Ozen translate Portuguese
595 parallel translation
Büyük yetenek büyük özen gerektirir.
Grande talento é uma grande maldade.
İyi bir bakım ve özen.
O cuidado e a atenção.
Hiç kimsenin sizi rahatsız etmemesine özen gösteririm efendim.
Ninguém vai incomodar o senhor.
Ama lekeleri analiz edemeyecekleri kadar iyi temizlememeye özen göster.
Mas não limpe bem demais, para eles poderem analisar as manchas.
Dengeni korumaya özen göstermelisin.
O teu equilíbrio tem de ser perfeito.
Astarın lekesiz olmasına özen gösterdik.
As paredes estão completamente limpas, por baixo.
Bazı kadınlarn kendilerine aşırı, kimileri eksik özen gösteriyor.
Algumas mulheres tratam-se demasiado, outras não se tratam o suficiente.
Evet. - Ona özen göster.
Cuide bem dela.
İyi, Bob'la Phil'e bu akşamki gösteriye gelmek için özen göstermedin diyeceğim.
Muito bem, eu digo ao Bob e ao Phil que nao quis ir ao espectaculo.
Şimdi, onlara tarih öğretirken, çocukların öğrendiklerine ilgi duymalarına özen göstermelisiniz.
O dinheiro pode não estar no quarto dela, mas está algures aqui. - Mas tenho tanta fome! - Só falas de comida!
Başımı, Majestelerinden yukarıda tutmamaya özen gösteririm ama yerlerde sürünemem.
Tentarei manter minha cabeça abaixo da de Vossa Majestade mas não posso me arrastar pelo chão.
Ama başının benimkinden yukarı olmamasına özen göstereceksin.
Mas cuide para que sua cabeça não fique mais alta que a minha.
O oldukça özen göstermişti.
Ela cuidou bem da boneca.
Bay Biegler'la tanığı arasına girmemeye özen gösterir misiniz?
Pode ter o cuidado de não se colocar entre o Dr. Biegler e a testemunha?
Değişik güzergah seçmeye özen gösteriyor, kah o hatta kah bu hatta seyahat ediyordum.
Mudava de percurso todos os dias, viajando ou numa linha ou noutra.
Luke, Tepedeki Ev'i miras almayı umuyor. Mülküne bir zarar gelmemesi için özen gösterecektir.
O Luke espera herdar a Casa da Colina... e vai garantir que a propriedade dele seja bem cuidada.
Daha çok özen göster.
Tem mais cuidado.
Kaptan Towns'a buna özellikle özen göstermesini isteyeceğim.
Direi ao capitão Towns que o tenha em conta.
İnsanın kıyafetine özen göstermesinde sakınca var mı?
Não faz mal cuidar das roupas, pois não?
Alma kır yerinin yalnızlığına alışır ve hastasına büyük özen gösterir.
Sister Alma aproveita a sua reclusão rural e toma conta da sua paciente com toda a atenção,
Evcil hayvanlarına özen göstermezsen onları bir daha alamazsın.
Se não cuidas bem dos teus animais, não os podes ter.
Yarıştan sonra arabasına özen gösterir mi?
Ele não trata do carro depois das corridas?
Bu adam hakkında konuşurken kelimelerimi dikkatli seçmeye özen gösterirdim.
"Simples" não é a palavra que eu usaria... quando se está a lidar com este homem, Inspector.
Şimdiye kadar çoktan kurmuştuk, ama Robbie ishal oldu... bu hafta onu fazla çalıştırmamaya özen gösterdik.
Podíamos levantá-las logo, mas o Robbie teve diarreia... então estamos a tentar não usá-lo muito esta semana. É infecciosa, Mr.
- Karına özen göster.
- Cuida dessa tua mulher.
Onu pohpohlamak, ona özen göstermek istiyorum.
Quero mimá-la, cuidar dela.
Uçak üretim bakanı Lord Beaverbrook, sıradan insanların bu üretim savaşının bir parçası olmasına özen gösteriyordu.
O novo ministro da produção aérea, Lord Beaverbrook, fez o cidadão comum participar na batalha da produção.
Ve sağ kalmanız için özen gösterirler.
E terão cuidados redobrados para mantê-la viva.
- Onlar benim gibi özen göstermez.
- Não lhe dão atenção como eu.
Bence vücuduna özen göstermelisin.
Deve cuidar do seu corpo.
Ama yalnızca tek bir efendin olacak, özen gerektiren biri, çünkü benim belli alışkanlıklarım, huylarım ve zevklerim var.
Contudo continuarás a ter apenas um amo, um mais exigente, pois não nego a minha preferência por rituais.
Lütfen, Norman hizmetlilerle asla dedikodu yapmamaya özen gösteririm.
Por favor, Norman, Por princípios nunca se envolve com a servidão.
Derli toplu olmaya azıcık özen göstermelisin.
Devias fazer por melhorar de aspecto.
Araban olacak. Çocuğa kendi çocuğummuş gibi özen göstereceğim.
Vou tratá-lo como se fosse meu.
Çok özen gösteririz.
Estamos a fazer muito por ele.
Aletlerine daha çok özen göstermelisin, James.
Tem mais cuidado com os teus instrumentos, James.
Özen gösteriyorsun.
Sim, você sente.
Önemli şeylere özen gösteriyorsun.
Sente as coisas que realmente interessam.
Lester, Tanrı aşkına! Çantalarıma özen göster.
Lester, não trate minha bagagem assim.
Eminim çimlere bundan daha fazla özen gösterirsiniz.
Estou certa de que tem um grande respeito pela relva.
Görevli gardiyan : Veli Özen.
Sete pessoas à construção de caminhos. 14 para o grupo agrícola, guarda ao cargo :
İflas etmek istemiyorsan müşteri ilişkilerine biraz daha özen gösterip daha çok mal alsan iyi olur.
Se quer manter o seu negócio, vai necessitar duma melhor política de relações com o cliente... E de uma maior variedade.
Açıklamaya özen gösterir misin?
Queres ter a gentileza de explicar-me?
Onun özen gösterdiği konularda hainlik yapmayı bırak.
Pare de ser chata no que se refere a ela.
" Dürüst davranmaya özen göstereceğim.
Vou manter-me sabiamente no caminho certo.
Yo, dakikliğe özen gösterir.
Não, ela é muito pontual.
Dış görünüşe özen göstermenin yüzeysel olmaktan çok daha derin anlamı vardır.
"A atenção à higiene pessoal e à roupa"
Bir subay giyimine özen göstermeli, ancak gösterişten uzak durmalıdır.
"Um oficial deve ser sóbrio,"
Tüm bunlar büyük özen ve gizlilik içinde gerçekleştirildi, doğal olarak.
Foi tudo feito com grande tacto e discrição, naturalmente.
Biraz iş, biraz özen... biraz yaratıcılık ve harika olacak!
Algum trabalho, alguma atenção... alguma imaginação e vai ficar óptimo!
Biraz özen ve biraz yaratıcılık... ve olumlu bir yaklaşım.
Com um pouco de atenção e um pouco de imaginação... e uma atitude positiva.