Mısin translate Portuguese
128 parallel translation
- Lütfen içeri gelir mısin?
Fazes o favor de entrar?
Yılandan korkar mısin?
Tens medo de cobras?
Anlaşıldı mı? - Emredersiniz efendim.
- Sin, senhor.
- Bana göre, Marlène'sin, cazibeli kadınım.
- Para mim és Marlène, a mulher fatal.
SIN-jun Smythe, hayatım.
St. John Smythe, minha cara.
Hesap numaralarında sen 82M'sin ve ben görünmez adamım.
És a conta número 82M e eu sou o homem invisível.
Tanrım, sen Chaz Watley'sin.
- Você é Chaz Whatley!
Sen David'sin. Ben de Felix'im. Bizim karılarımız var çocuklarımız var, ve doktor faturalarımız var.
É o David Merrill e eu, o Felix Graff, temos mulheres, crianças e contas.
Sanırım Bay Caine'sin.
Acho que você é o Sr. Caine.
İki saat önce tanıdığım en hergele Frengi'sin dedin.
Há duas horas, disse-me que eu era o ferengi mais desonesto que já conheceu.
Sen hancı Billy'sin. Ben eşinim ve sen de bizim kızımız.
Você... toma conta da estagem, eu sou sua esposa e você... nossa minha filha.
- Seni yakaladım... bizim arazimizde. Sen Phantes'sin, değil mi?
Apanhei-o, nas nossas terras.
ışin olduğu için niye kusura bakayım hayatım?
Eu não pediria desculpa por ter trabalho. Não por estas bandas.
Ve sen de Bay Nikolai'sin, sanırım.
Você deve ser o Mr. Nikolai.
Sen O'sun. Tanrım sen Corvis'sin.
Tu és o Corvis!
Var sayalım ki sen Laurie'sin. Ve beni aşağılıyorsun.
Imagina que tu és a Laurie e insulta-me.
Dalağını almak mı? Sorun değil.
- Podrá vivir sin un bazo.
- Sen Andre'sin. Ben Serena'yım.
Eu sou a Serena.
Sen S.S.'sin bende Luftwaffe'de ve çocuklarımız bombalandı.
Hoje estás nas SS, e eu Luftwaffe, e os nossos filhos estão a ser bombardeados.
"Sen Peter'sin, ve bu kayanın üzerine kilisemi inşa edeceğim." Ama iki satır önce, 16. mısrada, inancımızın esas temelini buluruz...
"Tu és Pedro e sobre esta pedra edificarei a Minha Igreja e as portas do Inferno..." Contudo, duas linhas acima, no versículo 16, encontramos as bases da nossa fé :
Buddy, sen şu ana dek tanıdığım herkesten daha fazla Elf'sin. Ve bu gece senden başka hiç kimsenin kızağıma el sürmesine izin vermem.
Buddy, tens mais de duende do que alguém que tenha conhecido, és o único que quereria a arranjar o meu trenó esta noite.
Sanırım sen Dominique'sin.
Dominique, presumo?
Sen bir Musevi'sin, ve ben bir Samaritan'lıyım.
És um Judeu, e eu sou uma Samaritana.
Reed'sin odasına kilitlendiğinizde... kazanacağınız deneyimi ve hazzı görelim bakalım.
Vejamos se aprecia a experiência humana preso na cabine do Reed.
- Ben Noah'ım, ben Noah'ım, sen de Allie'sin.
- Sou o Noah e tu és a Allie.
Şeker toplamaya gittiginizde şeytan Alex'sin babasını mı öldürdü?
Quando vocês estavam a pedir doces, Satanás matou o pai do Alex?
Söylediğimde... senin son aşkım olduğunu.
Then I sin, when you were the last.
Ve ayrıca, sen benim havalı dayım Joey'sin.
Também és o meu Tio Joey, o fixe.
Sin LaSalle. Adamım.
Sin LaSalle.
Hey! Sin, bak, sana doğruyu söyleyeceğim, tamam mı?
Sin, ouve, vou dizer-te a verdade, está bem?
Sin, sen müzik yapımcısısın. Bunu duyman lazım.
Sin, és um produtor discográfico, tens de ouvir isto.
Asistanım Teğmen Meyers'sin.
És a minha assistente, a Tenente Meyers.
Sen bir "takım elbiseli" sin. Diğer insanların yaratıcılığını, çalışkanlığını sömürüp bunu reklama, dairesel ve üç kenarlı grafiklere çeviriyorsun.
O Jack é um engravatado, alimenta-se da criatividade e esforço dos outros e transforma-os em anúncios e gráficos de tarte e triangulares!
Tamam, sen Gladys'sin, tamam mı?
Ok, és a Gladys, certo?
Şundan adım gibi eminim, sen Takezo Kensei'sin.
Tenho a certeza absoluta de que tu és o Takezo Kensei.
- Sen "Mırıldanan Köpek" sin.
- És o "Abelha-cão."
Sen hancı Billy'sin. Ben eşinim ve sen de bizim kızımız.
Tu és o dono da estalagem, eu sou a tua esposa e tu a nossa filha.
Hiç şansımız olmaz. Sen Yahudi'sin, ben asker kaçağı.
Não teríamos qualquer possibilidade, tu uma Judia, eu um desertor.
Onu sana emanet ediyorum. Şu andan itibare George İzler 2007'sin, tamam mı?
Entras, oficialmente, no Vigia o George 2007.
Sen, Caleb'sin sanırım.
Caleb, presumo?
sanırım sen Jeffrey'sin?
Suponho que tu sejas o Jeffrey?
Sanırım sen kirli Harry'sin?
Pensas que és Dirty Harry?
Sen Chuck Bartowski'sin ve gerçek bir ajan değilsin, tamam mı?
És apenas o Chuck Bartowski, e não és um espião a sério?
Adım Adam ve sen de Cassie'sin.
É Adam. E tu és a Cassie.
Sin amcana gidip, büyük adam için giyecek bir şeyler bulabilir mi sor bakalım.
Vai até ao tio Sin e pede-lhe roupa para esse grandalhão.
Vegas'ın güneyinde yoldan çıktım.
Fora da estrada grande a sul de Sin City.
Sen bir Süpermen'sin, Adam, pratik olarak ise Aryan. O nedenle belki de birbirimize yardım edebiliriz.
És um super-homem, Adam, em certas áreas, e talvez possas ajudar-nos.
Sanırım, sen Martin'sin. Yeni misafir öğrencimiz.
Martin, o novo inquilino americano, suponho.
Madem sen Tony'sin, tavuğumun adı neydi söyle bakalım?
Se és o Tony... Como é que se chama a minha galinha?
Brevig'sin yanında ki yeni açılmış mağazadan aldım.
Numa loja que acabou de abrir, ao lado do Brevig's.
Öncelikle Wilson üniversitede tenis takımındaydı sense Yahudi'sin.
Antes de mais, o Wilson jogou ténis na faculdade e tu és judeu.