English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ L ] / Lç

translate Portuguese

2,119 parallel translation
Penn-Dartmouth futbol maçında sahaya çırılçıplak atlamış.
O Kutner despiu-se no jogo de futebol americano entre Penn e Dartmouth.
Çırılçıplaktı, kimliği yoktu, çıldırmış gibi dönüp bağırıyordu,... hem de yolun ortasında oturarak.
Estava completamente nu, sem identificação, a gritar como louco, parado no meio da auto-estrada.
Jack Gallagher çırılçıplak soyunduğu zaman geleli daha beş dakika olmuştu.
O Jack Gallagher não estava aqui há cinco minutos, quando se despiu completamente.
# Seçtim reddedemeyeceğini ve söyledim çırılçıplak. #
Então, decidi que não me negarás Se a cantar em pelota
# Çırılçıplak, çırılçıplak. #
Em pelota, em pelota
# Aşkım o kadar zor değil çırılçıplak şarkı söylemek. #
Miúda, é do melhor cantá-la em pelota
# Çırılçıplak #
Em pelota
#... çırılçıplak şarkı söylemek. #
... cantá-la em pelota.
- Çırılçıplak.
- Em pelota.
Ve sonra birbirlerinin ateşli çekim güçlerinden dolayı şaşkına dönen bira pong kızları çırılçıplak yastık savaşına tutuştular.
E então, esmagadas pela atracção inter-gravitacional de serem todas boas, as miúdas do "beer pong" iniciaram nuas uma guerra de almofadas.
Ben hiç çırılçıplak yastık savaşı yapmadım.
Nunca andei nua numa guerra de almofadas.
Çırılçıplak mı?
"Em Pelota"?
# Aşkım o kadar zor değil çırılçıplak şarkı söylemek. #
Miúda, é do melhor Cantá-la em pelota
Çırılçıplak!
Em pelota!
Çırılçıplak... Çırılçıplak...
Em pelota, em pelota
Ve kendisi yeni şarkısı çırılçıplağı söylemek için burada!
E ele hoje está cá só para cantar a nova canção, "Em Pelota"!
- Çırılçıplak!
- Em pelota! Em pelota!
- Çırılçıplak!
- Em pelota!
Çırılçıplak.
Em pelota
Aşkım o kadar zor değil çırılçıplak şarkı söylemek.
Miúda, é do maior cantá-la em pelota
Hiç değilse beş yılın hatırına çırılçıplak şarkı söyleyeceğine bana doğruyu söyleyebilirdin.
Talvez passados cinco anos de amor, em vez de te pores em pelota, devias ter-me contado a verdade.
Belki de önce son eserini seslendirmek istersin. Çırılçıplağı.
Talvez queiras cantar primeiro a tua canção de despedida, "Em Pelota".
Andy çırılçıplak şarkısındaki Youtube başarısını Bira Pong şarkısıyla denemeye çalıştı.
Bem, o Andy tentou dar seguimento ao seu êxito "Em Pelota", com a "Canção do Beer Pong".
Sean çırılçıplak kapıda duruyordu, fahişenin tekini evden atıyordu ve sonra gayet düzgünce yürüyerek odasına gitti.
O Sean estava de pé, nu, à porta, a expulsar uma flausina e, depois, voltou calmamente para o quarto.
O sırada, o tamamen giyinikti, bense çırılçıplaktım.
Ele estava totalmente vestido e eu completamente nua.
Her neyse, Effy baba, beni taşıdığını, çırılçıplak soyduğunu ve yatağıma yatırdığını söyledi.
A Effy disse-me como me trouxeste, me despiste e me deitaste na cama. Desculpa? Eu não...
Belki birbirlerinin kalçalarını ovan, ufak şişko cücelerdir ve kadife giyerlerken kıvılcım çıkarmışlardır.
Ou talvez sejam os estrunfes de colãs a roçar as pernas e a fazer faíscas quando estão a usar veludo cotelê.
Balığın etinde çok sayıda kılçık mevcuttur.
Tem muitas coisas espinhosas sobre a pele do peixe.
Çırılçıplak şekilde sokağa atılmış.
Foi abandonada num beco sem roupa e sem identificação.
Bak ne diyeceğim, kaybedersem çırılçıplak soyunacağım.
E digo-te uma coisa, se perder, tiro a roupa toda.
Nate ve benim birçok dramamız, kıvılcım ve havai fişeklerimiz var.
O Nate e eu temos muito drama e chama e fogo de artifício.
"Kızılcık suyu sever misin?"
"Gostas de sumo de arando?"
Duygusal davrandınız, akılcı değil.
Estavam a ser emocionais, não racionais.
Ve gazla dolu bir odada, elektrik atlaması da kıvılcım kadar etkilidir.
E num quarto cheio de gás, um circuito eléctrico é tão bom quanto uma faísca. Está bem.
Unutmayın, kardeşlerim, her şeyde, akılcı düşünün ve uysal hareket edin...
Portanto lembrem-se, irmãos, em todas as coisas, sejam obsequiosos no pensamento e dócil nas acções
Nasıl gidiyor? - Bunlar belki kafasında kıvılcım oluşturur.
Achei que isto podia dar alguma luz.
Neredeyse kafandan kıvılcımlar çıkaracaktı.
Rápido como um relâmpago.
Parlak ayın kıvılcımı.
# Brilhante é a faísca da lua.
Benim oradaki varlığım sadece kıvılcıma sebep olur.
A minha presença lá só iria deitar mais achas para a fogueira.
Sanki tenimin her yerinde kıvılcımlar çakıyor gibi.
Sinto faíscas a percorrer a minha pele toda.
Ayrıca kıvılcımlar içimde de geziniyorlar.
E faíscas começam a voar por dentro também.
Ve tıpkı kısa devre yapmış bir elektrik kablosu gibi kıvılcımlarla doluyorsun.
E sentes tudo a vir para cima como um cabo de electricidade partido.
O koca taşaklarının patlayacak bir şekilde durduklarını biliyorum sadece bir kıvılcım bekliyorlar.
Sei que dentro de ti, existem testículos gigantes prontos para saltarem.
Kıvılcım. Çık dışarı!
Muito impressionante.
... ve seksi bir fotoğraf çekimi sırasında Humphrey'nin kız kardeşi ve Nate arasındaki kıvılcım tanrıya şükür 13 +'da durdu,
As faíscas entre a irmã do Humphrey e o Nate? - Meu Deus. ... durante uma sessão fotográfica escaldante.
- Akılcı davranıyorsun.
- Está inventando desculpas.
Bu sonraki akılcı adım değildi.
Esse não foi o próximo passo racional.
Hayır. Bir kıvılcıma ihtiyaç var, tabii ki bir de tetikleyiciye.
Precisa de uma centelha, claro, um disparador.
Sizleri, sıkı çalışmanız ve aşikar akılcılığınız için tebrik ediyorum.
Vossas Eminências estão de parabéns pelo vosso árduo trabalho e manifesta sabedoria.
Evet ama tek başına kıvılcım çıkarmaz.
Sim, mas por si só, não faz faísca.
Akım, iki elektrot arasında kıvılcım atlaması yapar ve barutu ateşler.
A carga acciona os eléctrodos, que por sua vez, faz explodir a pólvora.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]