Nos translate Portuguese
414,220 parallel translation
Asla bizimle bağlantısı kurulamayacak şekilde.
Assim, isso nunca virá a prejudicar-nos.
Amerika'da işler böyle yürür.
Nos EUA, é assim.
Bu arada... birbirimizi bir süre göremeyeceğiz.
Sabe... Doug, não vamos poder ver-nos durante algum tempo.
Halkın yıllarca sürecek olan gerçek anlamda özgür olma mücadelelerinde, zafer ve yenilgilerinde, bu sonucu doğuran şimdiki devrin ve önceki devrin kötülüklerinin yavaş yavaş kefaretini ödeyerek tükeneceğini görüyorum.
Nas suas batalhas para serem verdadeiramente livres, nos seus triunfos e derrotas, pelos longos anos que virão, vejo o mal desta época e da época anterior, que foi o seu berço natural, a expiar-se gradualmente e a desvanecer.
Deneyimlerime göre bu, üç ila beş gün konuşulur, biz de gereken süreyi elde ederiz.
A experiência diz-me que isto terá impacto durante três a cinco dias, - o que nos dá a nossa janela.
Yuvanda olmadığını hatırlatan, yuvaya benzer yerler.
São uma aproximação do nosso lar, que nos lembram que não estamos lá.
Gözlerinde bir şey, bir bakış... değişmiş.
Tens algo nos olhos. É o olhar. Ele mudou.
Trenlerin vaktinde çalışmasını sağlamak için araya sokacağımız kodamanlar.
O ocasional político de carreira, para pôr o comboio nos eixos.
Meclis ve Senato bize dokunamaz.
A maioria do Capitólio e o Senado não nos tocariam.
Benim için bu an, başkanlığımın ilk günlerine rastladı.
No meu caso, essa altura surgiu nos primeiros dias da minha presidência.
Rahibe Denise dedi ya, kendini başkaları için feda etmekten daha büyük iyilik olamaz.
Como disse a pastora Denise, não há bem maior do que sacrificarmo-nos pelos outros.
Yarın Benedict Arnold Club'a geliyor musun? Çocukların Paskalya yumurtası yarışı var.
Vemo-nos amanhã no Benedict Arnold Club para a caça aos ovos da Páscoa dos miúdos?
"O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti. - Deriyi Musa'nın ayaklarına değdirdi."
"Zípora pegou numa pedra afiada, cortou o prepúcio de seu filho e tocou nos pés de Moisés com ele."
Bernice, klimanın yakınına geçtiğimiz için bizden hep nefret etti.
A Bernice odiava-nos, aos Wilkerson, porque tínhamos o lugar mais perto do ar condicionado.
O da benim günahımı kullanıp bizi en arkaya attırdı.
Por isso, ela usou o meu "pecado" para nos mandar lá para trás.
Neredeyse yemi unutuyorduk.
Mas íamo-nos esquecendo do isco!
Bu yüzden diş lekesi gibi üstüme çöktünüz.
Era por isso que não me largava, tal como o amarelo nos dentes.
Çünkü burada herkes iyi ve nazik olmaktan, sünnet derisini ayaklara değdirmekten bahsediyor ama hepinizde şey var.
Porque as pessoas aqui falam muito de serem boas e bondosas e tocarem nos pés das crianças com prepúcios, mas são todos arrogantes.
Sahte din, saçın kola sıkıştı diye tuvalet kabağını dökünce seni bir kutuya tıkar.
A religião falsa tranca-nos numa caixa, se entornarmos a abóbora da sanita porque alguém nos atou o cabelo a uma alavanca.
Televizyon duvardan düşüp ikimizi de ezdiği zaman da bunu hatırla olur mu?
Lembra-te disso quando a TV cair da parede e esmagar-nos.
Görüşmek üzere.
- Vemo-nos lá.
Marjorie, bizi tanıştırmayacak mısın?
Marjorie, não vais apresentar-nos?
