Olive translate Portuguese
916 parallel translation
"Olive oil", Fransızlar'ın dediği gibi!
"Ó remar", como dizem os franceses!
ZARİF BAYAN GARSON
RICK JASON e OLIVE DEERING em A GENTIL EMPREGADA
Olive Warfield, 7 yaşındayım.
Sete anos de idade. "
Bayan Yearby, Hatırladın mı, ben Angie'nin kocasıyım. Olive ve Jesse'nin babası.
Sra. Yearby, não se lembra de mim, mas eu sou o marido da Angie.
- Olive.
- Vá lá, Jean.
- Hoşçakal Olive.
Tchau, Olive.
Olive, hadi.
Olive venha aqui.
- Olive, bugün bizim yıldönümümüz.
- É o nosso aniversário.
- Olive. Sana bir şey getirdim.
Comprei-te uma coisa...
Olive Neal?
Olive Neal?
- Bu doğru. Olive Neal'i Broadway yıldızı yapacağını duydum.
Pois, vai fazer da Olive Neal uma estrela da Broadway.
Tamam, ben bir saat daha Olive'in yanında olacağım.
Bem, vou estar mais uma hora aqui em casa da Olive.
- Ben senin çıkarlarını korumaya çalışıyorum, tamam mı? - Bayan Olive?
Só quero defender os teus interesses.
- Merhaba. Ben Olive.
- Olá, sou a Olive.
- Siz Bayan- - - Olive. Olive.
- Em que peças entrou, miss...?
- Bana Olive de, tatlım.
- Olive, trata-me por Olive, querido.
- Olive, sizin- - şey, tecrübeniz nedir?
Que experiência tem?
- Danstan bahsetmiyorlar Olive.
- Eles não falam de dança, Olive.
- O ne? - Olive, sen- - sen oyunu beğendin mi?
Gostou da peça?
Olive, oyunculukla ne zaman ilgilenmeye başladın?
Quando se interessou pelo teatro?
Olive bir gösteri için önümüzdeki hafta provalara başlayacak.
A Olive começa os ensaios para a semana,
Olive Neal içeri girdi, doğal olarak içeriye bir fırtına gücü getirdi.
A Olive Neal entrou, evidentemente, com a forca dum furacão.
- Merhaba Olive.
- Olá, Olive.
- Arkadaşlar bu Dr. Philips. Olive Neal.
Apresento-lhes a Dra. Philips, Olive Neal.
Evet. Olive için özür dilerim. Özür dilerim.
Sinto muito pela Olive, mas foi a condição para termos dinheiro.
Bir de Olive'in konuşmalarından birini kesmeye çalıştığım zaman vardı.
E houve aquilo quando tentei encurtar uma fala da Olive...
Her oyunda kesintiler yapılır, ve rolün büyüklüğü önemli değildir Olive.
Há sempre cortes e o importante não é o tamanho.
- Bence bir noktada Olive'i kovmak zorunda kalacaksın.
Vai ver que ainda terá de despedir a Olive.
- Sadece repliği oku.
- Diz a frase, Olive.
Hey, Olive, ben ezberledim ve sana şu kadarını söyleyeyim... ve hala saçmalıktan başka bir şey değil!
Hey, Olive, Eu consegui decorar... mas lá por isso não deixa de ser um disparate!
Helen, oyun yürümüyor. Yürümüyor ve sorun benim yazdığım şeyler. Sorun senaryo.
A peça não está a sair bem e a culpa é do meu texto, não da Olive.
Sadece Olive değil. Bu nedenle prova yapıyoruz ya zaten. Bu nedenle şehrin dışına çıkıyoruz.
É essa a razão dos ensaios e porque estreamos fora da cidade.
- Hava yapmayı bırak, tamam mı Olive!
Pára de te voares, sim?
Warner Purcell ve Olive sanki birbirlerine kaçamak bakışlarla bakıyorlar.
O Warner e a Olive parecem estar sempre a trocar olhares.
Güzel geçti, gerçi Olive her konuştuğunda yüreğim ağzıma geldi.
Correu bem, apesar de eu tremer sempre que a Olive abre a boca.
Biliyorsun, Olive iyiydi. Hala çalışması gerekiyor ama- - Hey, Charlie, nasılsın?
A Olive ainda tem de ser trabalhada, mas não foi mal...
- Olive, aklım hep sende. Sen çok güzel bir kızsın.
Olive, Estou muito tentado, tu és linda.
Olive, aslına bakarsan, ben bir oyuncuyum. Benden beklenen rolleri yaparım- -
Olive, como ator que sou, desempenho certos papéis que requerem...
Bana "Olive, senin için büyük planlarım var. Benimle bir oyunun başrolünü oynamanı istiyorum." diyordun.
Quando dizias, "Olive, havemos de contracenar os dois".
Dinle, Olive- -
Ouça, Olive...
- Bu geceki gösteride harikaydın Olive. - Şey, teşekkür ederim.
Portaste-te muito bem naquele palco.
Bunu görmezden gelmeye devam edemem. Sorun Olive.
Não posso continuar a ignorar, é a Olive.
Hemen heyecanlanma. Bundan bir anlam çıkarma. Olive devam edecek.
Pois, mas deixa-te de idéias, a Olive continua no elenco.
Eğer Olive'i bırakırsak, sen, ben ve hatta köpek kendimizi Hudson Nehri'nin dibinde buluruz.
Se despedimos a Olive, acabamos todos no fundo do Hudson, se calhar até o cão.
- Olive'in yedeği ile oyunun bu kadar iyi olması inanılmaz bir şey. - Olive. - Her şey nefes alıyor ve yaşıyor.
É incrível a diferença que a substituta da Olive fez, deu nova vida á peça.
- Evet bu doğru.
- A Olive é uma canastrona, sim.
- Bay Marx ile- -
Miss Olive, estão cá o Sr. Marx e...
- Bu Olive Neal.
- Essa é Olive Neal.
Olive.
- Olive.
- Hayır.
- Olive...
Olive.
Sim.