París translate Portuguese
55 parallel translation
Paris modelleri veya Bond Street takım elbiseleri değil tabii.
Não são bem modelos de París ou fatos de Bond Street.
Sizi kulüpte de bulamazsa Paris'ten yazacağını söyledi.
Disse que escreveria des París, se não o encontrasse no seu club.
Bebekliğim Paris'te geçti. Babam orada bir bankada çalışıyordu.
Crescí em París onde o meu pai trabalhava num banco.
- Keşke, nişanlım Detmer Paris'den bana yazsaydı.
- Quem dera. Detmer escreveu-me de París.
Paris, Montmartre, Folies Bergère, Casino de Paris.
Paris, Montmartre, Folies Bergère, Casino de París.
Ve onun bu keşfi, kıtanın öbür ucunda Boston'da, New York'da, Savannah'da ve okyanus aşırı diyarlarda Londra'da, Paris'te, Berlin'de yankılandı.
Em Boston, New York, Savannah e no outro lado do oceano, em Londres, París, Berlín.
Bir diğerini de Paris'te -
E outro em París em...
- Paris hep bizim olacak.
- Teremos sempre París.
Aralarında biraz para toplamışlar ve ona bir Paris bileti almışlar.
Reuniram dinheiro e lhe pagaram uma passagem para París.
- Evet, Paris de senin Babil'in olacaktır.
Sim, París será sua Babilônia
- Belki Paris'e yada başka bir yere giderim.
Tal vez vá a París ou a outro lado.
London, Paris, Madrid.
Londres, París, Madrid.
615 sefer sayılı, Baltimore-Paris uçuşu.
Voo 615 de Baltimore com destino a París.
Hala Paris`de misin?
Ainda estás em París?
Televizyondaki "Doğunun Küçük Paris'i" reklamlarını gördünüz mü?
Vocês viram os anúncios da "Pequena París no Oriente"?
París'e gidiyorum Işıkların şehrine
- Paris, a cidade das luzes.
París ha? Gelmek ister misin?
Vem comigo para Paris.
- Ne, Fransa'ya mı? - Benimle París'e gel Concorde'da sana bir bilet alırız
Arranjo um bilhete no Concorde.
.... París'e gitmelisin
Tens de ir a Paris.
Neden París'e gelmiyorsun?
- Por que não vens?
París'e gelemem
- Não posso ir para Paris.
París.
Paris.
Paris'e kıyasla kuzeye doğru uzanan bu caddeler terk edilmiş ve soluk görünüyordu.
Comparado com a sua cidade de París, as ruas de França parecem tristes e desertas.
Sana söylüyorum Louis, Paris Piskoposu! Ben, Clopin Trouillefou!
E a ti, Louis de Beaumont, Arcebispo de París,... eu, