Nabzım translate Portuguese
221 parallel translation
Nabzım dışında her şey kontrol altında.
Está tudo sob controlo, excepto a minha pulsação.
Nabzım düzgün atıyor seninki gibi. Hiçbir bozukluk yok sesimde, ateşimde.
O meu pulso bate como o vosso, canta o mesmo ritmo saudável.
Bayan Finch, beş gecedir nabzımı kontrol ettiniz.
Miss Finch, há cinco noites que verifica a pulsação.
Kulaklarım nabzımı duyabiliyor.
Sinto isso em minhas orelhas.
Nabzım normal mi? - Evet.
- A pulsação está normal?
Lütfen nabzımı kontrol etmeme izin ver.
Estou cheio de medo.
Sanki nabzım yok, kalbim atmıyor.
Eu não tenho pulso ou batimento cardíaco.
Nabzım 38'di. Ateşim 81.6 derece.
O meu pulso estava a 38, a temperatura era de 27,5º graus.
Nabzım hızlanıyor
Makes my pulse react
Sabahleyin, sıhhiyeciler, nabzımın attığını fark etmeseler, beni de bir ceset torbasına koyacaklardı.
De manhã, quando vieram buscar os corpos, devem ter visto que eu ainda tinha pulso.
Nabzımı yokla.
Toma-me o pulso.
Benim nabzım da senin ki kadar düzenli atıyor. Hiçbir bozukluk yok sesimde, ateşimde.
Meu pulso, como o vosso, mantém o seu ritmo... e sua música é saudável :
Hareket edemiyorum. Nabzım iyi değil.
As minhas funções motoras estão a ser afectadas.
Bu soru için nabzımı kontrol et Jack.
Veja o meu pulso agora.
Ben bakardım ama kendi nabzımı bile hissedemem ben.
Eu fazia-o, mas nem sequer consigo encontrar o meu.
Benim nabzım yüksek.
Tenho o pulso acelerado.
Nabzım 120.
Tenho que prestar atenção ao meu cárdio. 120.
Benim nabzım yok. Yani teknik olarak benim bir yüreğim yok.
- Não tenho pulso, assim não tenho coração.
Normalde nabzım 70, 95 olduğunda çıldırmak üzere oluyorum.
Normalmente a minha pulsação é 70. Quando chega aos 95 apercebo-me o quão zangado estou.
- Sıcaklığımı biliyorlar, nabzımı..
- Sabem minha temperatura, meu pulso, tipo de sangue...
Demek bu beyefendiden etkilendi... o yüzden de nabzım çıldırdı.
Então ela sente-se atraída por este cavalheiro. Não admira que o meu coração esteja selvagem.
Nabzım hızlanırsa, yine havaya uçarız.
Com sede, com fome, entediado... é a hora de John Lee Hooker.
Nabzımı bulmaya çalışıyorum.
- Tentando encontrar a batida do coração.
Nabzına bakayım.
Dê-me o seu pulso.
- Nabzına baktınız mı?
- Sentiu-lhe o pulso?
Ambulansı beklerken Jimi'nin nabzına baktım. Birçok defa ameliyat oldum, nasıl yapılacağını biliyordum.
Enquanto esperava, via o pulso do Jimi, o que aprendera a fazer nas muitas operações que fiz.
Beyin akımı ve nabzı dengeleniyor, şu anda normalin 0.2 altında.
Pulso e batida cardíaca a nivelarem a 0.2 abaixo da norma.
Nabzımı hisset.
Toma, vê o meu pulso.
- Kalp atışı ve nabzı var mıydı?
- Tinha pulsação, batimento cardíaco?
Sadece bize fazla akım ve acil durum koruması sağlayacaktır. Nabzı kontrol ettin mi, Anna?
Eles estão a ligar... o terceiro... isso nos fornece suficiente energia e... a sala de emergência.
Nabzı var mıydı?
Ele tinha pulso?
Nabzı iyi, dolaşımı da... Kan basıncı, atardamarları.
O pulso está bom, a circulação também, não tem hipertensão, as artérias estão flexíveis...
Nabzına bir bakalım.
Deixe-me ver se consigo detectar pulsação.
Gel de nabzına bakalım.
- Chega aqui para ver o teu pulso.
Nabzına bakacak kadar yaklaşmayacağım ama... -... ölmüşe benziyor.
Não me vou aproximar para lhe ver o pulso, mas ele parece morto.
Nabzına mı baktınız?
Tomou o pulso?
- Hayır. Nabzına bakacaktım.
- Não, ia medir-te o pulso.
Nabzına baktınız mı?
- Sentiu a pulsação dela?
Öte yandan meslektaşım Gradski, senin nabzın ve tansiyonunla bir günden az yaşadı.
Por outro lado, quando o meu colega Gradski tinha a tua pulsação e pressão sanguínea, restava-lhe menos de um dia de vida.
Ama nabzın bu kadar hızlı atarken fikrini değiştirmek için diz çöküp yalvarmaya hazırım.
Mas pôr-me-ia de joelhos e implorava, se conseguisse que mudasse de ideias.
Her odadaki kurbanın nabzına baktım.
Senti os pulsos. Todos mortos.
Nabzını belli bir seviyede tutmak lazım.
- Precisa de ajuda a manter a pulsação.
babamız derken. Nabzı var mı?
"Erin, as curvas de uma pétala de rosa não são nada comparadas com as tuas."
Nabzını nasıl kontrol ederiz bilen var mı?
Alguém sabe como verificar o pulso dele?
Nabzımı hisset. Göz bebeklerime bak.
Sente a minha pulsação, olha as minhas pupilas e diz se minto.
sonra da nabzımı
Antes eu meço o pulso.
Doğru söyleyip söylemediğini anlamak için nabzına bakacağım.
Estou monitorizando seu pulso... para ver se me diz a verdade.
Sadece nabzına baktım.
Procurei sinais vitais.
Dediğim gibi, nabzına baktım.
- Disse que procurei sinais vitais. - Tudo bem, querido.
Hal'ın nabzına nasıl baktığını hatırladım.
Eu lembro de como mediu a pulsação do Hal depois do seu colapso.
Nabzını mı arıyorsun Walter?
Andas à procura das pulsações, Walter?