Marshal translate Portuguese
802 parallel translation
Sigorta şirketi patlayıcı taşıdığımızı öğrenmiş. Marshal, yarın veya ertesi gün gemide olacak.
A seguradora descobriu que transportamos explosivos e o inspector virá a bordo amanhã ou no dia seguinte.
Bir Şerifi öldürdü.
Ele matou um marshal.
Field Marshal.
Doutor! - Doutor, rápido!
Field Marshal yaralandı.
Jensen, acabe com isto.
Ve onlar Tanrı korkusu ile yapamazlar, kiralık silahla yaparlar. Onların adına Marshal denir.
Eles não são capazes de o fazer senão através de um pistoleiro... a quem chamam de Xerife.
Marshal, daha bu sabah senin düğününü organize ettim.
Esta manhã estava a ir para celebrar o seu casamento.
Şerife gitmeyin diye.
Para que não avisem o marshal.
- Şerif buralarda mı?
- O marshal está por cá?
Şerif uyanınca ona arabanın soyulduğunu söyle.
Quando o marshal acordar, diga-lhe que roubaram a diligência.
Şerif, bu adamlar görmüş!
Marshal, estes forasteiros viram!
Duydun mu şerif?
Ouviu isto, marshal?
Şerif siz misiniz?
Olá, você é o marshal?
Merhaba şerif.
Olá, marshal.
Şerif arkanda.
É o marshal.
Field Marshal Montgomery'nin içtiği marka.
Da mesma marca que o Marechal Montgomery bebe.
Marshal Zhukov'un Berlin'i ne zaman kuşatacağını biliyor musunuz?
Sabe quando o marechal Zhukov vai entrar em Berlim?
Wichita'nın eski polis müdürü.
Foi marshal em Wichita.
Kasabanın polis müdürü olarak bunun iyi bir iş olacağını düşünmüştüm.
Ser-se marshal duma cidade... sempre julguei que fosse um bom trabalho.
O zaman işimi bıraktım.
Foi aí que desisti do trabalho como marshal.
Polis müdürü olmazsam burada huzur içinde yaşarım diye düşünüyorum.
Penso que se não fosse marshal podia viver aqui em paz.
Ama, sana söylemeliyim ki, Jake, Bütün bu uğraşılarımıza değdi Seni gelipte burada Marshal olarak bulunca.
E devo admitir, Jake, valeu toda a viagem... só para descobrir que você é o xerife daqui.
- Ne tarafa gidiyordunuz, Marshal?
Para onde vão, xerife?
Kızılderililerle bazı kötü olaylar oldu. Ben sanırım, Mr. Bricker Marshal, buralar bir kadın için uygun yerler değildir.
Tem havido muitos problemas com os índios... e não acho que aqui seja lugar para uma mulher agora.
Marshal.
Xerife.
Sizce de uygun mu, Marshal?
Concorda com isso, delegado?
- İyi Şanslar, Mr. Bricker, Marshal.
- Boa sorte, Sr. Bricker. - Obrigado, tenente.
Önden buyurun, Marshal.
- Vamos lá, xerife.
- U.S. Marshal'ı çağırırlar.
- Chamam-lhes chefes da justiça.
Bir koşu evine gidip, onu sheriff'in ofisinde U.S Marshal'ı beklediğini söylemeni istiyorum.
Quero que vás até à casa dele, diz-lhe que está um chefe da justiça à espera dele no gabinete do xerife.
U.S. Marshal silahsız bir adama silah çekmez.
Um chefe da justiça não mata um homem sem um puxar de arma justo.
Selam, Yüzbaşı! Yüzbaşı Morgan!
Marshal Morgan!
- Sonra ne yaptın Yüzbaşı?
- Que foi que fez, Marshal?
Buralarda kimse yüzbaşıya gitmez, bana gelir.
Aqui, não vão ter com o marshal, vêm ter comigo.
- Onu niçin arıyorsunuz, Yüzbaşı?
- Que lhe quer, Marshal?
Bu senin için çok acı olur, Yüzbaşı.
Isso é que é ser mau, Marshal.
Ne olsun, Yüzbaşı?
O que bebe, Marshal?
Benim Yüzbaşı, Linda.
Sou eu, Marshal, a Linda.
Çok eğleniyormuş gibi bir halin var Yüzbaşı.
Parece que andou a divertir-se, Marshal.
Yüzbaşı.
Marshal...
Ne istiyorsun Yüzbaşı?
Quer o quê, Marshal?
Bir yol daha var, kendimize bir marshal kiralayalım.
Há outra hipótese, podemos contratar o nosso próprio marechal.
- Biz marshal kiralayamayız.
- Não podemos contratar um marechal.
Sen nekadar yargıçsan, gelen marshal da okadar olur, bay Hollaway.
Ele seria tanto marechal como o senhor é juiz, Sr. Holloway.
Bay. Marshal.
Sr. Marechal.
Senin için altın elli diyorlar, Marshal.
É o seu par de punhos de ouro, marechal.
Marshal, bunları boşver şimdi. Söyledikleri gibi, hergün ellerini pırıl pırıl yapıyormusun, Marshall.
Marechal, por favor, será que podia esfregar menos os punhos para não ficarem tão brilhantes, como eles disseram?
Marshal, biri senden hoşlanmıyorsa ona ne yaparsın?
Marechal, e se alguém lhe pintar de preto os punhos?
Marshal, ben yardıma hazırım, gidelim.
Marechal, nomeie-me que me torno num dos seus.
- Ben de gelirim, marshal.
- Vou consigo, marechal.
Pekala, Marshal ne tarafta idi?
E o Marshal?
- Yüzbaşı!
- Marshal!