Oyuncu translate Portuguese
3,524 parallel translation
Oyuncu Sharon Tate'in de içinde olduğu 5 kişi ölü bulundu.
Cinco pessoas, incluindo a atriz Sharon Tate, foram achados mortos
Oyuncu filan mısınız?
És actriz?
15. dakikada Grizzlies'dan bir oyuncu atıldı ve tam o anda iş yerinden bir telefon geliyor.
Não pode ser! Aos 15 minutos, o melhor lateral dos Grizzlies é expulso por cinco faltas e nesse preciso momento, o pai recebe um telefonema do trabalho.
Basketbolda bir oyuncu kendi takımındaki başka bir oyuncuyu sakatlarsa ne olur?
Sabes o que se passa num jogo de basquete quando um jogador rival magoa um jogador da sua própria equipa?
Her oyuncu oğlunun oyuncu olmasını ister.
Todo ator quer que seu filho seja um ator.
- Oyuncu olman lazımmış.
- Atuação bonita.
İyi bir oyuncu olduğunu düşünüyorsun.
- Achas que és assim uma actriz tão boa?
Eğer oyuncu devam edemeyecek duruma gelirse, her ne sebepten olursa olsun elenecekler.
Se um jogador deixar de ser capaz de continuar, por qualquer razão, ele será eliminado.
Köstebek nedir? Bir çeşit casus, oyuncu, burnumuzun dibinde saklanan biri.
Um espião, um impostor, alguém que se esconde à vista.
Chloe, oyuncu James Van Der Beek ile yakın arkadaş.
O melhor amigo da Chloe é o ator James Van Der Beek.
Kendisiyle oynamak için ölüp bittiğim bir oyuncu.
Estou ansioso por trabalhar com ela.
Çünkü Tom Tucker'ın harika bir oyuncu olabileceğini biliyorum ve bunu gerçekleştirmesine yardım edeceğim.
Porque sei que o Tom Tucker pode ser um excelente actor, e vou ajudá-lo para que isso se torne realidade.
Lig'de yine lidersin ve, skoru tekrar dengeleme hızından bahsetmiyorum bile. Muhtemelen bu en iyi oyuncu rekorudur.
Estás a liderar o campeonato, e a marcar novamente para não falar num numero para definir os melhores registros pessoais.
Adamın ligdeki en iyi oyuncu olması gerekirken o berbat oynuyor.
Este é suposto ser o melhor jogador do campeonato e ele está a jogar muito mal.
Oklahoma'ya gelen yerel bir oyuncu bir sonraki Kevin Durant olabilir.
Um jogador local a aqui de Oklahoma City poderia ser o próximo Kevin Durant.
O takımdaki en iyi oyuncu ise, neden olmasın?
Se ele é o melhor jogador da equipa, porque não?
Sürekli oyuncu değil.
Normalmente ele não joga.
Oyuncu ilanlarına bakıyoruz.
Estamos a ver os anúncios de casting.
- Oyuncu seçmeye mi gidiyor artık?
Agora, ela vai às audições?
Oyuncu seçmelerinde herifin Calvin'den çok Rick'e benzemesine dikkat edin.
Certifiquem-se, durante as audições, que o tipo é mais como o Calvin do que como o Rick.
Oyuncu olarak düşünebiliyorum onu.
Tenho de dizer, consigo vê-la como atriz.
Şey gibi, "Damdaki Kemancı", seyirci veya oyuncu?
São público ou elenco de Um Violino no Telhado?
Ve "Cesur" genç işi oyuncu.
Imponente, forte e audaz... Algo jovem e brincalhão.
Önceden bayağı iyi bir oyuncu olduğunu.
Eras uma boa jogadora.
Jeremy, seni başka bir yerde gördük mü? Oyuncu olarak?
Jeremy, actuas em outras coisas?
Patti LuPone için yardımcı oyuncu geldi biz de daha fazla kalmaya gerek yok diye düşündük.
Houve uma substituição... Para o Patti LuPone, por isso decidimos não ficar.
Daha çok bir yedek oyuncu gibi ama çok karakterlisinden.
É como uma substituta, mas para muitas personagens.
