Parkın translate Portuguese
3,810 parallel translation
Parkın yanındaki boş bir evde cinayeti için bir oda bile bulmuş.
Encontrou uma sala para matar numa casa abandonada, perto do parque.
Bu halk parkının ve homoseksüellerin buluşma noktasının açıldığını ilan ediyorum!
Declaro por este meio, este parque público e futuro encontro de homossexuais, aberto!
- Parkın sahibi o değil.
Ele não é dono do parque.
Burası sizin parkınız değil götverenler.
O parque não é teu, estúpido.
Onları uyandırın. Parkın içindeki ve dışındaki her yolu abluka altına almak istiyorum.
- Bloqueios em todo o parque.
Ucu ucuna kurtarılan bu parkın... eski haline döndüğünü bildirmekten memnunum.
Este parque esteve tão perto de desaparecer... e eu estou feliz em informar que ele está de volta.
Ceset bir parkın yanına atılmış.
- Viram o corpo perto do parque.
Parkın kuzeydoğu köşesinde kalan bitkiler daha büyük.
O parque tem mato cerrado na direcção do canto nordeste.
Parkın oradaki çardakta buluşmaları gerekiyordu.
Era suposto eles encontrarem-se no coreto junto ao parque.
- Şişme parkın ev dışı bir etkinlik olduğundan baya eminim.
Tenho a certeza que o castelo vai ficar lá fora.
Benim şişme parkım, sizin şişme parkınız.
Mi casa salta salta es su casa salta salta.
Çok iyi açıkladınız, Dr. Park.
Muito bem colocado, Dr. Park.
Taylor Hollis kızı görmeye gittiğinde restaurant'ın dışına park etti arka sokakta da öldürüldü.
O Taylor Hollis ia ter com a filha, estaciona afastado do restaurante, e é atacado no beco.
O kendini kapamıştı, eve geldiğinde geçen yılın üç haftasında evimin önünde personel işleri için park etmesi dışında bütün çimlerimi yok etti.
Bom, era bastante reservado, quando estava em casa, com a excepção da equipa dele, que estacionou à frente da minha casa durante umas boas três semanas no ano passado, e destruiram-me a relva toda.
Pekala, şu Michael J. Park'ı tutuklayın.
Muito bem, vamos cá trazer esse Michael J. Parker.
Aman Allah'ım, bir itfaiye vanasının önüne park ettim sanırım.
Meu Deus, acho que estacionei à frente de uma boca-de-incêndio.
Ameliyat gerekirse Dr. Park'ın yapmasını istiyorum.
Se ela precisar de operação, quero o Dr. Park para realizar.
Şayet Tanrı benim park etmemi istemeseydi Eminim Rabbın orada yeri olamazdı.
Bem, o Senhor não colocaria o seu parquímetro ali se não quisesse que estacionasse.
Dünkü Dr. Park olayını soracağım.
Vou perguntar-te sobre ontem como o Dr. Park.
Dr. Park'ın hastasına bir zarar verdim mi?
Prejudiquei a paciente do Dr. Park?
- Dr. Park'ı çağırın.
- Chama o Dr. Park.
Dennis salağın biri benim özürlü alanıma park etmiş.
Dennis. Um idiota estacionou no meu lugar para deficientes.
Park cezası kesen kadın görevli gibi.
É como um polícia de trânsito.
Burası sanat salonu bölgesi. Columbus Circle ve Park'ın başlangıcı.
Theater District, Columbus Circle e o princípio do Park.
Central Park'ın başladığı sokaktan sabunu nasıl kullanacağından bihaberdi, ben de öğrettim.
Não sabia em que rua começava o Central Park ou como usar o sabonete. Eu mostrei-lhe.
Kendi garajıma park edemiyorum ev sineklerle dolu çünkü hiç kapı kapatmıyor ve 1998 termostat savaşlarını yeniden başlattık.
Bem, não posso estacionar na minha garagem, a casa está cheia de moscas porque ela não fecha a porta. E reiniciamos as discussões de 1998 sobre o termóstato.
Weinberger, arabasını dışarı park ettiyse ön kapıdan itibaren altı saniyen var.
Se o carro do Weinberger estiver estacionado à entrada, tens seis segundos desde a porta principal.
Evet, gece mesaisi bitince parka gidersin onu kaportaya yatırırsın... -... güneşin doğuşunu seyredersin.
