vamos conquistar aquela colina aos japoneses com balas, bombas ou punhos. Vamos conquistá-la com sangue.