Babe Ruth'ın bugün oynamaya müsait olduğu.. .. oynasa yine harika bir.. .. oyuncu olacağı gibi.
como o que o Babe Ruth foi capaz de alcançar é tão incompreensível e espectacular agora como era na altura.
Kendimize bir oyuncu bulduk!
Arranjamos um jogador!
Oyuncu seçimi, dokuz gün içinde olacak.
As contratações são daqui a nove dias.
İstersen, herhangi bir lise ya da kolej bebesinin her zaman herhangi bir oyuncu hakkında istatistik tutmasını isteyebilirsin.
Se queres podes saber informações sobre qualquer jogador de colégio ou faculdade... e verificar as estatísticas de qualquer jogador a qualquer altura.
Bir oyuncu Birinci Lig'e geçtiğinde piliçler derin dondurucudan çıkarlar.
Um jogador que chegue à Liga Principal, as mulheres saem da hibernação.
- Evet. Hatta oyuncu kazanmıştı.
Certo, e o jogador ganhou.
Kadrosunda dört tane bir sezonda 20 maç kazandırıcı oyuncu bulunduran bir takım söyle. Hadi.
Qual a equipa... que teve quatro lançadores a vencer 20 jogos na mesma temporada.
Peki beraberlik vuruşu yapan ve maçı uzatmalara götüren oyuncu kimdi?
Qual é o nome do jogador que bateu um homerun de três corridas... que empatou o jogo e levou para o prolongamento?
İki ligde birden En Değerli Oyuncu seçilen tek oyuncu kimdir?
Qual foi o único jogador considerado MVP nas duas ligas?
Mickey Mantle yani, babamın en sevdiği oyuncu.
Vem de Mickey Mantle, o ídolo do meu pai.
Neyse ki Yogi Berra değilmiş en sevdiği oyuncu.
Sorte sua não ser o Yogi Berra.
İlk gözlemlediğin oyuncu hakkında ne düşünüyorsun Flanagan?
O que achas, Flanagan, da sua primeira escolha?
Birinci Lig oyuncu transferleri haberlerine hoş geldiniz.
Bem-vindos de volta à transmissão do recrutamento da Major League Baseball.
Oyuncu seçiminin ilk yılındaki ilk seçim programında Boston Red Sox'un seçimi Arizona State Üniversitesi'nden sağlak atıcı Paulino Estrada'dır.
Com direito à primeira escolha no recrutamento... os Boston Red Sox escolheram... Paulino Estrada, um lançador destro da Arizona State University.
Bo Gentry envai vuruşu yapabilen kusursuz bir oyuncu!
Bo Gentry é o tipo de jogador super lucrativo para o mercado!
Geçen gün vücut ölçülerini unutmamamı söyleyen bir oyuncu ile dışarı çıktım. Olaya girebilmesinin tek yolunun karakterin parçası olmayan her şeyi soyup çıkarmak olduğunu söyledi.
Um dia destes, saí com uma atriz, que me pediu para a ajudar a decorar umas falas, e ela disse que a única maneira de conseguir entrar no papel era libertar-se de tudo o que não fizesse parte da personagem.
Stadyumun içinde kalmak zorundayız ama adamları Orioles oyuncu karşılamaları için aşağı davet edebiliriz.
Temos que ficar no estádio, mas podemos convidá-los a conhecer os jogadores.
Oyuncu.
Ela é uma actriz.
Öğrendim ki yeterince A sınıfı oyuncu toplarsan bulmak için gereken o inanılmaz emeği sarf edersen bulduğun beş oyuncu, birlikte çalışmaktan gerçekten zevk alır çünkü daha önce böyle bir şey yapma şansları hiç olmamıştır.
Descobri que quando temos suficientes pessoas excelentes juntas, quando fazemos o incrível trabalho de encontrar cinco pessoas excelentes, elas gostam mesmo de trabalhar juntas, porque nunca tiveram essa oportunidade antes.
Oyuncu filan mısın?
És uma actriz?
O bir yedek oyuncu.
Podíamos ter jantado com o Charles.
O anda orada oyuncu seçebilirdik.
Podíamos ter feito as audições ali mesmo.
- Oyuncu seçmelerini mi?
Audições?
Önceden bayağı iyi bir oyuncu olduğunu.
Aqui, ninguém conhece nenhuma Vivian.