Oksijen translate Portuguese
2,897 parallel translation
Oksijen satürasyonu düşüyor.
As saturações de oxigénio estão a baixar.
Oksijen satürasyonu düşüyor.
Os níveis de oxigénio estão a baixar.
Basınç kaybı durumunda, oksijen maskeleri yukarıda.
Em caso de perca de pressão, as máscaras de oxigénio estão em cima.
Yatırıp başlayalım. 5 litre oksijen.
O que se passa?
Beyni yeteri kadar oksijen alamadı.
O cérebro não recebia oxigénio suficiente.
Takviye sistemler devrede, ancak oksijen desteği ve emercensi aydınlatma için öncelikle enerji gerekiyor.
Os sistemas de apoio iniciaram-se mas a energia é precisa principalmente para o oxigénio e luzes de emergência.
Anomaliden gelen oksijen var ya.
Há oxigénio a vir através da anomalia.
Oksijen tüpüne ihtiyacınız olacak.
- Precisas de equipamento de respiração.
Sürekli oksijen verilecek...
Ele está com oxigénio suplementar, por isso...
Dinlenmeye çekilmeden önce haftalarca... Aylarca yakıt ve oksijen tüketecek.
Vai continuar a consumir combustível e oxigénio, durante semanas, meses, até se cansar.
Oksijen rezervi iyi seviyede.
Reserve o oxigênio é bom.
Yeterli oksijen alamıyorsun.
Você não tem oxigênio suficiente.
Oksijen seviyesi düşük.
Teor de oxigênio é baixo.
Oksijen azalıyor.
O oxigênio está acabando.
Terli saçlar ateşi var demektir çökmüş gözler... dehidratasyon ve mor ağız... oksijen yoksunluğu.
UM MILHÃO DE DÓLARES O cabelo suado significa febre, os olhos cavados significam desidratação e a boca azulada, privação de oxigénio.
Hastanede % 100 oksijen almadı mı?
O hospital não lhe deu oxigénio a 100 %?
- Evet. - Her neyse ahbap. Alarmı tek elimle hallederim diğer elimle de senin oksijen tankını çekerim.
Como queiras meu, consigo desligar um alarme só com uma mão, e usar a outra para desligar o teu tanque de oxigénio.
Kafatası içindeki basınç beyne kan ve oksijen gidişini engellemiş olmalı.
É provável que a pressão intracraniana tenha impedido que o sangue e o oxigénio fossem para o cérebro.
Hoparlör açık. Sürücünün saçındaki oksijen ve hidrojenin izotop oranını analiz ederken Waipahu bölgesindeki içme suyu rezerviyle arasında bir bağlantı keşfettim.
Ao analisar a proporção isotópica de oxigénio e hidrogénio no cabelo do motorista, eu relacionei-o ao abastecimento de água na área de Waipahu.
D.P.A * verin ve oksijen seviyesini 100 %'e yükseltin.
Pendurem um AP-t e aumentem o oxigénio para cem por cento.
Uyanık kalman için ortama oksijen pompalanıyor.
Ar condicionado para os manter acordados.
Oksijen çarptı bayağı.
Desligaram a ficha. O oxigénio arrasou com eles.
Kaz Dağı'na çıktık da biz oksijen çarptı bize.
Subimos o monte Ida. O oxigénio arrasou-nos.
Biraz oksijen lazım mıydı bebek?
Precisas de oxigénio?
ve ne kadar yükseğe çıkarsan o kadar sertleşir ta ki oksijen kaybolana kadar.
E quanto mais subimos, mais difícil fica até o oxigênio tornar-se rarefeito.
Sizi uyanık tutmak için oksijen pompalıyorlar.
Bombeiam oxigénio para manter-te acordado.
Oksijen seviyesi düşüyor. O kadar dayanamaz.
Os seus níveis de oxigénio
Oksijen verelim.
- Ela esteve muito tempo na água.
- Tamamdır oksijen oranı düşüyor, ve hırıltısı var.
Saturação a descer e sibilos.
Clara Green'in nefes borusu çıkarıldı. Oksijen oranı % 100 ve glukoz seviyeleri sabit.
A Clara Green foi extubada, os níveis de saturação estão nos 100 por cento e a glicose estável.
Oksijen nedir?
O que é oxigénio?
Oksijen vanası kapalı değildi.
A válvula do oxigénio não estava fechada.
Beynine oksijen gitmiyormuş.
Não está a receber oxigénio suficiente.
Oksijen verin!
Oxigénio.
Oksijen pompalamamız lazım.
Temos que aspirar.
Eğer öyle olsaydı bir oksijen tüpünden nefes alıyor olurdum.
Se ele me tivesse batido estaria agora a respirar por um tubo.
Koyu noktalar oksijen eksikliğine bağlı beyin hasarından olabilir.
As manchas podem ser danos cerebrais da falta de oxigénio. Mas não são.
Oksijen seviyesi hızla düşüyor.
Saturação de oxigénio baixou.
Yeterli oksijen yok.
No há suficiente oxigénio.
Oksijen oranı % 93'de ve düşmeye devam ediyor.
- O negativo. - Saturação em 93 % e a cair.
Oksijen % 95 civarında ve artıyor.
Saturação em 95 % e a aumentar.
Sıvı ve oksijen verdik.
Fluído e oxigénio.
- Bacaklarım... - Yüzde yüz oksijen.
de metilprednisolona, 100 % de oxigénio.
Tamam, oksijen verin ve hemen seruma başlayın.
Está bem, oxigénio e soro imediatamente.
Hidrojen, helyum, lityum.. ... berilyum, bor, karbon, nitrojen, oksijen, flor, neon, sodyum, magnezyum gibi elementler...
Elementos como o hidrogénio, hélio, lítio, berílio, boro, carbono, azoto, oxigénio, flúor, néon, sódio, magnésio, alumínio...
Oksijen vermeye başlayın.
- Comecem a dar-lhe oxigénio.
Hastanın oksijen satürasyonu çok düşük.
Se não descobrirmos o que está a atacar...
- Oksijen.
Oxigénio.
Oksijen seviyesi yükselmeye başladı.
Saturação de oxigénio a subir.
- Oksijen seviyesi 93 % ve düşmekte.
- Saturação em 93 % e a cair.
Oksijen açıldı.
O oxigénio subiu.