Latın translate Portuguese
126 parallel translation
Hasılatın yüzde ellisi.
Cinquenta porcento da colecta.
Şu gişe hasılatını alıp... sabah açılır açılmaz Vergi Dairesine yetiştirmenin bir yolunu bulmalıyız.
Depois temos de arranjar maneira de juntar o dinheiro das entradas... chegar ao gabinete do Assessor mal eles abrirem de manhã.
- Çünkü bence Lombard'ın konuşacağı konu... bu gecenin hasılatından cebine indirdiğin iki bin papel olacaktır.
Acho que o tópico da conversa do Lombard vai ser os dois mil que tiraste dos ganhos de hoje.
Güzel, madam hasılatın yarısına ne dersiniz?
Bem, senhora que tal metade da receita?
Hatırlıyorsan, bu yılki hasılatın yarısı yaşlılara ve..
Lembrem-se, este ano, mais de metade das receitas irão para os velhos e incapacitados mentais.
O yüzden bay Duncan, dükkanın bu günkü hasılatını Çocuk Hastanesi'ne bağışlayacak.
Tudo o que a loja faturar hoje Mr. Duncan vai dar ao hospital infantil.
Ben benimkileri dolabın latında saklıyorum.
Guardo os meus no fundo do armário.
Cuma gecesi hasılatını çalan adam Metro Lokantası'nda.
O homem que levou o seu produto na sexta à noite está no Café Metro.
Ghandi II`nin hasılatını gördün mü?
Viu o orçamento para Gandhi 2?
Çalmazsan sana giriş hasılatının yüzde onunu veririm.
Dou-te 10 % das receitas, se vocês não tocarem.
Ulaşılmaz olduğu için bir felaket olacak dediğiniz bir filmde hasılatınız çok büyük.
Estamos a lucrar muito com um filme que se tinham previsto ser catastrófico devido à sua inacessibilidade.
- Hasılatından pay alacaksın.
- Claro que recebes uma comissão. - O Ecstasy é assunto do FBI.
-'90'latın, tatlı normal adamı gibi.
- Este é um homem adorável e normal.
Her zamanki hasılatın beşte biri.
Um quinto da receita habitual.
Mesele şu ki eğer politik bir ifadede bulunmak istiyorsanız... aynı zamanda gişe hasılatını da düşünüyor olmamalısınız.
Se você quer fazer um filme político... você tem que esquecer a bilheteira.
Şimdiden dünkü bütün hasılatın 27 dolar üstüne çıktık.
Já ganhámos $ 27 com o trabalho de ontem.
Öğlen hasılatını alıp seni ararım, hazırlan.
Depois, digo-te os números do meio do dia. Prepara-te.
Gece hasılatını yatırmak için buraya gelmiş, ve katil burada üstüne atlamış.
Ele veio aqui fazer o depósito da noite e foi surpreendido pelo assassino.
Bu geceki hasılatınız nedir?
Então, Como foi?
Bu olay, 160 ülkedeki 37,000 işçiyi etkileyecek Pakistan veya Danimarka'nın gayri safi milli hasılatından... daha büyük bir gelirle, dünyanın 23. büyük ekonomik gücü olacak.
A alteração afecta 37 mil trabalhadores em 160 países, e tendo lucros mais elevados do que o PIB do Paquistão ou da Dinamarca, dará origem à 23ª economia mais poderosa do mundo.
Kapı hasılatının % 10'una ne dersin
O que dizes a 10 % das entradas?
Bu tiyatro ve bu geceki hasılatın tamamı da teklifimin içinde olacak.
Inclusive o teatro... e todas as receitas das apresentações noturnas... que eu lhe dou com sincero agradecimento.
Hiç Gordon Walker denen adamla karşılatınız mı?
Por acaso, conhece alguém chamado Gordon Walker?
- Şu paraları fidye için ödenen paraların numaralarıyla karşılatır.
- Vejam essas notas... ... e comparem com os números das notas do resgate.
Bırak mağazaların kraliçesi ve hasılat defterinin metresi olsun.
Deixe-a ser a rainha dos armazéns e a dona do livro de contabilidade.
Ve her tarafını sargılatıp geri döndün.
E deixaste que te enfaixassem desse jeito?
Gişe hâsılatı ve TV paylarının yanı sıra bir o kadar geliri de uluslararası bahislerden elde etmeyi bekliyoruz.
Entre receitas publicitárias e os direitos televisivos, está a corresponder às expectativas quanto às apostas internacionais.
# Ve onu fılatıp attın
# Threw it away
Burada yargılanmak donanmanın onurunu zedelerdi. Ayrıca Fransa'yı Hindiçin'de yargılatırdı.
Um julgamento aqui prejudicaria a honra da Marinha e colocaria a França em juízo perante a Indochina.
Adam hasılatımı azalttı, malın benim olduğunu biliyordu sonra da dönüp bana payımı vermeden sattı. İşte bu benim sorunum!
