Orduda translate Portuguese
991 parallel translation
Hem de bu orduda mı? "
Neste exército de homens? "
Daha sonra tüm orduda... ve bir gün tüm İtalya'da. - Tüm dünyada neden olmasın? - Neden olmasın?
Extraí o coração... e o tive na mão latindo, assim.
Gerçek orduda değilim, gezici hastanedeyim.
- Me alistei em Inglaterra.
Yüz yıl sonra ilk defa orduda bir Faversham yok. Sonunda olan karışıklığa bak.
É a primeira vez em 100 anos que não há um Faversham no exército, e veja o estrago.
Orduda votka içerdim, şimdi de şampanya.
Tinha uma ração de vodka no exército e agora champanhe.
Orduda milyonlarca erkek var, ve onun gibi bir kadın bu tipi seçmiş.
Com milhões de soldados, uma brasa destas escolheu um pacóvio como ele.
Orduda sana bir emir verilirse hemen yapmalısın.
Quando recebes uma ordem, saltas logo.
Orduda dört dönem askerlik yaptım.
Bem. Já fiz quatro integrações na Cavalaria.
Zaten orduda değilsiniz.
Não está no Exército.
Orduda kuraldır.
É a regra do Exército.
Orduda olduğunu sanıyordum.
Julgava-o no Exército.
Onu yakaladığımızda bayağı orduda olacak.
Ficarà muito tempo là, quando o acharmos.
Orduda olmadığına şaşırmıştım.
Isso é bom. Estava a pensar porque não estaria no exército.
Aslında savaştan beri pek görüşmedik. Biliyorsunuz ki orduda.
Não nos vemos desde a guerra.
Orduda kariyer yapıyorsun, değil mi? Beş dakikalığına değil.
Quer fazer carreira no exército, não?
- Orduda böyle yolunu bulabilirsin.
É o jeito de subir no exército.
1920'de yeni bir meslek seçtim. Orduda kimyager oldum.
Em 1920 eu me tornei um químico militar.
Dağılan birliklerin derhal orduda komutanlarına katılması emredilmiştir.
As unidades dispersas devem apresentar-se já aos comandos.
İnsan orduda neler öğreniyor.
Aprende-se muita coisa no exército.
Ve bu orduda savaşmayan herkes onun ayakta durmasına katkıda bulunacak.
E aquele que não lute nos exércitos do soberano... que participe financeiramente nas grandes campanhas do czar.
Rütbeyi boşver, dostum ; şu anda orduda değiliz.
Esqueça lá o meu posto, vou-me retirar.
Orduda gençlerle karşılaştın mı?
Mas não conviveste com pessoas jovens no exército?
Orduda herşeyden yoksun bırakılmış insanlarla birlikteydim ama içlerinde hala bir şey taşıyorlardı.
No exército convivi com homens sem quaisquer tipos de bens, a não ser o próprio corpo e alma.
Emily Teyze bir kadın orduda ne yapar ki?
- Tia Emily. Tia Emily, que faz uma mulher no Exército?
Düzenli orduda Fasulye ve samanla günde 40 mil...
Sessenta quilómetros por dia por uns feijões e umas moedas, no Exército oh
Bu orduda hem bir emir hem de gelenektir. Atınızdan düşünce, bir beyefendi gibi tekrar binersiniz.
É um regra do Exército, e um hábito... e quando caírem dos vossos cavalos, montem de novo como cavalheiros.
Orduda yapar, Phil.
Faz diferença no Exército, Phil.
Bak Adare. Eğer orduda hizmet etmiş olsaydınız en son verilen emre en önce itaat etmeniz gerektiğiniz bilirdiniz.
Sr. Adare, se tivesse cumprido tropa saberia que é à última ordem que se deve obedecer.
- Orduda.
- Na tropa.
Evet, orduda gözcülük yaparken.
Quando era batedor do exército, sim.
- Orduda komutanımdı.
Steele?
Hırslı bir adamın düzenli bir orduda yeri yoktur.
O exército regular não é o lugar certo para um homem ambicioso.
Yalnız, orduda farklıydı.
Só que no exercito é diferente.
Daha çok adam, daha çok adam. Orduda adam istenmeyen yazılı bir emir yoktur.
Ainda um oficial que reclama dos homens!
Ve burada bir reisin kızkardeşi orduda bir subayla, Bazı problemler yaşamış.
E parece que a filha do chefe caiu em tentação por um atraente, jovem Tenente do exército, e...
Orduda olmamalısınız. Tıbbi, psikolojik tedavi almalısınız.
Isso também me dá medo.
Teşekkürler efendim. Beyler, orduda az sayıdaki zevklerden biri de... savaşta gösterilen başarıyla alınan terfilerdir.
Cavalheiros, um dos poucos prazeres do meu grau é poder conceder promoções no campo de batalha.
Şunu bilmelisin ki orduda bireyin önemi yoktur.
Devia saber que no Exército é o grupo que conta.
Orduda boks yapmak zorunludur diye bir kural mı var?
Há alguma coisa no regulamento que me obrigue a lutar?
Orduda öğrendiğim ilk şey, bir subayın adamlarını gözetmesi gerektiğiydi.
A primeira coisa que aprendi no Exército foi que um oficial olha pelos seus homens.
Orduda Noel yoktur, Yüzbaşı.
No exercito nao ha Natal, Capitao.
Orduda da sensizdim. Yerimi almam 15.000 kişiye mal oldu.
Foram precisos 1 5.000 homens para o meu lugar.
Orduda yediyüz adam var ve bir Yüzbaşı kadrosu yok mu?
700 homens no exército e não há uma vaga para capitão.
Orduda, olanaksız diye birşey yoktur.
No exército, nada é impossível.
Artık orduda değil.
Ele já não é militar.
Orduda bulunduğunuza göre silah tutmayı bildiğinizden eminim.
Estou certa de que as conhece bem, esteve no Exército.
Neden orduda kaldin o zaman?
Entao, por que continuaste na tropa?
Her orduda aynı şey.
É o mesmo em todos os exércitos.
Adalete inan biriyim ama orduda maalesef, bunlara yer yoktur.
Tenho fé na justiça, mas o exército não tem sentimentos.
Peki ben orduda değildim.
Quando estava no exército...
Orduda senin gibi adamları harcamazlar.
Não vai para a guerra.