Mına translate Portuguese
204,468 parallel translation
Dans konusunda cidden yardımına ihtiyacım var.
Preciso muito da tua ajuda com o baile.
Sahte bir kumarhane anlaşmasına yatırım yapmak için Kuzey Dakota'da bir petrolcü var.
Convenci homens do petróleo do Dacota do Norte a investirem num casino falso.
Sınırlamalar için özür dilerim, ama hatırladığım kadarıyla, Bağlanmak aklına hiç gelmemiş gibi görünüyorsun.
Desculpa as amarras, mas, se bem me lembro, não te importavas de ser amarrado.
TanKor listesini ele geçirmek için tek şansımız
A única hipótese de recuperarmos a lista é deixá-las roubarem-na,
Yıllar önce, Maureen Rowan adlı bir Wisconsin ev hanımı, sabahın erken saatlerinde aile köpeği Dodger'la birlikte dışarıdaydı.
Há anos, uma doméstica do Wisconsin chamada Maureen Rowan estava na rua, de madrugada, com o cão da família, o Dodger.
Kılavuzlarımızın en uzak köşesinden başlayacağız içeriye doğru gideceğiz ve sonra ortada buluşacağız...
Vamos começar na extremidade da nossa rede, e a seguir para o centro, onde nos encontraremos.
Şimdilik bu konuyu bir kenara bırakalım, Batı Altadenia'nın karşı karşıya olduğu bütçe krizini nasıl çözerdiniz acaba hem de haberlere göre henüz şehrin mali tablolarını konseyden talep etmemişken.
Deixando esse tópico de lado, pode explicar como é que lidava com a crise financeira, já que dizem que ainda não solicitou cópia das finanças da cidade na Câmara Municipal.
Ekibimizin bizi bulacağına inancım var, bilirsin işte, iyimserlik.
Tenho fé que a nossa equipa nos encontrará, por isso, optimismo.
Köpekbalığının bu tableti, daha kötüsü bizi suya düşürmesine engel olmalısın. Nasıl yapayım onu?
Tens de impedir o tubarão de bater e derrubar o tablet, ou a nós, na água.
Al bakalım, bu küreği sonraki geçişinde ona vurmak için kullan.
Usa esse remo para lhe bateres na próxima passagem.
Scorpion'a inancım var.
Tenho fé na Scorpion.
- Nasıl? Danimarkalı bilim insanları aradıktan sonra şamandıralarından kurtarmada bize yardımı dokunacak bilgi alabilirim diye sistemlerini hackledim. Akıntıdaki bir değişim ya da dalga boyları gibi...
Hackeei o sistema dos cientistas para ver as leituras que a bóia deles recebe para ajudar-nos com o resgate, como mudanças na corrente ou altura das ondas,
Ayrıca, tasarladığımız teknolojiyi, diğer deniz keşfi kuruluşlarına kiralayabiliriz.
Podemos licenciar o que criamos para outras explorações marítimas.
Bir kaç aydır garajda işler iyi gitmiyor. Kim yeniyor bakalım?
Ele precisa do dinheiro, foram meses fracos na garagem.
Gidip LeMans'ına bir göz atmaya hazır mısın?
- Olá. - Como é que estás? - Estou bem.
Aslında, seni buraya araba için çağırmadım.
Adora aquele velho Pontiac, não é? Na verdade, não te chamei aqui por causa do carro.
Yarışmaya geldik ama hala ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Estamos na competição e ainda não fazemos ideia do que fazer.
Hedefinizi Belarus sınırına ulaştırın yeter şehir merkezinden 16 km uzakta. CIA yeraltında olacak ve yardım edecekler.
Apenas levem o nosso alvo para a fronteira de Belarus, a 16 km do centro da cidade.
Toby Amcasına çekmiş. Evet, bu konuyla ilgili sadece IQ takımıyla konuşmak istediğinden, konu hakkında çok bir bilgim yok.
Podia saber mais, mas parece que só quer falar sobre isso com a equipa do QI.
Burada işleri toparlamamız lazım ki birimiz kadının karşısına en kısa zamanda otursun.
- enfrentá-la em breve. - Está bem, tu desistes.
Klasik Monticelli tuzağına düşüyorsun ve bunu görmüyorsun bile, ve ikincisi ben bir üstadım.
Dois, sou um grande mestre. Se alguém deve desistir, esse alguém és tu.
Patrick, gece yarısına kadar orada olmamız lazım.
Eram esses os termos. - Sim, entendo.
Bu bir satranç numarası mı? - Yok, dama numarası. Herhalde bir satranç numarası.
O cavalo de lado na C3 está a dizer para olhar de um ângulo diferente.
Belki sana yardım edersem... hayatına devam edip mutlu olabilirsin.
Talvez se te ajudar, possas seguir em frente e ser feliz.
Sen söyle... yaptığım şeyden sonra... nasıl yemekte annenle babanın karşısına oturup... gözlerinin içine bakabilirim ki?
Diz-me como é que eu posso sentar-me com a tua mãe e o teu pai à mesa e olhá-los nos olhos depois do que eu fiz?
