Kırık translate Portuguese
115,293 parallel translation
Hayal kırıklığına uğradım.
É decepcionante.
Evet! İçimde, derin bir yerde gerçek acıyı yaşadığında yüzündeki ifadeyi görmek istedim. Hayal kırıklığını, dünyanın sert yargılamasını.
Algures, bem lá no fundo, eu queria ver a tua cara quando sentisses dor a sério, desilusão, o julgamento cruel do mundo.
Eminim onu ilk kez hayal kırıklığına uğratmıyorsundur.
De certeza que não é a primeira vez que o desiludes.
Bizi birbirimize bağlayan tek şey hayal kırıklığı zaten.
Sem desilusões, eu e ela não temos nada.
Hayal kırıklığına uğramakta haklısınız efendim.
Tem toda a razão em estar desapontado, senhor.
Glock silahlar genelde sıkışır.
A Glock tem tendência a encravar.
Kıvançla bildiririm ki B.R.A.D...
Tenho o prazer de informar que o BRAD...
- Üzgünüm, bazen çıkıp dolaşır böyle.
Desculpa, ele dá uns passeios de vez em quando.
Yaşlı bir adam. Siyah bir takım giyiyor, kır saçlı.
É um velhote de fato preto e cabelo branco.
Ve şu yeni keşfettiğimiz Kasa mutlaka kıymetli cevapları barındırıyordur.
E o nosso Cofre recém-descoberto deve ter algumas respostas valiosas.
Z'urn D'oragh Hançeri. Şüphesiz bütün cadılık tarihi içerisinde... en çok rağbet edilen lanetli bir bıçaktır.
A adaga de Z'urn D'oragh é facilmente a lâmina amaldiçoada mais procurada da história da bruxaria.
Diana'ya yardım etmeliyiz ve kızı bunu anlayacaktır.
Precisamos de ajudar a Diana e a filha a perceberem a situação.
O tutulmanın doruk noktasını fotoğraflamak için ideal yer de Kırım'da.
E a posição ideal para fotografar o ponto central desse eclipse é na Crimeia.
Freundlich, Kırım'a gitmeden önce kanıta ihtiyacım var.
Preciso de provas antes que o Freundlich vá para a Crimeia.
Herr Freundlich, yolculuğunda Avusturya'dan geçecek Rusya'ya gidecek, Kırım yarımadasına varacak.
A expedição de "Herr" Freundlich atravessará a Áustria, entra na Rússia e termina na Península da Crimeia.
O kadar harçlık Freundlich'i Rus sınırına kadar bile götürmez.
Essa ninharia nem leva o Freundlich à fronteira da Rússia.
Bir skandal ortaya çıkınca kontrol altına almak zordur ve daima kadın için erkekten daha kötü sonuçlanır.
Um escândalo é difícil de controlar e acaba sempre por ser pior para a mulher do que para o homem.
Kırım'a varır varmaz telgraf gönder.
Envie um telegrama assim que chegar à Crimeia.
- Sessiz olup Kırım'a ulaşmalı fotoğraflarımızı çekmeli ve defolup gitmeliyiz.
Temos de ficar calados, chegar à Crimeia, tirar as fotografias e sair logo.
Kırım'a vardığı an bana telgraf çekme talimatı almıştı.
Ele devia enviar um telegrama assim que chegasse à Crimeia.
Kızılderili İlimi ya da Arka Bahçe Şefi rozeti kadar zor görünmese de Hobi Eğlence rozeti birçok savsak kızı zorlamıştır.
Pode não parecer tão difícil como a insígnia do saber índio ou a insígnia do chefe do quintal, mas a insígnia dos hobbies já fugiu a muita menina descuidada.
Göz kırpmak tek gözle yapılır.
Tens de piscar só um.
- Kırpıştırıyor.
- Dois olhos.
"K" ile yazılan Kandy Büyük Ödül'ü Tanrı vergisi dişleriyle kazanabilir mi sence? Tabii ki hayır!
Achas mesmo que a Kandy com "K" vai ganhar o concurso de beleza, usando os dentes que Deus lhe deu?
Vay, bu manyaklık bize bir şeyler kazandırıyor mu?
Merda. Esta maluqueira está a resultar?