O gajo intrometeu-se no meu produto, ele sabe que a merda é minha e depois anda a vendê-la sem me avisar, assim já se torna num problema meu!
Ayın sonuna doğru hasılat hep az oluyordu.
No fim do mês, o dinheiro diminuía.
Tüm zamanların en çok hasılat getiren 20 filminin 19 unun ilhamını ben verdim.
Contribui em 19 dos 20 maiores sucessos da história do cinema.
Şu an Jericho Bölgesi'nde Burkittville | Kasabası'na 5 mil mesafedeki terk edilmiş bir süpürge | fabrikasının önünde duruyorum. Bir kaç saat önce burada polis geçen yıl hasılat rekorları kıran | "Blair Cadısı" filmini izledikten sonra, | ayinsel seri cinayetler gerçekleştiren üç film fanatiğini tutukladı.
Estounuma fábrica abandonada nopequeno lugardeJericho Mills, situada apenas a alguns Kms da cidade de Burkittsville, onde apenasháhoras atrás, forampresos três fãs de cinema, que cometeram alegadamente uma série dehomicídiosrituais, depois de terem visto o filme de grande êxito do Verãopassado,
Şu an Jericho Bölgesi'nde Burkittville Kasabası'na 5 mil mesafedeki terk edilmiş bir süpürge fabrikasının önünde duruyorum. Bir kaç saat önce burada polis geçen yıl hasılat rekorları kıran "Blair Cadısı" filmini izledikten sonra, ayinsel seri cinayetler gerçekleştiren üç film fanatiğini tutukladı.
Estou numa fábrica de vassouras abandonada... na pequena cidade de Jericho Mills... a alguns quilómetros da cidade de Burkittsville... onde a polícia prendeu três obcecados fãs de cinema... que cometeram uma série de homicídios rituais... depois de terem assistido ao "Projecto Blair Witch".
Mickey Blue Eyes'ın dış hasılatı bazında mafya projelerinde dikkatli oluyoruz.
Com base na reacção estrangeira ao Mickey Blue Eyes os projectos sobre a Máfia estão em suspenso.
Yarın 70,000 dolar hasılat yaparız.
Só amanhã receberemos $ 70.000.
Yarım milyon ve hasılat maliyetin dört katını aşınca binde bir alacaksın.
Consegui-te meio milhão, mais 10 % quando passar os custos do filme.
Bay Piedone ile tanıştınız. Günde iki kere uğrar ve hasılatı toplar.
O Sr. Piedone, que você conheceu, passa duas vezes por dia para receber o dinheiro.
- YıIın en büyük hasılatı.
- Sempre a maior passagem do ano
Günlük kuraklık hatrılatıcınız burda :
Aqui está lembrança diária da seca :
Adamların... Çinli fahişelerden gelen hasılatı da toplayacak.
Os seus homens recebem os lucros, incluindo os das prostitutas dos olhos em bico.
Ona söyleyeceklerin, mekan... kazanmayı amaçladığın hasılat... Al'in payı ve yaşlılık ekstrası.
Dás-lhe a localização, a quantidade que estás preparado para garantir, a parte do Al no roubo, e um bónus para o excedente.
Aceveda'nın silahını çalan Bizans-Latin üyesi. Aceveda, adamı silahlı soygundan tutuklamıştı.
Foi o Byz Lat que roubou a arma ao Aceveda e, depois, foi apanhado por ele num assalto à mão armada.
Byz Lats'ın yarısını temizleriz.
E varrer metade dos Byz Lat.
Yakın çevre "Byz Lat" ın çete bölgesi.
É território dos Byz Lats.
Uyuşturucu satışlarınıza bakarsak... bu işlerden gelen hasılatı Bay DiNorscio ile bölüşüyordunuz.
Quanto à sua venda de estupefacientes, o senhor dividia os ganhos dessas operações com o Sr. DiNorscio. - Sim.
Sınıflandırmaların, gişe hasılatıyla hiçbir bir alakası yok.
As classificações não têm nada a ver com bilheteiras.
Sınıflandırma sistemi üzerine özel bir çalışma için 1994 yılından başlayarak, en çok hasılat yapan filmleri inceledik.
( Dra. Theresa Webb - Centro de Pesquisa de Prevenção de Violência, UCLA ) Analisámos 98 dos 100 principais filmes de 1994 para este estudo específico do sistema de classificações.
Canarsie'deki maçın hasılatı.
O jogo de Canarsie.
- Sana desem ki bunu para ödemeden yapacaksın ve Oskar kazanıp 100 milyon hasılat yapacaksın...
- E se eu lhe dissesse que poderia fazer este filme de borla, ganhar um Óscar e arrecadar 100 milhões?
Yani sorgulama için seni şehir merkezine götürürsek burayı kapatmak ve bugünkü hasılatı kaybetmek zorundasın.
Então se o levarmos para interrogatório, vai ter que fechar e perder negócios.