Parkta translate Portuguese
1,826 parallel translation
Parkta ki bedava yemek kuyruğunda bekliyordun.
Estavas na fila para a comida grátis no parque.
Yine mi bir parkta?
Outro parque?
Peki, parkta yürüyüşe çıksak, ve bitki türleri katalogu yapsak?
Está bem. E que tal uns passeios no parque, e catalogar espécies de plantas? - Agora sim, estamos a falar.
Onu parkta, çeşmenin yanında buldum.
Encontrei-o no fontanário do parque.
Parkta kaybolmuş.
-... perdida no jardim...
Kiralık arabalar arka parkta.
Carros alugados no parque das traseiras.
Gençliğimde o parkta oturduğum anlar geldi aklıma.
Comecei a pensar em quando era jovem, e me sentava no parque.
Tıpkı o parkta geçirdiğim yaz günleri gibi.
Como aquela memória dos dias de Verão no parque.
"Arkadaşlarım parkta oynuyorlar."
"Os meus amigos estão a brincar no parque."
Parkta hibrid bir araba var.
Há um híbrido no parque de estacionamento.
Ted, parkta yaşlı çiftlere taş fırlatıyordun.
Encontrámo-lo no parque, a atirar pedras a casais de idosos.
Bir gün gelip benimle parkta oturabilirsin.
Podias sentar-te comigo no parque um dia.
Sırf bizi küçük düşürmek için o beş para etmez parkta çalışıyor.
Tu sabes que ela trabalha naquele parque inútil, só para nos embaraçar!
Demek parkta çalışmayı seviyorsun.
Então e gostas de trabalhar no parque?
Parkta düştüm.
Caí no parque.
Tabiki becerdik, parkta bir yürüyüş gibiydi.
É claro que conseguimos. Só um passeio no parque.
Siz parkta olanları anlattıktan sonra eski okulunu aradım.
Depois de me falar da rapariga no parque, liguei para a escola antiga dela.
Kar külahları parkta satılıyor Marlene.
A barraca dos snowcones está no parque, Marlene.
Geri döndüğünde de onu güler bir yüzle karşıladı. Sanki parkta yürüyüşten gelmiş gibi. Ağzını açmadı.
Quando ele voltou, a sorrir, como se tivesse acabado de voltar do parque, ela não disse nada, foram imediatamente para o quarto.
3 ) Fahişelik yaptığı için tutuklanmış olan ve parkta ölü olarak bulunan Doris Ruth Owens. Dosyası gene açılacak ve muhtemelen çözülemeden kapanacak.
Doris Ruth Owens... a jovem que foi encontrada morta no parque mostrada aqui quando foi detida por prostituição... o seu caso está agora reaberto e irá provavelmente continuar por resolver.
Dün gece parkta çok iyi vakit geçirdim.
Diverti-me imenso ontem no parque.
Parkta yaşamalarının ve rakun olmalarının dışında tamamıyla New Yorklu bir aile olacaklar.
Vão ser uma típica família de Nova Iorque, excepto que vivem no parque e são guaxinins.
Belki onu parkta bir yere gömerdi.
Talvez a tenha enterrado num parque.
Parkta gülüp oynaştık diye daha ileriye götüreceğini sanıyor- -
Não penses só porque andámos a brincar no parque... tens tudo garantido, porque não só...
Parkta hayatını kurtarmıştım.
Salvei-te a vida lá no Parque.
İlk defa o parkta öpüşmüştüm.
Naquele parque beijei pela primeira vez.
Çimlere basıp, parkta mı geziniyorsun, yoksa mal mı satıyorsun.
Andar pela relva, sem nenhum sentido.
Okul yolunda ya da bir parkta değil.
Não no caminho da escola ou no parque.
Parkta öldürülen annenin katili bulundu mu?
Encontraram quem matou a mãe no parque?
Öğleden sonrayı parkta geçirdim. Güvercinleri beslemeye çalıştım.
Passei a tarde no parque a tentar alimentar os pombos.
Parkta yürüyüşe çık.
Vá dar um passeio no parque.
Parkta yürüyüşe çıkardı.
Fez-me dar voltas no parque.
Dik parkta, yatay park etmişsin. Stop lamban kırık.
Conduzia a 57 km / h em numa zona de 50 km / h. O farol está queimado.
Olympia'nın doğusunda bir parkta.
Num parque estatal a leste de Olympia.
Parkta vurulan bir adam, boğazı kesilen bir fahişe, arabalarında ölü bulunan bir çift, soygun sırasında ölen bir kadın.
Um homem foi alvejado num parque. Uma prostituta foi encontrada degolada. Um casal foi alvejado no carro.
Gece parkta vurulmuş.
Foi atingido no parque à noite.
Kingsbury Run'daki bir parkta.
Num parque perto da área de Kingsbury.
Cinayet. Genç çift, parkta vuruldu.
Casal jovem atingido no carro.
Eğer öyleyse onları bulduğumuz parkta ne işleri vardı?
Nesse caso, o que faziam no parque quando os apanhámos?
Bak, bu parkta olan basit birşey, çok önemsemiyorum, ama- -
Só achei que fosse uma paixão Não estava preocupada, mas...
Parkta çok güzel bir yürüyüşü kaçırdın.
Perdeu uma bela caminhada no parque.
Sabah 6'da parkta.
Às 6 : 00 da manhã, no parque.
Bunu parkta unutmuşsun.
Esqueceu-se disto no parque.
Evet hayat benim için parkta yürümek gibi değildi.
Pois, bem, a vida não tem sido propriamente fácil ultimamente.
- Bugün Kevin ile parkta buluşacak mısınız?
Em uma hora? O Kevin está ainda no parque?
İlk başta kızın ve bebeğin parkta olduğunu düşündük.
Inicialmente pensávamos que esta rapariga e o seu bebé estivessem num parque.
Önde birkaç otobüs parkta da birkaç araba var Ve Zobelle'in Mercedes'i.
Dois autocarros à frente, alguns carros no parque, o Mercedes do Zobelle.
Daha sonra parkta bana geldiğinde dehşet içindeydi, başıma bir şey gelecek diye endişelenmek zorunda...
Mais tarde, nesse dia, ela veio ter comigo no parque de estacionamento fora de si, porque ela tinha de estar preocupada comigo, quando...
Becca'yı parkta bıraktım ve doğruluğunu kontrol etmek için eve çıktım. Çünkü...
Deixei a Becca no parque e subi até ao apartamento para ver se era verdade, porque...
Parkta Kevin ile olacağım.
- Obrigado.
Bu akşam parkta konuşuyorlardı.
Vê se não me desiludes.