English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kömür

Kömür translate Portuguese

1,083 parallel translation
Elbette istasyondan, orada bir sürü kömür var.
Mas isso é roubar!
Kömür atmaya başla.
Continue cavando.
Gibraltar'da fazladan kömür yüklemeliydik gemiye.
Eu avisei. Devíamos ter carregado mais carvão em Gibraltar.
1935 Ocağında, 1918 öncesinde Almanya'ya bağlı olan kömür havzası bölgesi Saar, uluslararası gözlemcilerin kontrolünde yapılan referandumdan çıkan ezici reyle tekrar Almanya sınırlarına dahil oldu.
Em Janeiro de 1935, o território do Sarre, a pequena região de minas de carvão que tinha sido alemã antes de 1918, votou em massa, e sob supervisão internacional, para voltar à Alemanha.
Mançurya'nın büyük bölümü çoraktı. Ancak Japonların ihtiyaç duyduğu kömür yatakları ve demir cevherine sahipti.
A Manchúria era basicamente uma região inóspita, mas continha materiais brutos que faltavam ao Japão, como carvão e minério de ferro.
Her ne kadar belli edilmemeye çalışılsa da son kırk beş yılın en soğuk kışı yaşanıyor kömür ve yiyecek stokları gitgide azalıyordu.
A censura esforçou-se para abafar, mas as pessoas sabiam. Às provações do blackout, juntou-se o pior Inverno dos últimos 45 anos, a falta de carvão, o estouro de canos e o racionamento de comida.
Sıcaklığı yapan hangisi, kömür mü alev mi?
O que é que faz o calor, o carvão ou a chama?
Kömür.
O carvão.
Erkek ve kadın da kömür ve ateş gibi değil mi?
Macho e fêmea não são como o carvão e a chama?
Eğer kömür, ateşi öğrenmeye çalışmazsa yazgıları tamamlanabilir mi?
Se o carvão não procura entender a chama, podem cumprir o seu destino?
Şimdi, hepiniz kömür kalemlerinizi ve parşömenleriniz alın, ve benim yazdığımı yazın.
Peguem nos paus de carvão e nos pergaminhos e copiem o que eu escrevi.
Uyuyakalır, kömür olursun.
Podias adormecer e ficar assado.
Daha fazla kömür at.
Deita mais carvão!
Sıkı petrol yaptırımları, arabaları yollardan almaya yetti. Buna rağmen bazı şöförler kömür gazını tercih ettiler.
O racionamento de gasolina impedia a maioria dos carros de circular, se bem que alguns recorressem ao gás de iluminação.
Endsütri kömür için çırpınırken, kömür üretimi yerlere düşmüştü.
A indústria precisava de carvão, mas a produtividade continuava caindo.
Kömür üretimi düşmeye devam etti. Ve 1944'te Yorkshire ve South Wales'te, 200.000'den falza madenci gayri resmi greve gitti.
A produtividade continuou a cair e, em 1944, no Yorkshire e no sul do País de Gales, mais de 200 mil mineiros entraram em greve.
Japonya'nın kıt kaynaklarından en iyi şekilde yararlanmak ve savaşın devamı için kömür çıkardılar.
Extraíam carvão para aproveitar os parcos recursos do Japão e manter a máquina de guerra a funcionar.
Bazıları, sessiz ve sakin raylar boyunca bir çöpçü misali bir avuç kömür için çabaladı.
Havia pessoas que varriam os carris desertos e silenciosos em busca de pedaços de carvão.
Savaştan önce Almanlar tarafından işgal edilen bölgeler ülkenin kömür ve demir ihtiyacının neredeyse dörtte üçünü et ve tahıl ihtiyacının üçte birini ve neredeyse tüm şekeri temin etmişti.
Antes da guerra, as regiões, agora ocupadas pelos alemães, tinham produzido quase 3 / 4 do carvão e ferro do país, 1 / 3 da carne e cereal, e quase todo o açúcar.
Kömür ve petrol yakında tükenecek.
O carvão e o petróleo estão a esgotar-se.
Küba Şeker, 21'den 3'e düşmüş. Elkhorn kömür ; 5,50, şimdi 0, 125.
Cuban Sugar, desceu de 21 para 3, Elhhorn Coal a 5 1 / 2, desceu para 1 / 8.
Pennsylvania kömür ; alış 12,50, şimdi 4.
Pennsylvania Coal comprado a 12 1 / 2, está a 4.
