Mıe translate Portuguese
697,576 parallel translation
Şimdi tek ihtiyacımız biraz zaman ve kimsenin ona müdahale etmemesi.
Tudo o que precisamos agora é um pouco de tempo e nenhuma interferência.
Buna şaşırmamak lazım.
O que não uma é surpresa.
Fakat eğer ihtiyacım olana sahipsem holokronlar beni neden size gönderdi?
Mas se tivesse o que preciso, porque é que os holocrons me enviariam até si?
Gerçek genelde ondan ne anladığımızdır.
A verdade é, muitas vezes, o que acreditamos.
O Seçilmiş Olan mı?
É ele o Escolhido?
Konuştuklarımıza ve konuştuğumuz yere aşırı derecede dikkat etmeliyiz.
Precisamos de ser muito cautelosos sobre o que e onde discutimos.
Casuslarım bana General Dodonna'nın filosunun yolda olduğunu Komutan Sato ve Yüzbaşı Syndulla'yı takviye etmeye geldiği bilgisini ilettiler.
Os meus espiões dizem que a frota do General Dodonna está em curso para apoiar o Comandante Sato e a Capitã Syndulla.
Umarım sonunda İmparatorluk'a bir darbe indirip galaksinin geri kalanına neler yapabildiğimizi gösterebiliriz.
Espero que possamos finalmente dar um golpe no Império E mostrar ao resto da Galáxia do que somos capazes.
Ben Fulcrum, acil bir mesajım var.
Aqui é Fulcrum com uma mensagem urgente.
Thrawn bunun tüm asi filosu olduğuna inanıyor o yüzden sadece bir geminin geçeceği kadar bir açıklığa ihtiyacımız var.
O Thrawn acredita que esta é a frota rebelde total, por isso só precisamos que uma nave entre.
Bu bizim de savaşımız.
Esta também é a nossa luta.
Jedi olarak, kaçmak için en iyi şansa sahipsiniz ve ihtiyacımız olan yardımı getireceğine inandığım başka biri yok.
Como Jedi's, tem a melhor hipótese de escapar, e não há ninguém em quem mais acredite, para nos conseguir ajuda.
Sen ve Ezra'nın yardım getirmesi gerekiyor.
Não! Preciso que tu e o Ezra procurem ajuda.
Benim yaptığım da bu.
- É o que estou a fazer.
Ve bunun bir parçası olmayacağım.
E não tomarei nenhuma participação nela!
Senden çok önce buradaydım ve senden çok sonra da olacağım.
Estava aqui muito antes de ti e também estarei muito tempo depois de ti.
Ama masumların zarar gördüğünü gördüğümde ve bunun hakkında bir şey yapacak gücün bende olduğunu bildiğimde etrafımdaki her şeyin yanıp gitmesine seyirci kalamadım!
Mas ao ver inocentes feridos... sabia que tinha o poder de fazer alguma coisa sobre isso, e não podia só ver tudo a arder ao meu redor!
Böyle yaparsak Thrawn'ın eline düşeriz ve o da yapmaya çalıştığımız her şeyi ortadan kaldırır.
Fazê-lo, ia atirá-lo nas mãos de Thrawn, e aniquilaria tudo o que trabalhamos para construir.
Ve bunu nerede bulacağımı sanırım biliyorum.
E penso que sei onde a encontrar.
O Amerikalı mı?
- Ele é americano?
Peki... ne... sana zarar vermek için Masha'yı mı çaldı?
E levou a Marsha para te magoar?
Bir kez çaldırıp kapatacağım ve geri arayacağım. Anladın mı?
Tocará uma vez, desligo e depois volto a ligar.
Masha'yı güvenebileceğim bağlantısı olmayan birine bırakman lazım.
Tens de deixar a Marsha com alguém sem ligações e em quem possas confiar.
Hey, işten erken ayrıldım ve düşündüm ki...
Saí mais cedo do trabalho e pensei em...
Tamam, sadece, sadece, bunu al, tamam mı, ve git.
Está bem, apenas. Leva isto, está bem? E vai.
Senin için burada olacağım, ve bunun üstesinde birlikte geleceğiz.
Eu estarei aqui por ti. E vamos ultrapassar isto juntos.
Katarina'nın sevgisini paylaştık. Elizabeth'de ortak bir bağımız var.
Partilhamos o amor da Katarina e temos um laço em comum na Elizabeth.
Bu benim hakkım.
É um direito meu.
Ve arama emri ve destek için telsizle görüşürken sizi tutuklamak da benim hakkım.
Tenho o direito de a deter enquanto peço um mandato de busca e reforços.
Yardım çağırırsanız beni bulacak ve zarar verecek. - Daha önce yaptı.
Se reportar isto, ele vai encontrar-me e magoar-me.
O orospu çocuğunu rapor etmen lazım.
Não é forma de lidar com isso.
Ve bu yüzden onun yeni doğan kızıyla birlikte güvenli bir yerde kaybolmasına yardımcı olmaya çalıştım.
E tentei ajudá-la a desaparecer para um local seguro com a sua filha.
Ve bu dersi seni güçsüz kılmak için kullanacağım.
E vou usar essa lição para te tirar o poder.
Ve onları kullanacağım ve seni yerle bir etmek için anlatacakları hikayeleri kullanacağım.
E vou usá-los e as histórias que contam para o enterrar.
Araba masrafımı, kiramı ve kredi kartlarımı ödüyor.
Ele paga o meu carro, a renda e os meus cartões de crédito.
Kendine ait bir fıçın ve askın var mı?
Tens um barril e suspensórios?
Durun biraz. Ben Penny'yi getirmek zorundayım, Sen bilet alamıyorsun Howard'ın başı belaya girecek ve bütün eğlence bu herife kalacak.
Eu tenho de levar a Penny, tu não tens dinheiro, o Howard vai ter problemas, e este tipo fica com a diversão toda.
Hem seksi hem yemek yapabilen bir karım var.
Ela é sexy, ela sabe cozinhar.
İşte bu da paylaştığımız otel odası.
Este é o quarto de hotel que todos nós partilhámos.
Fırtına çıktığı zaman Sheldon'ın yatağımıza tırmandığı zamanlardan farkı yok.
Não é diferente de quando o Sheldon vinha dormir connosco durante uma tempestade.
- Takımımı tamamlıyor.
- Combinam com o avental. O que é que queres?
Fazladan para kazanmak istiyorum. Sizin için yapabileceğim birkaç ev işi var mı diye merak ettim.
Preciso de dinheiro extra e queria saber se tens tarefas que eu posso fazer.
Belki kanımı veya spermimi satabilirim.
Talvez eu possa vender o meu sangue e esperma.
Pekâlâ, dur biraz. Yani sen gitmek istemiyorsan ve ben seni götürmek zorunda değilsem, her şey yolunda mı?
Muito bem, espera aí, se não querias ir e eu não preciso de te levar, estamos bem?
Tamam mı?
A Halley é minha afilhada.
Yeni vaka mı var?
- É um caso novo?
Çünkü şaşırmadım.
Porque não é surpreendente.
Hayatım güzel.
É uma vida boa.
Demek ki Sam üçüncü kurban ve karşımızda bir seri katil var.
Isso significa que o Sam é a terceira vítima e estamos a lidar com um assassino em serie.
Cinayet davam sonuçlanana dek buradayım.
É onde eu estou preso a aguardar o meu julgamento por assassinato.
Peki nasıl zehirlenmiş ve yöntem niye değişmiş? Aynen.
Então como é que foi envenenado e porquê mudar o M.O?