Olmadı translate Portuguese
96,668 parallel translation
- Majesteleri, düşmanınız olmadığımıza yemin ederim.
- Sua Graça, juro que não somos seus inimigos.
Galahad, acı ve üzüntünün olmadığı yerde, huzur içinde yat.
Galahad, que descanses em paz, onde a tristeza e a dor estejam banidas.
Lütfen bana onun Galahad'ın kılıcı olmadığını söyle.
Por favor, diz-me que não é a espada do Galahad.
Biz takıma, zamana etkimiz olmadığı için alındık ama Amaya'nın var.
Nós fomos recrutados porque nós não importavamos à Linha Temporal, mas a Amaya importa.
Daha yarın olmadı, değil mi?
Ainda não é amanhã, pois não?
Bu hiç hoş olmadı.
Isso é muito deselegante.
Bu arada, Supergirl olmadığım zamanlarda buna gerçekten odaklanmam gerek.
E, entretanto, quando não sou a "Supergirl", tenho que me concentrar nisso.
Kimin Beyaz Marslı olup, kimin olmadığını belirlemenin bir yolu var.
Há uma forma de determinar quem é o Marciano Branco ou não.
Ailem Kryptonda beni o kapsüle koyduğunda aslında neler olduğunun farkında olmadığımı düşünüyorum.
Quando os meus pais me colocaram naquela cápsula em Krypton, eu... não me apercebi daquilo que estava realmente a acontecer.
Benim için... dan beri kimsenin olmadığı kadar değerli oldun.
Tornaste-te querida para mim como ninguém mais desde...
Maggie ile olmam seninle olmadığım anlamına gelmiyor.
Só porque estou com a Maggie não significa que não esteja contigo.
Dünya'nın dondurucu iklimine alışmaya çalışanın ben olmadığımı öğrendiğime memnun oldum.
Fico, apenas, contente por saber que não sou eu a adaptar-me ao clima frio da Terra.
Suçlu olmadığım halde beni daha çok suçlu gösteriyor.
Faz-me parecer muito mais culpada, quando não sou.
Lex'in dondurulmuş bir parçasının sende olmadığını söyle.
Não me digas que tens um pedaço do Lex congelado aqui algures.
ve Clark'ın alakasının olmadığınıda.
E não era com o Clark.
Senin gibi arkadaşlarım hiç olmadı.
Nunca tive amigos como você antes.
Düşündüm de, senin gibi bir ailem olmadı.
Pensando bem, nunca tive uma família como você.
Mutlu olmadın mı?
Não estás... contente?
Ve senden birbirimiz için uygun olmadığımızı duydum ve buna saygı gösterdim.
E ouvi dizer que tu... Não achas que possamos ficar juntos e eu respeitei isso.
Ama birbirimize uygun olmadığımız konusunda ciddi değildim.
Mas a segunda parte, sobre nós não sermos um par... Eu não quis dizer isso.
- Çünkü iyi biri olmadığı için.
- Porque ele não era um bom homem.
Senin iyi olmadığın bir şey var mı?
Há alguma coisa na qual não sejas bom?
Kolay olmadığının farkındayım.
Eu sei que não foi fácil.
Onun güvenilir bir kaynak olup olmadığını söyleyebilirdin.
Saberá dizer se ela é uma fonte credível ou não.
Onun burada kalıp zamanla senin için yeterli olmadığını görmeyi mi tercih edersin?
Prefere que ele fique aqui e aprenda a muito custo que não suficientemente bom para si?
Bu sebeplerin senin için yeterince iyi olup olmadığına karar vermen gerek.
Tens que decidir se esses motivos são suficientemente bons para ti ou não.
Günlerdir hiçbir iletişim veya hareketlilik işareti olmadı.
Sem quaisquer comunicações ou sinais de actividade há vários dias.
Hiç insan deneyleri olmadı.
Nunca existiram.
Ve öğrendiğim en büyük şeyde önemli olanın gerçekler olduğunu, muhabirin olmadığını öğrendim.
E aquilo que melhor aprendi foi que não é o jornalista que importa, é a verdade.
Gerçekten senin için hazırlıklı olmadığımı mı sandın, Marslı?
Acha mesmo que não me preparei para si, Marciano?
Benim tek istediğim, haberlerde onun resmini görenlerin aslında öyle biri olmadığını bilmesi.
Tudo aquilo que estou a fazer é ter a certeza que todas as pessoas que virem a fotografia dela nos jornais saibam que aquela não é ela de verdade, certo?
Burada kurşun geçirmez olmadığımızı da öğrendin mi?
Aprendeste que não somos à prova de bala aqui?
Birkaç hastaya bakmış bir doktor buldum. Ice Juice'un flaş adım tekniğinin sahte olduğunu ve... -... güvenilir olmadığını söylüyor.
Um médico que tratou 2 doentes é contra a produção da Ice Juice por ser ciência falsa e insegura.
Burada bana koçluk yapacağını sandım ama hiç de öyle olmadı.
Mas pensei que ele seria como um mentor aqui e não foi nada disso. Nada mesmo!
Kağıt üstünde veya başka bir şekilde buraya ait olmadığımı biliyorum.
E sei que não pertenço aqui, no papel ou de outra forma...
Ama idari ayrıcalığın nedeniyle bu kuşların ayağına kadar gitmek zorunda olmadığını ikimiz de biliyoruz.
Mas ambos sabemos que podia ter usado o privilégio executivo para não aparecer num desses locais.
Benim pek katkım olmadı.
Não tive muito que ver com isto.
Hayır, ama bu orada olmadığını göstermez.
- Não, mas... -... não posso dizer que ele não estava lá.
Georgie o gitmeye iznim olmadığını söylüyor.
Georgie... ela disse que não tenho permissão para ir.
Şeytanın en iyi hüneri,... var olmadığına seni ikna etmektir.
O melhor truque do Diabo... é convencer-te que não existe.
Şeytanın en iyi hüneri,... bunun hiç olmadığına seni ikna etmektir.
O melhor truque do Diabo... é convencer-te que não existe.
Kızımla birlikte olmadığımda, Tüm düşündüğüm sendin.
Quando não estava com a minha filha, só pensava em ti.
o hiç hasta olmadı.
Ela nunca esteve doente. Nunca.
Kurban sihiri olup olmadığını bilmiyorum.
Não sei se foi a magia sacrificial.
Onu kurtarma şansımın olup olmadığını bilmiyorum..
Não sei se foram as minhas tentativas para a salvar.
Ah, çekici olmadığından değil, çünkü öylesin.
Não é que não sejas lindíssima, porque és.
- Bu sahip olmadığımız bir lüks.
- É um luxo que não temos.
Kızına benden korkmasına gerek olmadığını söyle.
Diz à tua filha que não precisa de ter medo de mim.
Bu arada, zehirlenen tek kişinin sen olmadığını düşündün mü?
Entretanto, já pensaste que não és o único que foi infectado?
Büyürken, hiç bir yere ait olmadım.
Quando era criança, sentia que não pertencia a lado nenhum.
Okulda da olmadım. Üvey ailemde de.
Nem à escola, à família adoptiva.