Bu çocuk en iyisi buranın kömür madenlerinde çalışsın!
O garoto local que foi bem trabalhava aqui nas minas de carvão.
Kömür hakları. Tahta kimin geçeceği.
Podemos colocar quem quisermos no poder.
Satılık kömür!
Carvão vegetal.
Kömür
Carvão!
Kömür Ocağıyla gizli anlaşma yaptın Sattığın kömür başına hisse alacaksın
Você tem um acordo secreto com uma Companhia de Carvão para ter lucros com a venda do carvão.
Kömür karası cadı nerede?
" O cozinheiro preto está?
Kuzeyde kömür çıkartarak büyük paralar kazandım.
Fiz muito dinheiro com carvão, no norte.
Karbonu, kömür kemiklerimizdeki kalsiyumu, tebeşir proteinlerimizdeki azotu, sıvı hava kanımızdaki demiri, paslı çivi olarak aldık.
O carbono é avaliado sob a forma de carvão. O cálcio dos nossos ossos como cal. O nitrogénio das nossas proteínas, como ar.
Kömür, benzin ve petrol gibi fosil yakıtları kullanarak atmosfere daha fazla karbondioksit salıyoruz ve bu Dünya'yı ısıtıyor.
Queimamos combustível fóssil como carvão, gás e petróleo, pondo assim mais dióxido de carbono para dentro da atmosfera, e por esse meio aquecendo a Terra.
Evet.Kış kış, kar, kömür sobaları ve ıslak eldivenler gibi kokardı.
Sim. O Inverno... o Inverno cheirava a neve, fornos a carvão e luvas molhadas.
"Cora Barnard, Dr. Walter Barnard'ın yedi yaşındaki kızı, kömür taşıyan bir at arabasının önünde koşarken ciddi bir şekilde yaralandı."
"Cora Barnard, de 7 anos, filha do Dr. Walter Barnard, foi gravemente ferida por uma carroça de carvão ao atravessar."
Sen kömür arabası tarafından öldürülen çocuk musun?
É a criança morta pela carroça do carvão?
... kömür arabası mı öldürdü?
... morta pela carroça do carvão?
Doo, dağlarda doğsaydın, üç seçeneğin olurdu kömür madeni, kaçak içki ya da tamamen hayatına devam etmek.
Doo, se nascemos nas montanhas, temos três escolhas. Minas de carvão, destilação de bebidas, ou passar debaixo da linha.
Bana hayatımı gömülü bir kömür madeninde geçirmek zorunda olmadığımı da öğretti.
Por isso, não vou passar a minha vida enterrado numa mina de carvão, também.
Şu kahrolası eski kömür madeni, beni diri diri gömdü.
Aquela maldita mina de carvão está a enterrar-me vivo.
Bir sandık dolusu kömür tozu ve 40'ına basmış bir ihtiyar olan, ben dışında.
A não ser um peito cheio de carvão e ser um velho quando tiver 40 anos.
Kömür tozu onda baş ağrısı yapıyor.
O pó de carvão deu-lhe a dor de cabeça.
Kömür oldular, yandıklarını görmüyor musun?
Estão arrumados, pá! Já vi que estão queimados!
Babam kömür madeninde çalşırdı. Kırk üç yıl.
O meu pai trabalhou numa mina de carvão durante 43 anos.
- Sürücü herhalde kömür kullanıyordur.
- Acabou o carvão ao condutor.
Diş etleri bile yanarak kömür haline gelmiş. Ama şuraya bakın.
Até as gengivas se chamuscaram, mas olha aqui.
- Duyduğuma göre kömür...
- Ouvi que o carvão- -
Çünkü kömür ateşinde yapıyor.
- Sim. Porque aperta com eles.
Ve ben şimdi evde, yatakta olmam gereken yerde bunlarla uğraşıyorum. Kömür renkli, süslü bir soytarıyla, sokaklarda sürtüyorum.
Eu devia estar em casa na cama com a minha miúda, e não nas ruas com um falhado cor de carvão.
Tanıdığım bir Loroa Kömür vardı iyi bir jokeydi.
Conheci um Leroy na Escola Militar, um grande cavaleiro
Biliyorum ama ilk geldiğimizden daha çok kömür var. - Bu saçma. - Evet, saçma.
- Isso é tolice.
Bir kömür madencisi gibi öksürüyordu.
Tossia como um mineiro. Sabe tocar isso?
Kömür!
Carvão à venda!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]