English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ N ] / Nefret

Nefret translate Portuguese

39,114 parallel translation
İnsanlar sizden nefret edecek.
As pessoas vão odiar-vos.
Sırf kendiniz olduğunuz için sizden nefret edecekler.
As pessoas vão odiar-vos sem razão porque vocês são quem são.
- Bundan nefret ediyorum.
- Detesto fazer isto. - Vamos.
Çünkü seni tanıyorum ve sırf işler zorlaştığı için bıraktın diye kendinden nefret edeceksin.
Se quer ser transferida, posso tratar do pedido, mas faça-me um favor, pense melhor. Conheço-a e vai odiar-se, se desistir porque as coisas ficaram difíceis.
General bundan nefret edecek.
O General vai odiar.
Sadece, eğer onun gözleri önünde seni öldürseydim bir başka çocuğun daha nefret dolu bir kalple büyümesine sebep olacağımı farkettim.
Percebi que se te matasse à frente dele, iria deixar que outro rapaz crescesse cheio de ódio.
Bu benden nefret edeceğin anlamına da gelse seni kurtarabilecek tek şeyi kaybedemezdim.
Não podia abdicar da única coisa que te poderia salvar. Mesmo que isso fizesse com que me odiasses.
her dakikasından nefret ettim.
eu odiei cada minuto.
Bu oyundan nefret etmenin sebeplerinden biri de oydu.
Que foi uma das razões pelas quais você odiava o jogo.
Ondan nefret ediyorum.
Odeio-a.
Evet, çünkü herkes onlara ot veren çocuktan nefret eder.
Sim, porque todos odeiam o rapaz que dá droga.
Şimdi, eğer yanılıyorsam düzelt, ama en son baktığımızda senden nefret ediyordu.
Corrige-me se estiver errada, mas até onde sabemos, ela odeia-te.
Bilemiyorum. Yarın Harvard-Yale'e gideceğim. Yanlış seçim yapıp, hepsini kaybetmekten nefret ederim.
Não sei, amanhã vou para Harvard-Yale, e não gostava de perder isso tudo por fazer más escolhas.
Araba sürerken, sorumsuzca kafayı bulup, beni zevke getirmenden nefret ediyorum.
Não ia gostar que fosses irresponsável ao meu prazer enquanto conduzes por causa de uma intoxicação.
Aşikar olanı söylemekten nefret ediyorum, ama başımız dertte.
Odeio dizer o óbvio, mas... isto é mau.
Bunu sormaktan nefret ediyorum ama şey, biraz sende kalabilir miyim?
- Eu odeio pedir-te isto, mas, mas posso dormir aqui por uns tempos?
Bunu söylemekten nefret ediyorum ama kendisi bugünkü çekime katılamayacak.
Lamento informar, mas ele vai faltar à gravação de hoje. O quê?
Bazen bu işten nefret ediyorum.
- Às vezes odeio este trabalho.
Sırf senden nefret etmesini engellemek için onun hayatıyla böyle oynayamazsın. Bunu yapmanı yasaklıyorum.
Não podes interferir na vida dele só para que ele não te odeie.
Oğlundan da nefret ediyor.
Jaclyn, é Eldon.
Hayır, bilmecelerden nefret ederim.
Não, eu odeio enigmas.
Gerçekten nefret ediyorum.
Odeio-a mesmo.
Nefret eder.
Vai odiar.
Fikirden nefret etmedin.
Não detestaste.
Fikirden nefret etmedim.
Não detesto.
Isinden ne kadar nefret ettigini söyleyip durmuyor musun?
Quantas vezes dizes que odeias o teu trabalho?
Kadinlara bunun yapilmasindan nefret ediyorum.
Detesto que façam isso às mulheres.
Seni anlıyorum. Nefret ettiğin sıkıcı bir işin var ve oradan bira imalathaneciliğine geçmeye karar vermek çok kolay.
Eu percebo, tens um emprego aborrecido que odeias e passar a gerir uma fábrica de cerveja é fácil de perceber.
Eve geç kalmamdan nefret ediyor.
Sim. Ela odeia quando chego depois da hora de recolher.
Ve bunun için ondan nefret ediyorsun, çocuğunu çaldığı için.
E tu odeia-lo por isso. Por ter roubado a tua filha.
Benden nefret ediyor.
Ela odeia-me.
Senden nefret etmiyorum, Liz.
- Não te odeio, Liz.
Kremlin de Kirk'ten en az bizim kadar nefret ediyor.
O Kremlin odeia o Kirk tanto como nós.
Kendi adıma, bana çıtır biftek alan tatlı kızlardan nefret ederim.
Quer dizer, pessoalmente... Odeio quando miúdas giras me compram bolinhos de carne crocante.
Yüksek makamlarda arkadaşı olan hali vakti yerinde bir adam ve o çocuktan nefret ediyor.
É um homem rico e poderoso, com amigos em alta posição E odeia e o menino.
Ona yaptığı şey yüzünden nefret ediyor.
Ele odeia o que ele fez para si mesmo.
Veya izin verdiği için kendisinden nefret ediyordur.
odeia a si mesmo pelo que permitiu acontecer.
İşin iyi yanıysa, başka bir polisin peşinde olmaktan daha çok nefret ettiğim tek şey kötü bir polistir.
A coisa boa é que a única coisa que você odeia Mais do que um oficial que vai atrás de outro policial
Hayatlarındaki baba figüründen nefret ediyorlar.
Pela figura paterna nas suas vidas.
Senden ne kadar nefret ettiğimi söylemek için.
O quanto te odiei.
Ve downforce'tan nefret ederim.
E eu detesto força descendente.
Ne demek "downforce'tan nefret ederim?"
O que queres dizer, detestas força descendente?
Son sözlerim. Sizden nefret ediyorum.
Últimas palavras.
Açıkçası, Bunu kolay kolay söylemem ama o alete karşı gerçekten derin, kalpten bir nefret hissetmeye başladım.
Sinceramente, eu não direi isto com paninhos quentes, Mas eu desenvolvi um genuíno, profundo profundo, ódio àquela coisa.
Senden nefret ediyor.
Ela odeia-te.
Taylor ortadan kaybolduktan sonra askeri okuldan nefret ettim.
Eu detestava a escola militar.
Ondan nefret ediyorum.
Eu odeio-a.
Olivia'dan mı nefret ediyorsun? Evet.
- Odeias a Olivia?
Sende mi benden nefret ediyorsun?
- Também me odeias?
Ama yaptığın şeyden nefret ediyorum.
- Mas, odeio o que fizeste.
- Nefret.
- Ódio.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]