Yani onun diyarına... dileğinle yarattığın dünyaya mı?
- De volta à terra dele? O reino que criaste com o teu desejo?
Güvenini nasıl kazandığına dair söyleyebileceğin bir şey var mı? - Moskova'daki ajanlarımızın ona yaklaşmak için kullanabileceği bir şey?
Há alguma coisa que nos possa dar de como ganhou a confiança dele, algo que possamos transmitir aos nossos agentes em Moscovo
Sovyetler Birliği'ndeyken böyle desem hapsi boylamıştım.
Se eu o dissesse na União Soviética, eu ia para a prisão.
Pasha küçüktü, topu ittiremiyor o yüzden ben arkasına geçiyor, itmesine yardım için.
O Pasha era pequeno, difícil empurrar bola, então eu ficava atrás dele e ajudava a empurrar bola.
- Savaşta mı?
Na guerra?
Belki tahıl nakliyatlarına bulaştırıyorlardır belki de böceklerin asıl amacı kendi hasatlarımıza saldırmaktır.
Talvez eles estejam a infectar os carregamentos de cereais. E talvez os insectos se destinem a atacar as nossas próprias colheitas.
Sovyetler Birliği'nde tarım öğrenen uzmanlar için Rusça dil eğitmeni.
Instructor de Língua Russa para especialistas... que estudam a agricultura na União Sovietica.
Hayatımdaki berbat olan her şeyi onun daha iyi edeceğini umuyordum sanırım.
Eu acho que tinha uma espécie de esperança que com toda a porcaria que se passava na minha vida que... que ele iria fazer-me sentir melhor.
Ben icabına bakılmasını sağlarım.
Irei fazer com que tratem disso.
Çünkü her ne kadar çıplak bir kadınla yatakta olsan da beyninin bir kısmının hâlâ şu süper buğday mıdır nedir onu düşünmekle meşgul olduğuna eminim.
Porque apesar de estares na cama com uma mulher nua, aposto contigo que há alguma parte do teu cérebro que só está a pensar no vosso super trigo, ou o que quer isso seja.
Sanırım siz sıkıntı diyorsunuz adına.
Questões, acho que é o que vocês lhe chamam.
Sanırım hapiste yatmışlardı. Ama biz onlara hiçbir şey yapmamıştık.
Eles tinham estado na prisão, acho eu, mas nós não lhes tínhamos feito nada.
- Evet, okulda canımı dişime takıyorum.
Sim, tenho-me fartado de trabalhar na escola.
Ama hayatım boyunca hiçbir şeyin vaftiz edilmem kadar iyi hissettirmediğini biliyorum.
Mas sei que nada na minha vida me fez sentir tão bem como ser batizada.
Dünyada benden daha mühim şeyler olduğunun farkına vardım.
Eu apenas percebi que há coisas muito mais importantes no mundo que eu.
Bunun farkına varmak empatiyi empati de başkalarına yardımcı olmamızı başkaları uğruna kendi hayatımızda fedakârlıklar yapmamızı sağlar.
E percebendo isso leva à empatia, mas a empatia leva-nos a ajudar os outros, a fazer sacrifícios nas nossas vidas para benefício de outrem.
Ama birdenbire yok olursan TASS'deki bağlantımızın bunu pek iyi karşılayacağını sanmam.
Mas não acho que o nosso contacto na TASS ficaria lá muito bem se desaparecesses da vista dela assim de repente.
Arkadaşım Ginny'yle birlikte arabayla Maine'deki Acadia Ulusal Parkı'na gidiyorduk, kız yürüyüşçüydü.
A minha amiga Ginny e eu estávamos a ir para o Acadia National Park no Maine. Ela é uma caminhante.
Yanlış mı yaklaştın kadına?
Trataste do assunto de modo errado?
Onun kısmını Perşembeye kadar göndermem gerek yani dönse de, dönmese de bitirmek zorundayım.
Eu tenho que apresentar a PAR dele na Quinta, portanto, quer ele regresse aqui ou não, ainda assim tenho que terminar.
- Gramer, yazma konusunda yardım ediyor.
Ela ajuda-me na gramática, a escrever...
Biz onu Beeman'a karşı kullandığımızda yemi yutmadı.
Quando a dirigimos de volta contra o Beeman, ele não foi na conversa.
O yüzden şehir dışına çıktım.
Foi por isso que eu saí do estado.
Şimdi sana söyleyeceğimi Evgheniya'ya anlatmayacağına söz ver, tamam mı?
Promete não dizeres à Evgheniya o que te estou a dizer agora... ok?
Sizi hayal kırıklığına uğrattım, halkımı hayal kırıklığına uğrattım.
Eu... eu falhei contigo. Eu falhei com o meu povo.
En çok istediğim, mutlu ve güvende olmaları başlarına bir bela gelmemesi. Sizler de sevdiğim insanlara yardım ettiniz.
E o meu maior desejo é que eles são felizes e... estão seguros, e não há problemas para eles... e vocês ajudaram pessoas que eu realmente amo.