Olivier translate Portuguese
266 parallel translation
Olivier Rey.
Olivier Rey.
Bahse girerim Laurence Olivier bile gururlu ve benmerkezciydi.
Aposto que até o Laurence Olivier é vaidoso e egocêntrico.
- Kim olduğunu bilmiyor musun?
- Quem é esse? Quem é Laurence Olivier?
Laurence Olivier dünyanın en büyük aktörüdür!
Você não sabe quem é ele? Laurence Olivier, cara! Ele é o maior ator do mundo!
Ben Laurence Olivier değilim, ama...
Embora não seja nenhum Olivier, prefiro...
Olivier Sugar Ray'in karşısına çıksaydı o da derdi ki, sahneyı ringe tercih ederim.
Se ele estivesse aqui, diria que o ringue é uma arena. Dêem ao touro uma arena onde ele se possa enraivecer.
Olivier Sugar Ray'in karşısına çıksaydı, böyle derdi : Sahneyi ringe tercih ederim.
E não sou nenhum Olivier, mas se ele lutasse com o Sugar Ray, diria que o ringue é uma arena.
Olivier hemen geliyor.
- O Olivier chega em breve.
Olivier'de oynuyor, değil mi?
O Olivier aparece aí, não é?
Olivier bir karınca yuvası buldu. Karıncıları kışın ısıtmak için içerisine kablo döşedi.
- Olivier encontrou um formigueiro e instalou um sistema para lhes dar calor no inverno.
Charlie Chan. Bir numaralı San, pek de zeki değil. Olivier o palto berbat görünüyor.
Charlie Chan, de primeira, não muito exagerado.
Şimdi Laurence Olivier'nin yönettiği filmden bir sahne izleyeceksiniz.
Agora vão ver uma cena do filme de Laurence Olivier.
Olivier?
Olivier?
Olivier!
Olivier!
Mösyö Olivier geldi ve satın aldı.
O Sr. Olivier comprou-o.
De la Fontaine. Olivier de la Fontaine.
Olivier de la Fontaine.
Merhaba. Bugün öldürülen Olivier de la Fontaine'in... Evet.
A primeira notícia é sobre o assassinato de Olivier de la Fontaine, o presidente da Chambre Syndicale do pronto-a-vestir...
Size Paris'teki tarihi Alexandre Köprüsü'nden canlı yayın yapıyoruz. Fransız modasına yön veren Haute Couture Modacılar Birliği'nin Başkanı Olivier de la Fontaine burada limuzininin arkasında öldürüldü.
Estamos em directo na Ponte Alexandre, em Paris, onde Olivier de la Fontaine, presidente da Chambre Syndicale de Alta-Costura, a mais importante para a moda, em França, foi assassinado, na sua limusina.
Pardon. Bu hazır giyim günleri için şok edici bir açılış oldu. Olivier de la Fontaine her sezon binlerce modelden oluşan muhteşem defileler organize ederdi.
Trata-se de um chocante prelúdio ás colecções da Primavera, o brilhante espectáculo que Olivier de la Fontaine coreografava sempre, envolvendo milhares de pessoas.
Olivier ve ben pek iyi anlaşamazdık. Ama sen bunu zaten biliyorsun.
O Olivier e eu nunca fomos grandes amigos.
Biliyorum söyleyeceğim şeyi duymak istemeyeceksin.
E sei que não vais gostar do que vou dizer, mas o Olivier...
Zamansız ölümüne kadar, Olivier de la Fontaine'in evliliği boyunca Simone Lowenthal ile birlikte olduğu biliniyordu.
Até à sua morte prematura e durante a maioria do tempo do seu casamento, Olivier de la Fontaine teve um affaire com Simone Lowenthal...
Bir gün bir Fransız gazetesinde Olivier de la Fontaine'le evlendiğini okudum.
Até que um dia, num jornal francês, li que te tinhas casado com o Olivier de la Fontaine.
Bugünkü gelişmelerden yola çıkarak Olivier de la Fontaine'in ölümünün çok şaşırtıcı olmadığını söylemek isterim.
Hoje, as circunstâncias da morte do Sr. Olivier de la Fontaine parecem-nos bem menos estranhas e chocantes do que ontem.
Mösyö de la Fontaine'in, bir jambon parçasının nefes borusunu tıkaması sonucu öldüğü anlaşılmıştır.
O Sr. Olivier de la Fontaine morreu por incapacidade de engolir um corpo estranho que lhe bloqueava o esófago, corpo estranho esse sendo um bocado de gordura de fiambre.
Olivier de la Fontaine. Son 28 yıldır Haute Couture Hazır Giyimciler Birliği'nin başkanıydı. Bir jambonlu sandviçle boğuldu ve Paris moda dünyasını şaşkın ve üzgün bir halde bıraktı.
Olivier de la Fontaine, presidente da Chambre Syndicale do pronto-a-vestir de alta-costura, há vinte e oito anos, morreu simplesmente engasgado, deixando o mundo parisiense da moda chocado e entristecido.
Fransız vatandaşı Olivier Benoit.
Olivier Benoit, francês.
Şirin Olivier'e bak sen!
Olhem para o pequeno Olivier!
Bu Olivier Chandon, şampanya adı gibi.
Aquele é o Olivier Chandon, como o champanhe.
Laurence Olivier bile bazen "batırdığını" düşünmüştür.
Até o Laurence Olivier pensou, às vezes, que não valia nada.
Olivier'yle Laughton birbirinden nefret ediyordu.
Olivier e Laughton odiavam-se.
Olivier ve Charles Laughton ile çalışmak.
Sim, a trabalhar ao lado de Olivier e Charles Laughton.
Olivier Trajean.
Olivier Trajean.
Olivier, kupayı kazandın.
Olivier, é o vencedor da Competição do Ártico.
Olivier!
OIivier!
Ben Olivier.
Eu sou o Olivier.
Laurence Olivier dikkatli olsa iyi olur.
É melhor Laurence Olivier ter cuidado.
Ya Olivier?
Tu também Olivier?
Olivier uzağa gitmedi.
O 0livier não foi muito longe!
Bir nedeni var mı, Olivier?
Qual o motivo, Olivier?
Belki Olivier, senin ve diğerlerinin az önce söylediği, kelimelerle incinmiş hissediyor.
Concerteza o Olivier sente-se magoado com essas palavras que tu e os outros lhe haveis dito recentemente.
Öyle mi, Olivier?
É assim, Olivier?
Laurence Olivier.
- Quem?
- Kimmiş o?
- Laurence Olivier.
Ha, o mu?
Voce sabe, Laurence Olivier.
Olivier de la Fontaine.
Olivier de la Fontaine.
Olivier? Olivier?
Olivier?
Biraz daha. Modacılar Birliği'nin Başkanı Olivier de la Fontaine öldürüldü. Olivier öldürülmüş.
O Olivier foi assassinado.
Ne? Ne? Bu ne zaman oldu?
... Olivier de la Fontaine, presidente da Chambre Syndicale do pronto-a-vestir, foi assassinado há poucos momentos na sua limusina...
Ama Olivier iyi biri değildi.
Não era bom homem.
Sen basit bir Laurence Olivier.
Você é um Lawrence Olivier regular.