Tanık yalancıdır.
A testemunha é uma mentirosa.
Vali Hazretleri bizi atıştırmalık ve tamponla kandırıp teslim olmaya ikna edeceğini sanmış.
O Sr. Governador Finório pensava que podia convencer-nos a desistir com snacks e tampões.
Ama "kancık" diye bağırmaya başlarsa bir Katolik çağırırım, haberin olsun.
Mas se ela começar a gritar "cona", vou chamar alguém católico.
Şaşırdım doğrusu, muz delisi ikinci sınıf insanlara göre, siz Latinler kahve yapmayı iyi kıvırıyorsunuz.
Mesmo sendo sub-humanos comedores de bananas, os latinos fazem café mesmo muito bom.
Ama paldır küldür inip kalça kemiğini kırdı.
- Sim. Mas aterrou mal e partiu a pélvis.
Sırık gibi bir sarışın olarak hiç dikkat çekmem gerçekten.
Ninguém irá reparar numa loira de 1,80 m.
Adamlarımla bu olayı anında bastırırız ama vali pazarlık edilmesini istiyor.
Eu e os meus homens conseguíamos acabar com isto, mas o governador quer negociar.
Yıldız ne kadar büyükse ömrü o kadar kısadır.
Quanto maior é a estrela, mais curta é a vida dela.
Acil durum dışında cam kırılmaz.
Estava a guardá-los para uma emergência.
Belki o gardiyandan hastalık kapmıştır.
Pode ter apanhado uma doença com aquele guarda.
Hayır, onu kendim savuşturdum Kızıl.
Não, eu livrei-me dele, Red.
Yıllardır kızın hayatının içine sıçmışsın querida.
Andas a estragar-lhe a vida há 23 anos.
- Şu yeni kızladır.
- Provavelmente, está com a nova namorada.
Tanıdık gelen bir tipim var sanırım.
Tenho uma cara comum.
Bir süre sonra kalbi kırılmasın diye ninem tekmelenmiş gibi yapmaya başladı.
Depois disso, ela fingia ter sido atingida para ele não ficar triste.
En kötüsü de, bu pis, çürümüş yerleşkeye yüzlerce mahkûm daha tıkıştırıp YIK'nın vatandaşın cebinden çıkan vergiyi daha çok söğüşlemesini sağlayan hain bir oyunun parçası.
E o pior de tudo, fazia parte de uma artimanha para conseguir meter mais reclusas nesta espelunca sem condições nenhumas para a EGP extorquir mais dinheiro aos contribuintes.
Sırf bağımlılık, sıfır kafa.
Fico viciada, mas não fico pedrada.
Ama emin olun dirençlerinin kırılması şart.
Mas não se iludam elas têm de ser vergadas.
Kıçını kaldırıp durağa gitsen iyi edersin.
É melhor apressares-te a ir para a paragem do autocarro.
Eşyalarımı kırıyorsunuz.
E a partir as minhas merdas.
Ama yine de ona güzelliği hatırlatmak için ensene balık dövmesi yaptırıyorsun.
No entanto, estás aqui a fazer uma tatuagem de um peixe no pescoço para a lembrar da beleza.
Bazı çizgiler diğerlerinden daha silik ama sanırım o kadar kafayı yedim ki artık hayal görüyorum.
Nalguns, as linhas estão esbatidas, mas acho que estou tão maluca que estou a ver coisas.
Gerçi hep ilişkideki kız tarafının sen olacağını sanırdım ama sanırım içinde hep sağlıklı dozda testosteron vardı.
Imaginava que fosses a figura feminina na relação, mas sempre tiveste uma boa dose de testosterona dentro de ti.
- Duvarı kırıp geçmek mi?
- Consegue partir paredes?
Kafa derinin üst kısmını kaldırıp beyindeki basıncı azaltmak için kafatasına delik açıyorlar.
Levantam uma aba do escalpe, fazem um furo no crânio e aliviam a pressão sobre o cérebro.
Bu yüzden bir değil, 12 gebelik testi yapmış, hepsi de Noel ağacı gibi şıkır şıkır yanıyor.
E foi por isso que fez, não um, mas 12 testes de gravidez, que deram todos positivo.