English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / Odun

Odun translate Portuguese

1,313 parallel translation
Bir odun ötleğeni.
A madeira rouxinol.
Eğer onu kurutursanız kışlık odun olarak satabilirsiniz.
Se o secarem, talvez o consigam vender como lenha.
Jones'un öldüğü gün dışarıda odun topluyordum.
No dia em que o Jones morreu... eu andava a apanhar lenha.
- Üşüdük, ateşe odun kırıyoruz
Lenha para a lareira. Está um gelo.
Arka bahçede ateş için odun var mı bak bakalım.
Vai ao pátio e vê se há alguma coisa para queimar.
McCourt ve Kennedy gibi öğrencilerin, bu sözüm ona özgür ve bağımsız İrlanda'da odun taşıyıp su çekmek zorunda kalmaları utanç verici bir şey.
É uma vergonha... que rapazes como o McCourt, o Clarke e o Kennedy... tenham de cortar madeira e extrair água,
Pazar yerinde odun yığını hazırlansın.
Preparai a fogueira no terreiro da feira.
Tanrıya şükürler olsun bu küçük gelişmemiş önemsiz ezik çamurluk, odun dolu, rüzgarın ıslık çaldığı
Obrigado deus por vivermos nesta louca Camponesa, falhada, sem valor Imatura pequena pantanosa de pobres conservadores
Odun keserken Hessian patikasını geçtiğimiz, güne kadar.
Até que um dia, recolhendo gravetos para lenha, cruzamos o caminho do bárbaro.
Umarım sadece şu odun kalabalığını çekmiyordur.
Espero que não estejas a desperdiçar filme.
Ufacık bir göletvar, yanındada bir sürü odun.
Do lado esquerdo há um lago cheio de patos.
Yatağa odun gibi düşmek için.
Para poder cair na cama como um pedaço de pedra.
Bak, güçlü odun!
Vê? A madeira é forte!
Bize saldırdığında, bana ve nişanlıma, Laura'ya, Michigan gölünde kamp yapıyorduk ve ben ateşten bir odun kaptım, korktu ve kaçtı.
Porque quando ele me atacou a mim e a minha noiva Laura, estávamos a acampar ao pé do lago Michigan e eu atirei-lhe fogo
Odun gibi kokan ve kulaklarında büyük "keçi söğüt" leri olan Dede Griffin mi?
É aquele que cheira a lenha e tem aqueles tufos de pelo nas orelhas?
Pizzalarınız odun alevli fırınlarda mı yapıyorsunuz?
Fazem pizzas naqueles fornos a lenha?
Odun-yığını festivali gibi. Fakat bu, "Minibüs" üzerindeki muhteşem vurguyla söyleniyor.
Bem, é como Woodstock, mas com grande ênfase na palavra "van" ( carrinha ).
- Kuru odun kullandın mı?
- Sim. - Usas-te lenha seca?
Düşünsene Karen vahşi yaşamda hiçbir şey yapmıyor ve Jack odun kesemiyor.
Penso nisso. A Karen a fazer alguma coisa na natureza? E o Jack a cortar lenha?
- Tatlım, Campbell odun getirdi.
Querida, o Campbell trouxe a lenha.
Odun. Bomba geliyor!
Cuidado!
Şimdilik hoşça kal, odun!
Arrivederci, estás morto. Não!
Odun ise sıcak, temiz ve doğaldır.
A madeira é quente, limpa... criada pela natureza.
İhanetleri üst üste yığıyorsun. Tıpkı yakacak odun gibi. Ve onları düşündüğünde İskoç kanın tutuyor.
Amarra-as todas em pequenos feixes, como a lenha, e depois aquece o seu sangue gaélico quando pensa nelas.
Ve Piglet için, Eski dostuma, bir kış yetecek odun. Hoo, hoo.
E, para o Piglet, velho amigo, imensa lenha para o inverno.
Biraz odun bul, hemen.
Vai buscar lenha! Já!
Bana odun verdi.
Deu-me a lenha.
Bütünüyle odun kalaslarından meydana getirilen bu hayallerin kulesi yerden 57 metre yükseğe uzanıyordu.
Esta torre dos sonhos era constituída apenas por largas tábuas de madeira e tinha 57 metros de altura.
Sürülecek toprak, yakacak odun ve denizin nimetleri hep yanımızda olacak.
Há campos para cultivar, árvores para madeira e a bondade do mar.
Harika.Ne zaman iyi birşey yaparsan çöreğini iste.Ateş için odun getir.
Óptimo. Tu queres uma bolacha sempre que tu fazes alguma coisa certo? Vai buscar lenha.
Biraz odun kestim.
Eu acabei de cortar alguma madeira.
- Bize odun gönder!
- Manda lenha!
Farkı odun parçaları bir araya geldiklerinde genelde en güçlü ateşi yakar.
Madeiras diferentes fazem o fogo mais forte.
Cornelius Chapman Springfield'ın ilk odun kulübesini inşa etti, Ve şehrimize diş fırçasını getirdi,
Cornelius Chapman construiu a primeira cabana de madeira em Springfield e apresentou a escova de dentes à nossa bela cidade.
Kasaba ahalisi, kasabanın merkezinde ki üç lamba direğinin dibine, yakacak odun yığmaya başladılar.
Os cidadãos começaram a empilhar fogueiras na base de três postes na praça da cidade.
Kurumuş odun parçaları.
Palha seca entrançada.
Bir odun parçası ve düdükle.
Tinha um apito e um pauzinho.
- Ben de odun toplayayım.
Eu faço o jantar. - Vou buscar lenha.
- Daha çok... Odun toplamaya.
- Buscar... mais lenha.
Neyim ben ha, bir parça odun mu?
Eu não conto? - Estou a falar contigo!
Benim için çalıştığın sürece tahılınıı alacaksın. Odun, günde 2 litre süt ve ayda 12 Şilin.
Se trabalhares para mim, receberás milho, lenha, dois litros de leite por dia e 12 xelins por mês.
Kendi deyimiyle sadece odun satmıyordu, insanlara yardım ediyordu.
Ele ajudava pessoas, percebem, e não "vendia apenas madeira" como costumava dizer.
Claude, sen de biraz odun satmıştın değil mi?
Claude, já vendeste madeira, não foi?
Odun kesmeye benzemez.
Não é como cortar lenha.
Koyunu pişirmek için yeterince odun olmadığını görünce Harlequin ve Punchinello'yu çağırdı :
Quando viu que não havia lenha suficiente... chamou o Arlequim e o Polichinelo e disse :
Günü değerlendirin. Odun Kampı. Çünkü bu sonuncusu.
E também não querem ser a única pessoa que não tem ninguém a quem beijar hoje á noite depois do concurso de talentos.
İşte karşınızda, Odun Kampı radyosundan arıcı.
Daqui fala "o apicultor" na rádio de Camp Firewood.
Benim ve Odun Kampı'nın şahitliğinde. Ve Yüce gücün. Onu her nasıl tanımlıyorsanız.
Como testemunhas presentes, eu, todo o Campo Firewood e qualquer entidade superior aqui vos consagro e santifico a união de McKinley e de Ben.
Odun Kampı'ndaki tüm kampçılar şu beraber olduğumuz son saatlerde kendinizle gurur duyun.
Por isso digo-vos, Campo Firewood, enquanto passamos o último jantar juntos : Tenham orgulho de quem são.
"Bir dağ sıçanı ne kadar odun kemirir..."
"Quanta madeira ( = wood ) precisa um" woodchuck "atirar ( = chuck )?"
Tamam. Burada odun var.
Temos madeira.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]