English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / Oynat

Oynat translate Portuguese

1,914 parallel translation
Ve üniversitedeyken hafta sonları harika sessiz filmler oynatırlardı. Adamın biri film müziği yerine piyano çalardı.
E quando andava na faculdade costumavam, passar aqueles grandes filmes do cinema mudo aos fins de semana, em que havia aquele fulano que tocava ao piano.
- Evet. - Tekrar oynat.
- Põe a tocar outra vez.
Tak ve Oynat tarzı bir şey.
Como um leitor portátil.
* Vücudunu aşağı, yukarı oynat * * ooh *
# Move your body up and down #
Böylece hayatının sonuna kadar, onu parmağında oynatırsın.
Assim vais prendê-lo para o resto da vida.
- Mini DVD oynatıcı mı!
Um DVD portátil?
Sizinle sevgiliniz arasında olan biteni de anlatabilirdim, oynatılan kuklaları bir görebilseydim.
Poderia ser intérprete entre vós e vosso amor, se pudesse ver os bonecos tagarelando.
Blu-ray oynatıcını nereye takıyorsun?
Onde ligas o nosso leitor Blue-Ray?
Bay Childs o seks kasetini basına sızdırıp beni çocuklarımı, 24 saat boyunca oynatıldığı bütün haber kanallarından uzak tutmaya zorladığınız gün işte o gün, bana en büyük zararı verdiniz.
Childs, no dia em que divulgou aquela gravação erótica à imprensa e me obrigou a proteger os meus filhos das estações de notícias que tocaram a gravação durante dias inteiros, foi nesse dia que me tornei um dano colateral.
Şunu tekrar oynat.
Retrocedam.
Tekrar oynat.
Mostrem-me a repetição.
Tekrar oynat şunu!
REPETIÇÃO!
Kollarını oynatır mısın?
Pode mexer os braços?
Eğer tek bir kasını bile oynatırsan bu odadaki herkesi öldürürüm.
Se mexer um músculo, matarei toda a gente nesta sala.
Tekrar oynat.
Volta a passar o vídeo.
Tekrar oynat, tekrar oynat.
- Outra vez. - Não.
Memur Callaghan Charles, kızımızı parmağında oynatıyor.
Agente Callaghan. Charles tem um grande controlo na nossa filha.
Az önce Dr. Hunt'la dalak ameliyatındaydım eline koteri aldı, ileri geri oynatıyordu kanamayı durdurmaya çalışıyordu, sonra da koteri bana uzattı...
Portanto, estou na reparação do baço com o Dr. Hunt, e ele anda para trás e para a frente com o cautério, a estancar as hemorragias, e então passa-o para mim...
Onları oynatırsan, çatlarlar.
Se a mão escorrega, rebentam.
Kollarını diğer çocuklar gibi oynat.
Mantém-te a flutuar como os outros rapazes!
Parmaklarını oynat.
Mexa os dedos.
Çocukken, onu dizine alıp oyunlar oynatırdın.
Quando era menor, costumava dar-lhe colo.
Oynatıcıdan daha iyi bir elim olursa, ama oyuna girmezsem Lao müşteri olduğumu anlar.
Se tiver uma mão superior à do dealer e desistir, o Lao saberá que quero fazer negócios.
Tamam, yarı hızla oynat.
Põe em câmara lenta.
Bu kayıt, bir saat kadar önce Clark şehri ıslahevinde yapılmış. Oynat bakalım.
Isto foi gravado no Centro de Detenção de Clark County há cerca de uma hora.
Çalışan insanlar, Loker yılda bir gün mp3 oynatıcı ve oyun makineleri almaya para harcayabiliyor.
- Pessoas trabalhadoras, Loker. Pais que só têm dinheiro para consolas e leitores de mp3 uma vez por ano.
Kukla oynatıcısı Frankeştayn Kai'nin.
Bem, a figura paternal. O mestre de marionetas para Kai o Frankenstein.
Bay Beale, lütfen kaseti oynatın.
Sr. Beale, ligue o vídeo, por favor.
Bay Monk, oynat tuşuna basmalısınız.
Sr. Monk, tem que carregar no "Play".
Baştan oynat.
Podes reproduzi-la.
Oynat şu kahrolası görüntüyü.
Rolem a fita.
Evet, bir kaçımız aşırı dozdan gider veya aklını oynatır.
Sim, alguns de nós terão overdoses ou ficam malucos.
Bahse varım, Harry Gomez'in kaçak olduğunu biliyordu ve bu sayede adamı parmağında oynatıyordu.
Não sei. Aposto que o Harry sabia que o Gomez estava em liberdade, e estava a usar isso para tê-lo por perto.
Hızlandırılmış çekimlerde kamera bir süre boyunca art arda bir seri fotoğraf çeker ve bunlar oynatıldığında hareket hızlı görünür.
Em "time-lapse", a câmara tira fotografias ao longo de um período de tempo alargado para que na reprodução a acção pareça acelerada.
Ve bunu oynatırsak her şeyin gayet iyi uyduğunu görebilirsin.
Na reprodução, é notório que tudo encaixa muito bem.
Homer Simpson, bak oynaşma perisi DVD oynatıcımıza ne bırakmış.
Homer Simpson, vê o que a fada do "enroscanço" no deixou no leitor de DVD.
Beni duyabiliyorsan, parmaklarını oynat.
Se me puder ouvir, mova os dedos.
Oynat.
Passa-a.
Oynat.
Passa-a...
Ayak parmaklarını oynatıyorsun.
Está a mexer os dedos dos pés!
Tekrar oynatın.
Coloque outra vez.
Seni parmağında oynatıyor, oğlum.
Ela tem-te preso pelo nariz, meu rapaz.
Kare kare oynat ki, uzun sürsün.
Avança fotograma a fotograma, para que dure mais tempo.
Elimi oynatıyor muyum yoksa bunu farkında bile olmadığım bir güç mü programladı?
Eu estou a mover a minha mão, ou foi predeterminado por uma força da qual nem me estou a aperceber?
- Bu pisliği temizleyeceksin. - Geri alıp tekrar oynat.
- Repare isso, quero o Zefir.
Biri seni fena oynatıyor olmasın?
Tens a certeza que não estão a enganar-te?
Bir dakika, Bree'nin kuzeni poker mi oynatıyor?
O primo da Bree organiza um jogo de póquer?
Videoyu oynat Eric.
Passa o vídeo, Eric.
Tekrar oynat.
- Reproduz de novo.
Oynat.
Directo.
Şunu oynat yeter.
- Aí, espere.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]