Oran translate Portuguese
4,598 parallel translation
Ölüm oranımız sadece 10'da 1.
E saibam isto, temos um décimo da mortalidade.
Açık konuşalım, ahlaksız bir polis olmak... suratına kurşun yeme oranı yüksek olan işlerden biridir.
Sejamos francos, um polícia corrupto tem das profissões em que é mais provável levar um tiro na cara.
Yüksek ölüm oranı olan.
Com uma alta taxa de mortalidade.
Uzmanların dediğine göre "Casusluk oranı..." bilinmeyen bazı insanları kapsayabilir. "
Os peritos dizem que a taxa de espionagem desta natureza podem incluir algumas pessoas que não sabem...
Uzmanların dediğine göre "Casusluk oranı..." bilinmeyen bazı insanları kapsayabilir. "
Os peritos dizem que a taxa de espionagem desta natureza podem incluir algumas pessoas que nem sequer sabem que estão envolvidas.
Geçen gün gazetede bir haber okudum, Amerikalı gençler cinsel açıdan en aktif olanlar değilse de, gençlerde hamile kalma oranı en yüksek ülke bizmişiz.
Há dias, li um artigo no jornal que dizia que, apesar de os adolescentes americanos não serem os mais sexualmente activos, temos a taxa mais elevada de gravidez na adolescência.
Oranın yerlileri neden orada olduğumuzu düşünüyor?
O que achavam os locais de estarmos lá?
Eskiden birinci sınıfta oda arkadaşından memnun olma oranı % 60'ken, şimdi bilgisayar sayesinde % 100'müş.
A taxa de satisfação dos caloiros costumava ser de 60 % e agora é de 100 %, só por causa do computador.
Bu ülkenin suç oranı en yüksek şehrine huzur getirdi.
Ele trouxe a paz a uma das cidades mais violentas do país.
Bir makinenin cinayet oranını düşürmesine sevinirler ancak bir insan şirket politikasını soruşturursa gerilirler.
Gostam que uma máquina baixe as taxas de homicídio mas quando se começa a investigar a política municipal ficam nervosos.
Ama öncelikle şehrin artan suç oranını komiserle inceledikten sonra belediye meclisi üyesi Dan Gregor belediye dairesinde bir konuşma yaptı. Kendine Ayak Takımı diyen suç örgütüne karşı savaşta şehrin vaatlerini doğruladı.
Mas antes, após rever as crescentes taxas de crime com o comissário da Polícia, o vereador Dan Gregor, dirigiu-se à Câmara Municipal e reafirmou o empenho da cidade em combater a crescente organização criminal que se auto-intitula Clã Foot.
- Oranın en iyisi olduğunu söylüyorlar.
Dizem que é a melhor escola.
Oranı ellemek istemiyorum.
Não te quero tocar aí?
Her yıl, ölüm oranı doğum oranının daha da gerisinde kalıyor.
Todos os anos, a taxa de mortalidade fica mais abaixo da de natalidade.
Annem oranın yasaklanmış olduğunu söyler.
A mãe disse que é proibido.
Ve kazanan, hızı ve isabet oranıyla, Rinku Singh!
- E o vencedor é Rinku Singh!
Ülkedeki suç oranı sıfırlanır.
Zero crime em todo o país.
Oranın sahibisin.
Aquilo é teu!
Ve de oranın bir çeşit sirke dönüşünü Öylece izlemeyeceğim.
E eu realmente não suporto ver ela se transformar numa espécie de circo.
Artan solar fırtınalar yeryüzünü radyoaktif bir çöle çevirdi ve insan nüfusunu yüzde 99.7 oranında azaltarak 21 milyona düşürdü.
ENORMES TEMPESTADES SOLARES TRANSFORMARAM A SUPERFÍCIE DA TERRA NUM DESERTO RADIOACTIVO E REDUZIRAM A POPULAÇÃO EM 99,7 %, PARA 21 MILHÕES DE PESSOAS.
Havadaki asitlenme oranı yüzde 8,4 olarak ölçüldü.
Nível da acidificação da água estimada em 8.4.
Normalde böyle durumlarda bir taraf diğerinin hisselerini alır tabii ikiniz beraber oranın sahibi olmak istemezseniz.
Agora, tipicamente, em casos como este, uma parte comprará a do outro, a menos que estejam interessados em partilhar a sua propriedade.
