English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ N ] / Negras

Negras translate Portuguese

1,486 parallel translation
Ama benim "iş ahlakı" olarak adlandırdığım bir prensibim var.
Eu entrei por amor ao negócio. A razão pela qual estás-te nas tintas é porque anda um monte de miúdas negras atrás de ti. Amor ao negócio?
Neler oluyor? Senin peşinde siyah hatunlar var. Bu küçük hanım da partinin yıldızı.
As mulheres negras que andam atrás de ti e este que se acha a rainha da noite.
Temsil ettiğimiz 50 ve 60 yaşları arasındaki tüm siyahi kadınların vesikalık fotoğraflarını çek.
Arranja retratos de todas as mulheres negras que representamos com idades entre os 50 e os 60 anos e que tenham experiência de canto.
Gizli hünerlerinizi üzerimde deneyin!
Pratiquem as artes negras em mim.
Kolay zedeleniyorsun.
Ficas logo com nódoas negras.
Ayrıca bu morluklar için de özür dileriz.
E pedimos desculpa por essas nódoas negras.
Anne, vücudunda çürük var mı diye bakacağım.
Anne, vou ter de ver se tens nódoas negras no corpo.
Kara domalan mantarları.
Identificadas como trufas negras.
Bu bölgede kara domalan bulabileceğiniz 200 kadar yer var.
Existem 200 lugares em que se pode encontrar trufas negras nesta área.
Çok heyecanlı çünkü, bekarken daha fazla seksi siyah kadınla çıkmış olmayı isterdi.
Está apenas excitado porque desejava ter tido mais casos com mulheres negras sexys quando estava solteiro.
Müziği, haşhaşı, zenci fahişeleri sever.
Adora música, droga, prostitutas negras.
Bir deneyeyim. Zenci kızlara zaafı var ne de olsa.
Ele tem um fraquinho por negras.
Kieavon'ın zenci kızların öldürüldüğü yerlerde bulunma alışkanlığı var.
Ele tem por hábito estar na área onde aparecem raparigas negras mortas.
İz bırakmak, saçımı koparmak yok.
Nada de nódoas negras nem de cabelos arrancados.
Onların kurbanlarının çoğu Latin ve siyah.
As vítimas são, na maioria, negras ou hispânicas.
Hastane senin gibi alkoliklerdeki yaraların zar zor gözüktüğünü söylüyor.
O hospital diz que o bêbedo a quem deste um soco quase não tinha nódoas negras.
Kurbanlar, halka açık yerlerdeki siyah kadınlar.
As vítimas eram todas jovens negras em locais públicos.
Sana söylemiştim, çürük yok.
Já te disse, nada de nódoas negras.
Kara bulutların toplandığını görmekten nefret ediyorum
Como odeio ver aquelas nuvens negras!
Clark, daha kötüsünü düşününce birkaç sıyrıktan bir şey çıkmaz.
Clark, posso viver com umas nódoas negras, se pensar nas opções.
Kirlilik balıkları zehirler, balıklar da martıları.
Marés negras envenenam os peixes, e os peixes envenenam as gaivotas.
Evet, sadece şişlik ve ezikler.
Sim, só uns arranhões, nódoas negras.
Kara kanatlarınla bu genç ruhu sar ve ona arzu ettiği tüm ödülleri bahşet.
Envolva as suas negras asas à volta desta jovem alma e conceda-lhe tudo aquilo que ele deseja.
Aslında kara sanatların hiçbirine izin yok, öyle değil mi Alan?
Ou qualquer uma das artes negras. Certo, Alan?
En tuhafı da, bankalar fakir, siyah büyükanne adayı Batı Adams'lılara iş kredisi vermez.
É estranho, os bancos não dão empréstimos a negras pobres, de West Adams, prestes a serem avós.
Ama, uçaklarda kullanılan kara kutuları inceleyebilseydik, o uçakların, orijinal uçaklar olmadığını kanıtlayabilirdik.
Contudo, se pudéssemos examinar as caixas negras dos aviões, poderíamos provar que não eram os aviões verdadeiros.
Ticari bir yolcu uçağında iki farklı kara kutu bulunur.
Um avião comercial tem duas caixas negras diferentes.
