English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ M ] / Marlboro

Marlboro translate Portuguese

155 parallel translation
- Ne alırdınız? - Bir paket sigara.
Um maço de winston e um de marlboro.
Sanırım, dostumuz Marlboro Adam'ın burada olduğunu biliyorsun.
Acho que conheces o nosso amigo, o homem Marlboro.
Niye dostun Marlboro Adam'ı buraya çağırmıyorsun ve ona birkaç soru sormuyorsun?
Porque não chamas o teu detetive e lhe fazes algumas perguntas?
Şimdi ona sor, ona sor, " Marlboro, en son ne zaman seviştin, şimdi... fenerinde mi veya Tahiti'deki Venüs Burnunda mı diye? Veya dışarıdaki su birikintisinin içinde.
Marlboro, quando foi a última vez que fizeste amor no farol de Point Venus, no Taiti?
Sen, Marlboro.
Ei, Marlboro.
İntihar ettiğini hiç düşünmedin mi, Marlboro?
Já pensou alguma vez em suicídio, Marlboro?
Kadını tanımıyorum, Marlboro.
Eu não sei, Marlboro.
Bir gün düz yolda giderken 100'den fazla hız yapacak erkek sigarası tüttürürken bir Marlboro...
Um dia, ele vai a andar por uma auto-estrada a mais de 150 fumando um cigarro, virilmente um Marlboro...
- Gitanes ve Marlboro.
- Gitanes e Marlboro.
Matmazel Choule Marlboro içerdi.
A Mademoiselle Choule fumava Marlboro.
Marlboro dediniz sandım.
Julguei que tinha dito Marlboro.
Marlboro alayım.
Levo o Marlboro.
- Bir paket Marlboro.
- Um maço de Marlboro.
Bir paket Marlboro, lütfen.
Um maço de Marlboro, por favor.
Yalnızca Marlboro var.
Só temos Marlboro.
Beni 15 saniye içinde bırakmazsanız daha siz "cee" diyemeden polisleri çağırmış olacağım.
Se não me deixa sair dentro de 15 segundos Chamo a polícia aqui, mais rápido do que consegue dizer "Marlboro Man."
- Bir paket Marlboro versene.
- Dê-me um maço de Marlboro.
Marlboro.
Marlboro.
Sanırım Marlboro kalmamış.
Acho que não temos Marlboro.
- Marlboro.
- Marlboro.
Marlboro, ne zaman baş edebileceğin insanlara dalaşmayı öğreneceksin?
Marlboro, quando é que vais aprender quais são os gajos que podes enganar?
Sen sahip olduğum tek ailesin.
És a unica familia que eu tenho, Marlboro.
Tanrı'nın cezası lanet bir eskicisin, Marlboro.
Estás uma miséria, Marlboro.
O Harley Davidson, ben de dostun Marlboro Man.
Ele é o Harley Davidson e eu sou o Marlboro.
Bu Marlboro için.
Isto é para o Marlboro.
Sanırım sonunda kafesi sallamayı başardık, Marlboro.
Parece que nós realmente abanámos a jaula, Marlboro.
Buraya gel Marlboro, bize katıl.
Por isso vamos festejar. Anda cá, Marlboro, participa nisto.
Marlboro, ben kimseyi gelmesi için zorlamadım.
Marlboro, eu não forcei ninguém para o fazer.
Sen doğru olduğunu düşündüğün şeyi yap. Tamam mı?
Marlboro, tu fazes o que achas que está correcto, certo?
Marlboro, bana bunu neden anlatmadın?
Marlboro, podias me ter contado isso.
Hadi öldür, Marlboro.
Vai em frente e mata-o, Marlboro.
O öldü, Marlboro!
Ele está morto.
- Bana bir Marlboro versene.
- Tu, dá-me um Marlboro.
Marlboro da nedir?
O que é um Marlboro?
Çünkü o sinirlendiğinde şarap şişelerini kırar... ve horozlarıyla birlikte problem çıkarırdı.
Que quando se zangava, partía garrafas. Que se passava com o Marlboro... O galo dele.
Ondan ne zaman Marlboro'ya geçiş yaptığımı hatırlayamıyorum.
Disso eu lembro-me. Quando se converteu num verdadeiro Marlboro, francamente não me lembro.
Sigara reklamındaki adama benziyordu.
Parecia-se com o "Homem Marlboro".
- Marlboro kovboyların işe yarar mı sandın?
- Acha que o seu vaqueiro vai ajudar?
Bende de bir Marlboro paketi olacak ve o an için saklanmış bir kek.
- Conseguí um pacote de Marlboro e um pedaço de sabonete, guardados para esse momento.
Oh, bunlara Marlboro, bunu içmem.
São Marlboro. Eu não fumo estes.
Peki, ya sen Marlboro ülkesinde ne yapıyorsun?
Como tens passado no Malboro Country?
Sabah, Marlboro Light'ımı ararken Samatha bana Jon'la geçirdiği gecenin özetini vermeye koyuldu.
Enquanto procurava o meu Marlboro Light matinal, a Samantha prosseguia com o relato da noite dela com o Jon.
- Marlboro.
- Claro. - Marlboros.
Üç Marlboro ve üç Marlboro Lights'tan sonra Patrick'in filmler için beste yapan bir müzisyen olduğunu öğrendim.
Podemos fumar lá. Três Marlboros e dois Marlboro Lights depois, já sabia que o Patrick compunha música para o cinema.
Lacivert bir araba buğday sarısı Marlboro kırmızısı.
O azul marinho reluzente... amarelo sol... vermelho Marlboro.
Marlboro.
É Marlboro.
Aşağıya gelin. Orası Marlboro diyarı gibi.
Venham lá abaixo ao território Marlboro.
Marlboro!
Ei, Marlboro! Quer um cão?
Hey, Marlboro mu?
Ei, Marlboro?
Marlboro Lights satın aldığım adamın acıma bakışı.
Pena, da parte do homem que me vende os Marllboro lights.
Bir paket Marlboro Lights istiyorum. Aynada kendime bakıyordum.
Olhei para mim ao espelho.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]