English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ N ] / Nısan

Nısan translate Portuguese

46,267 parallel translation
- Beni asla bırakmayacağını söylediğini sanıyordum.
Julguei que tinhas dito que nunca me deixavas. E é verdade.
Sanırım buna kendiniz karar vermek zorundasınız.
Vão ter de ser vocês a decidir, suponho eu.
Sanırım babanı aramalısın.
Acho que devias ligar ao teu pai.
Bir adam elinde silahla gelip babamın teknesini aldı, anlamadınız sanırım.
Um homem chegou armado e levou o barco do meu pai.
İnsanların iyi hissetmesini sağladı sanırım, iyi bir kart sizi ne kadar iyi hissettirirse artık.
Fez as pessoas sentirem-se bem, o tipo de sentimento que um bom cartão pode dar.
O tankın, bariyer görevi göreceğini sanıyordum.
Pensava que aquele depósito ia servir de barreira.
Ne yaptığını sanıyorsun?
Que porra achas que estás a fazer?
Sanırım masanın üzerine bırakmıştım.
Pensei que tinhas deixado na mesa.
Sanırım kupamı almışsın.
Acho que pegaste na minha chavena.
Sanırım bu oranın.
Sim, acho que essa peça encaixa-se aí.
Bu çocukların yarısı İç Savaş'ın Batman'le Süpermen arasında gerçekleştiğini sanıyor.
Metade destes miúdos pensavam que a Guerra Civil era um combate entre o Batman e o Super-Homem.
Uyuşturucun olmadığını söyledin sanıyordum.
Disseste que não tinhas droga.
Ama bunun sıradan bir sokak yerine Wall Street'te olacağını sanıyordum.
Apenas pensei que seria em Wall Street. Não em Main Street.
San Francisco'da Brew Pub'a gittik içeri girdik ve onu gördüm. Restoranın öbür ucunda oturmuş deli arkadaşlarıyla konuşuyordu.
Vamos ao "Brew Pub", em São Francisco, entramos e eu, apenas, a vejo sentada do outro lado do restaurante, a falar com a amiga louca dela...
Bu nerden çıktı şimdi? Bunu aştığınızı sanıyordum.
Pensei que já tinhas falado com ela.
Benim yaşımda bir kızın olduğunu söylediğini sanıyordum.
Eu pensava que tinhas dito que tinhas uma filha com a minha idade.
Anladığını sanıyorsun. Hiçbir şey anlamıyorsun.
Pensei que ias perceber, mas não percebeste nada.
AGRA her zaman en yüksek teklifi verene çalıştı sanırım bu kişiler arasında sen de varsın? - Ben mi?
Os AGRA trabalhavam para gente importante e isso deve incluir-te a ti.
Anladığını sanıyorsun.
Pensas que sabes.
Öyle. Öyle, sanırım haklısın.
Sim, espero que tenha razão.
Hey, Ne yaptığını sanıyorsun?
Hei, onde diabo pensas que vais?
Kürenin içindeki resimler sanırım Güç Koruyucularının geçmişini anlatıyor.
As imagens que passam nesta esfera contam a história dos Power Rangers.
Görünüşe göre Güç Koruyucuları insanları kurtaran bir ekip sanırım? Ve hayat parlak bir ışık. Ya da ışığın bir parçası, öyle mi?
Pelos vistos, eram uma equipa que protegia a vida, que é uma luz brilhante ou um foco de luz?
Sanırım dönüşemiyor olmamızın sebebi benim.
Estou a impedir-nos de transmorfar.
- Sanırım benim hatam. Kusura bakmayın.
- A culpa foi minha, desculpem.
Kazandığınızı mı sanıyorsunuz?
Acham que venceram?
Şu anda sanırım sana arkadaşını hatırlatıyorum.
- Acho que o lembro do seu amigo.
- Öyle mi? Bunun tüm insanlığın ıstırabının başlangıcı olduğunu sanıyordum.
Pensei que tinham dado início à miséria da humanidade.
Sanırım adamın rızası olmamış.
Ele não consentiu, presumo.
Uzun bir liste olmadığını sanıyorum.
Assumo que não seja uma lista longa.
Sanırım bana gerçek adını söylemenin zamanı geldi.
Tens de me dizer como te chamas.
Senin olayın kılıçlar sanıyordum.
Pensei que gostasses de espadas.
Şapka olarak takmasını istediğini sanıyor.
Não! Ele pensa que tu queres que uses isto como um chapéu.
Sanırım bunların hepsi birgün benim olacak.
Suponho que um dia tudo isto pode ser meu.
Rocket kalan parçaları toplayıp yeniden birleştirmiş. Sanırım Yondu senin olmasını isterdi.
O Rocket juntou as peças e montou-a mas acho que o Yondu queria que ficasse para ti.
Sanırım adını Adam koymalıyım.
Acho que lhe vou chamar... Adam.
Çıkış protokollerinin senin için geçerli olmadığını mı sanıyorsun?
Achas que o protocolo de saída não se aplica a ti?
Evet duydum ama Gardner, sanırım hastasın.
Sim, ouvi. - Acho que estás doente, Gardner.
Bu duvarların, çalışan iyi insanların kanıyla lekelendiğini biliyoruz.
Sabemos que estas paredes estão manchadas de sangue de homens bons e trabalhadores.
İnsan potansiyelini geliştirmeye çalışan saygın bir enstitüde. Pek çok ileri görüşlü CEO oraya gidiyor.
Num muito respeitado instituto para o avanço do potencial humano, para onde vão muitos diretores-gerais virados para o futuro.
Sanırım onun adını söylememek için sürekli yazmaya...
Acho que escreves e repetes isso, para evitar continuar a dizer...
Siktir! Sanırım arabasını park etti şimdi.
Merda, acho que o carro dele acabou de chegar.
O kütüklü kadının akıl hastası olduğunu ve binaya girişinin yasaklandığını sanıyordum.
Pensei que essa mulher do tronco era doente mental e nem podia entrar neste edifício.
Sanıyorum telefon hakkını vermiş değilsiniz.
Presumo que ainda não lhe concederam a chamada telefónica.
Çözmem biraz vakit aldı ama biri bu adamın kafasını koparmış sanırım.
Custou a chegar lá, mas acho que alguém decapitou este homem.
Ben Mary ile çıktığını sanıyordum.
Pensei que ias com a Mary.
Neyse sigortadan parasını almakta hiç zorlanmayacaktır sanırım, değil mi?
Bom... Suponho que não vai ter problemas para receber do seguro, hem?
Sanırım o oda Ajan Cooper'ın vurulduğu odaydı.
Acho que esse foi o quarto onde o agente Cooper foi alvejado.
Sanırım haklısın.
Acho que tinham razão.
- Sanırım ne anlama geldiğini anladın.
Acho que sabe o que significa.
Sanırım haklısın.
Provavelmente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]