Noto translate Portuguese
203 parallel translation
- Garip, ben hissetmiyorum.
- Não noto.
Ben hissediyorum.
Bom, eu noto.
Bakıyorum da, bir bakımdan çok şanslısın.
Noto que pelo menos numa coisa você é um homem de sorte.
Çalışırken etrafımın hiç farkına varmıyorum.
Nunca noto o ambiente enquanto estou a trabalhar.
Sende bir değişiklik görüyorum.
Noto uma diferença em si.
Belki bir kadını ürkütecek cinsten bir önsezi.
Isto é uma tolice, mas noto em mim um desânimo que preocuparia uma mulher.
Teşekkürler sakıncası yoksa alayım.
Bem, obrigado, Senhorita. Eu... Não noto se eu fizer.
Her zaman tanırım.
Eu sempre to noto.
Bir şey, Calem'i yıllardır içten içe yiyordu.
Há anos noto que há algo que corrói Calem como ácido.
- Fırsatını bulunca dışarı fırlıyorsun.
Não, não está começando. Noto que cada chance que tem, você sai.
Beni tepeden tırnağa bir süzüşü var ki...
Noto-o na maneira como ele me olha de cima a baixo...
Yalan söylediğini her zaman anlarım, bilmiyor musun?
Tu sabes que eu noto sempre quando tu mentes.
Bunu görebiliyorum.
Noto que gosta.
Bu ne! Başka bir hemşire. Neden yürürken titreşimlerini hissetmiyorum.
Creio que há outra enfermeira... e não noto quando ela se vai.
Fark etmeyeceğimi mi sandın?
Julgas que não noto, Anton?
( İÇ GEÇİRİR ) Yok, bir şey hissetmiyorum.
- Não noto nada.
Şeftali ya da öyle bir şey.
Noto-lhe um sabor distinto.
Yataktan çıkmaya ya da kıpırdamaya çalışırsan..
Se tentar mexer-se ou levantar-se eu noto.
Her seferinde sende, farklı bir kadının varlığını fark ettiğim bu sinir bozucu değişimi yapmak zorunda mıyız?
Temos que ter estas discussões insanas toda e qualquer vez que eu noto a existência de uma fêmea que não seja você?
Sesinde kıskançlık mı hissettim?
Será que noto um tom de ciúme na tua voz?
Sevgili Jack, kitapta epey ilerledim.
" Querido Jack, noto que eu amadureci ao trabalhar para Wheeler,
Burada kabul edemeyeceğim bir alay var.
Contudo, noto uma provocação nisto e é difícil esquivar-me.
O'nun bu aile üzerinde baskılayıcı, bir güce sahip olduğunu görüyorum.
Noto que ele possui um forte reduto nesta família.
Uyumadığının gözümden kaçtığını sanma.
Não penses que eu não noto que não andas a dormir.
Sesinde küçük bir kıskançlık tınısı mı duydum, Steve?
Noto um certo tom de inveja na tua voz, certo, Steve?
Seslerden o olmadığını söyleyebilirim.
Pelos sons, noto que não é ela.
Avukatıma koyulmasını istemediğim bazı maddelerin koyulmuş olduğunu farkediyorum.
Sabe, noto que há umas pequenas alterações que pedi ao meu advogado para fazer e que não foram aqui incluídas.
Benimle diyaloğa girme isteksizliğine dikkat ediyorum.
Noto que tens relutância em entrar num diálogo comigo, o teu pai.
Benimle diyaloğa girme isteksizliğine dikkat ediyorum.
Robert, noto a tua relutância em entrar num diálogo comigo, o teu pai.
"J" harfine karşı bir ilgim oluştuğunu da eklerim.
Noto com algum interesse o que parece ser a letra "Jota".
Bu bir Allah vergisi, Her şeyi görüyorum.
Tenho esse dom, eu noto coisas.
Hiç bir şey söylemiyor ama ben hissediyorum.
Ele não disse nada, mas noto.
Ben görüyorum.
- Não faz mal, não se nota. Noto eu!
Çok tuhaf bir koku farkettim.
Noto um cheiro muito peculiar...
hayır anne, bu farklı. bu adam size öyle bir his veriyorki, sanki sizden başka iyi yok
Eu também noto certas coisas em relação ao teu pai. Isto é diferente, este homem faz-me sentir que não há ninguém melhor.
Gözlerin yüzünden. Bir süredir aklın başka yerlerde.
Há já um bocado que noto que pensas noutra coisa...
- Benim farkettiğimi göstermek için.
- Mostrar que eu noto.
Fransızsın değil mi? Aksanından anladım.
Noto pelo seu sotaque.
Panik olmuş gibisin.
Noto um certo pânico em ti.
Yalan söyleme, çünkü söyleyince gözün seğiriyor ve anlıyorum.
Não mintas, porque quando o fazes, o olho estremece e noto.
Seni zar zor görüyorum, George.
Noto-o a léguas, George.
Evet, göğüs ucun görünüyor.
Noto. Os teus mamilos estão à mostra.
- Seni tanıyorum.
Eu noto, porque te conheço.
- Biraz umutsuzluk mu seziyorum?
- Noto uma ponta de sarcasmo?
Buralarda kesinlikle bir kükürt kokusu var.
Noto um odor de enxofre aqui,
Ayrıca son zamanlarda onarılmış.
Noto também que foram recentemente arranjadas.
Bunu görüyorum.
Noto isso.
Farkı hemen anlarım.
Noto a diferença.
İçime doğdu, bir şeyler var bana bakış tarzı hani, bir his vardır ya bir şeyler olduğunu anladığın zaman hissedersin...
Eu noto. É algo. É o modo com que me olha.
- Bilmem.
- Não noto nada.
Hayır.
- Não, não noto.