Termina o turno da noite, vai a Gas Works Park, dobra-la sob o capot, vês o pôr do sol...
Şirin Nico'nun Freeway Park'ta sattığını söyledi.
O Smurf diz que o Nico está a vender no Freeway Park.
Park garajının bekçisi olacaksın! Evet, Hanımefendi...
Sim, minha senhora...
Shenandoah Doğal Ormanı'nda bir bekçi iki haftadır bizim tarifimize uyan bir aracın park yerine girdiğini söyledi.
Um guarda-florestal da Floresta de Shenandoah registou um carro que confere com a descrição a entrar no parque há duas semanas.
Seni tanımıyorum. Park eden herkesi tanır mısınız efendim?
Conhece todos que estacionam o seu carro?
Milli Park sınırları titizlikle korunarak... tarlaların ilerlemesi durduruldu.
Os limites do Parque Nacional foram rigorosamente aplicados, a fim de deter a invasão das terras agrícolas.
Korumaya çalıştığınız hayvan... park yaşamına uygun değilse ne olacak?
O que acontece se o animal que tentamos proteger não está adaptado para uma vida num parque?
Evet, anahtarın Ellen'in Roosevelt Adasındaki evinin manzarasına uymadığını biliyoruz veya Central Park'taki en sevdiği tepeciğe veya Soho'daki eski erkek arkadaşının katına.
Sim, sabemos que a chave não corresponde à vista da casa da Ellen em Roosevelt Island, ou na sua colina preferida em Central Park, ou no apartamento do ex-namorado em Soho.
Polis nişancının Ala Moana Parkı civarındaki evini bulduğunu düşünüyor.
HPD acha que eles têm casa do atirador preso por mais de Ala Moana Park.
Park Avenue fahişesinden fazla kıyafeti olan kadın mı alıyor?
Para a mulher que tem mais roupa do que uma prostituta de Park Avenue?
Bay, Park Sang Myen, bunu yapmamalısın...
não faças isto.
Dinle, park alanının bahçesinin biraz düzenlenmesi lazım.
O pátio ao pé do estacionamento precisa de uma renovação.
Bu büyük olay, adam tutuklama müzekkeresinin çıkarılacağı gün K Caddesi'ndeki park yerine çektiği arabasının içinde 38'lik bir Colt'la beynini patlatınca daha da büyüdü.
Foi uma coisa grande, que ficou ainda maior quando no dia que decretaram a sua prisão, ele estacionou o carro no lugar de sempre, e deu um tirou na cabeça com uma arma.38.
Şu sarhoş olduğumuz günü hatırlıyor musun? Lincoln Parkı'nda koşturup bütün arabaların alarmlarını çaldırmıştık?
Lembras-te quando ficámos bêbados e corremos pelo parque Lincoln a disparar todos os alarmes dos carros?
Tamam, teşekkürler. Las Vegas Polisi Dr. Jimmy'nin arabasını Tresser Park'ta bulmuş.
A polícia acabou de achar o carro do Dr. Jimmy, no Tresser.
Nicholas Miller'ın oyu park yerinin kaderini belirleyecek.
Ele é agora um voto de desempate.
Park yeri konusunda henüz kesin kararını açıklamadığını biliyorum ama teşekkür etmek istiyorum.
Eu sei que ainda não te decidiste, mas só te quero agradecer.
Güzel Oregon halkının bana verdiği şeyi salladım ve park yerini elde ettim.
Abanei o que a boa gente de Oregon me deu e consegui o lugar de estacionamento.
- Park yerimden uzak dur. Aksi takdirde bununla uğraşmak zorunda kalırsın.
Fica longe do meu lugar ou terás de lidar com isto.
Arabasını ilk park eden kazanır.
O primeiro carro a chegar ao lugar fica com ele.
- Park yasalarına göre aracın olması lazım.
- Isto é para veículos, diz a lei.
Bir park yeri için bana arabanla çarptın Schmidt!
- Bateste-me com o carro por causa de um lugar, Schmidt. - Sai do lugar!
Minibüsü bulduklarını, dün geceden beri park halinde olduğunu söyledi.
Disse que só sabe que acharam a carrinha estacionada desde ontem.
Birkaç saat sonra da Nicole Francis yerel bir lokantanın park yerinde bulunmuş.
E aqui à poucas horas Nicole Francis, foi encontrada no estacionamento de um restaurante local.