Durum buysa, bilinen en dayanıklı malzemelerden imal edilen, dört adet kara kutu harap olmuştu da yani, bilindiği üzere kağıt gibi narin bir malzemeden imal edilen bir pasaport mu sağlam kalmayı başardı?
Então... quatro caixas negras diferentes, feitas dos materiais mais resistentes conhecidos, foram destruídas. No entanto, um passaporte... feito de um material frágil, conhecido como papel... conseguiu escapar ileso?
" Bir noktada, uçaklardan kalan kara kutuları aramak için, Federal Ajanları, bölgenin yakınına götürme görevi verildi.
Ground Zero ": " A certa altura fui destacado para levar os agentes federais " " em torno da zona para procurarem as caixas negras dos aviões. "
Toplam dört kara kutu aranıyordu.
" Eram no total 4 caixas negras.
Birbirine bağlanan çok nizami siyah çizgiler yada, bal peteği gibi, öyle birşey sanırım,
Linhas negras muito finas a unirem-se umas às outras como um favo de mel, acho que é isso.
Ve kara kuşların kanatları zümrüt gibi parlıyor.
E as asas dos insetos são negras com um brilho cor de esmeralda.
Kendilerini içtikleri deniz suyundan arındırırken sanki lavın kendisi kadar siyah bir laneti tükürüyorlardı.
Tão negras quanto as rochas, parecem amaldiçoar a terra à medida que se purgam do sal absorvido com a água do mar.
Güneşin dikey ışınlarının ısıttığı siyah kayalar havayı daha boğucu bir hale getiriyor. Bir ocak gibi.
As rochas negras, golpeadas pela elevação dos canais verticais, dão ao ar uma sensação esmagadora e salitre, como uma estufa. "
Aynı gitarın akorunu
Missas negras - Fale mais baixo!
Siyah insanların yaşadığı bir ülke. - Anladım.
É um país de pessoas negras.
Şiddetin kurbanları siyah ve beyaz, zengin ve yoksul, genç ve yaşlı, meşhur ve sıradan.
- As vítimas da violência são negras e brancas, ricas e pobres, jovens e anciãos, famosas e desconhecidas.
Love Handles, Skinny Mints, Neener-Neeners ve Smackeroon!
Bombolas, Choco-mentas, Negras-negras e Chocolatuns!
Bütün çürük yumurtaları tek bir sepette toplamak... ve gözlerimizi bu sepetten bir an olsun ayırmamak niyetindeyiz.
Temos como objectivo colocar todas as ovelhas negras no mesmo pasto cujo temos intenção de vigiar intensivamente.
"Bütün çürük yumurtalar tek sepette."
"Todas as ovelhas negras no mesmo pasto."
Kara yelkenli bir gemi.
Um navio com velas negras.
Bunun bedeli, yol boyunca bir kaç darbe ve çürük o kadar.
Algumas feridas e nódoas negras são um baixo preço a pagar.
Siyah ışık boyası.
Pintura de luzes negras.
Çocuklar sarışın mı, esmer mi olur bilmiyorum.
Não sei se as crianças serão brancas ou negras.
Güzellikleri onların lanetidir çünkü yaşlı zavallıların erkeğe has ihtiyaçları ve cehennem kadar karanlık ruhları vardır.
A beleza delas é a sua maldição, porque os velhos desgraçados têm as necessidades dos homens e almas tão negras como o Inferno.
Henüz tam emin değilim. Ama cesette morluklar var.
Ainda não tenho bem certeza... mas tenho nódoas negras no corpo...
Cesetteki morlukları bile görmemiş.
O médico legista nunca verificou. Também não reparou nas nódoas negras.
Yani kim dans kıyafetlerini önemser ki gerzek bir kareograf yaparken?
Quer dizer, quem não quer cambalear por aí num fato de licra a ficar cheio de nódoas negras e a fazer uma coreografia estúpida.
Bilirsin işte küpeler, koyu siyah kirpikler... hepsi bir gösterinin bir parçasıydı.
Sabes, os brincos, as pestanas postiças espessas e negras... Era tudo parte do espectáculo.
Siyah kadınların % 42.4'ü asla evlenmemiş.
42,4 % de mulheres negras que nunca casaram.
Siyah kızlarla takıldığını sandım.
Pensava que tinhas namorado com miúdas negras.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]