... ve biraz garip olabilir.
- nos AA e pode levar a mal.
Dinle, büyülü anı bozmak istemem, ama giyinmeliyiz yoksa küçük Brandon at binmekten fazlasını öğrenecek.
Ouve, não quero estragar o momento, mas... devíamos nos vestir, ou o pequeno Brandon vai aprender mais do que andar a cavalo.
Fakir insanların, Amerika'da başarılı olmasının diğer yolu.
É outra forma de os pobres se safarem nos EUA.
Mezeleri düşünme fırsatınız oldu mu yoksa hala kucaklaşıyor muyuz?
Já pensou na sua entrada ou ainda estamos nos carinhos?
Yavrum görünüşe göre tekrar taşınıyoruz.
Bem... acho que vamos mudar-nos outra vez.
Birbirimizi artık göremeyiz.
Não podemos voltar a ver-nos.
Yani, sen ve ben birbirimizi artık görmeyeceğiz.
Então para esclarecer... Nós os dois não vamos voltar a ver-nos.
Onun artık canımızı sıkamayacağı bir yer biliyorum.
Sei de um lugar onde não nos importunará mais.
Hulk'u sürgüne gönderip ve neredeyse bizi öldürdükten sonra mı?
Depois de ter exilado o Hulk e quase ter-nos morto?
Yenilmezler. Kendinizi göstermekle iyi ettiniz.
Avengers, que bom terem-nos visitado.
Artık kendimizi dış dünyadan izole edemeyiz.
Já não podemos isolar-nos do mundo exterior.
Bugün birer pankek olmayalım.
Não vamos tornar-nos panquecas hoje.
Fakat barbekü olma şansımız hala var.
Mas ainda podemos tornar-nos num churrasco!
Bizi bir kereliğine dinle ve Attilan'dan uzaklaş.
Ouça-nos pelo menos uma vez e saía de Attilan.
Artık kendimizi izole tutmak için çok geç.
É tarde demais para nos isolarmos novamente.
Bize yardım edin!
Vamos! Ajuda-nos!
Bizi birbirimizden ayırmaya çalışırken Maximus'un hareketleri bugün hem insanlara hem de Nainsanlar'a zarar verdi.
Ao tentar manter-nos separados, as acções de Maximus custaram caro a Humanos e Inumanos.
Bir bakıma da bizi birbirimize yaklaştırdı.
De certa forma, ele aproximou-nos mais.
Bize söyler misin...
Diz-nos, qual é o teu...
Amerika'ya okumaya geldim çünkü burada özgürlük olduğunu düşündüm.
Vim estudar nos EUA porque pensei que teria liberdade aqui.
Peki, ona ne yapacağız Kaptan Truman Marsh bulduğumuz her yeni Nainsan'ı getirmemizi söyledi fakat tüm bu insanları kurtardığı için ödülü bu mu olacak?
Então, o que é que lhe dizemos, Capitão, que o Truman Marsh nos mandou trazer todos os novos Inumanos que encontrássemos e é essa a recompensa por ela salvar toda esta gente?
Yapmamızı istediğin şey adalet değil.
O que nos pede para fazer não é justiça.
Bizi arayıp buraya gelmemizi söyledin.
Calma, chamou-nos e pediu para aparecermos aqui.
Uzun zamandır görünmüyordun Baron!
Há muito tempo que não nos víamos, Barão!
Tasarımını değiştirmediyseler bu ışın patlaması bize birkaç saniye kazandırır.
A menos que tenham mudado o projecto, o uni-raio deu-nos alguns segundos.
"Kaçak Yenilmezler." Çocuk bize böyle dedi.
"Avengers Renegados". É assim que as crianças andam a chamar-nos.
Gecenin bir yarısı bizi toplamakla kendini ne zannediyorsun?
Quem achas que és para nos convocar a meio da noite?
Görüşürüz.
Vemo-nos em breve.
Onları yok edin.
Destruam-nos!