Hayatta kalma oranı 500'de 1'e düştü.
A taxa de sobrevivência é aproximadamente de um em quinhentos.
Tersine ipoteklerde, sadece evin üzerindeki hisseniz oranında borç alabilirsiniz.
Vamos avaliar a hipoteca da casa e o percentual do crédito disponível.
Buna, kredi tutarının gayrimenkulün değerine oranı deniyor.
Este será o valor a ser... emprestado
Bahsettiğim "kredi tutarının gayrimenkulün değerine oranı" bu oluyor.
Então não temos valor algum para ser liberado.
- Bahis oranı o.
- É a "probabilidade"
Doğrudur, oranım hala aynı.
e isso mesmo, minha margem permanece o mesmo.
Oranın yerlisi heriflerle takılıyormuş gibi yapacaksın.
Terás de ter algumas saídas com tipos locais para conseguires isto.
- İkimizde oranın soğuk olduğunu biliyoruz.
E ambos sabemos que faz frio em Cleveland.
Son zamanlarda kenar mahâllelerde suç oranı artışta..
O crime na favela é terrível, especialmente recentemente.
Müşterim oranın sahibi..
O meu cliente é o dono.
Hakimler için oran öyle.
É o valor já com juros.
Son birkaç yıldır ülkemizde olan birçok şey yüzünden aşırı kilolu gençlerin oranı büyük ölçüde artmaya başladı.
Existe uma elevada percentagem de jovens obesos, graças a vários acontecimentos decorridos no nosso país, nos últimos anos.
Aynı süreç boyunca obezite oranı da ikiye katlandı.
No mesmo período, a taxa de obesidade também duplicou.
Yağ oranına bakıyorum ama mısır gevreğinde zaten çok az yağ var.
Costumo ler o rótulo, mas no caso dos cereais, são, naturalmente, pobres em gordura.
Obezite oranının hızla yükselmesiyle Kongre 2004'te yeniden çocuklara yapılan pazarlamalara düzenleme getirmek istedi.
Com as taxas de obesidade a escalar, o Congresso voltou a tentar em 2004 regulamentar o marketing infantil.
Kuzuyu kurda emanet ettiklerinde çocukların internet dahil hazır gıda reklamlarına maruz kalma oranı 2008'den 2010'a % 60 arttı.
Com a raposa a guardar o celeiro, a exposição das crianças a anúncios de comida de plástico, até online, aumentou 60 % de 2008 a 2010.
Küçük kardeşi Nicholas, normal sonuçlar almışken on yaşındaki Chandler'ın göbeğindeki yağ % 22 19 yaşındaki Joseph'inki ise % 28 oranındaydı.
Enquanto o irmão Nicholas tinha resultados normais Chandler, de 10 anos, tinha 22 % de gordura abdominal e Joseph, de 19 anos, tinha 28 %.
Besin tablosu etiketine baktığınızda şekerin karşısında oranını görebilseniz?
E se cada vez que víssemos um rótulo nutricional, víssemos a verdadeira percentagem de açúcar?
- Burada yaşayamayız. - % 38 intihar oranı var.
A taxa de suicídio é de 38 %.
Burada ki intihar oranı ışığında seni daha önce kontrol etmeyi düşündüm.
Com a taxa de suicídio aqui, pensei em ver-te antes.
Ne oran vardır.
Quais são as probabilidades?
Şimdi bana oranın adresini ver ve hemen oradan çık.
Dê-me a morada de onde está e saia daí agora mesmo.
Güç ve ağırlık oranı iyi gözküyor.
Força-peso relação parece bom.
Güzel oran.
São boas chances.
- Oranın yemekleri berbat
A comida lá é muito má.
10 yıl önce, şef, kıdemlileri göreve getirme konusunda bir karar almıştı. Küçük bir kasabaydık ama suç oranı artıyordu.
Há cerca de 10 anos, o chefe começou a trazer alguns pesos pesados, é uma cidade pequena, mas o crime está a crescer.
Oranın dışında her yerde numara yapıyorum ama orada değil.
Finjo em quase todos os outros sítios, mas não em palco.
Bu iyi bir oran.
Foi um bom assalto.
Ciddi endotelyal büyüme görülen hastlarda hayatta kalma oranı durum ilerledikçe azalmaktadır.
A taxa de sobrevivência dos doentes com crescimento endotelial agudo diminui exponencialmente com o avanço deste problema.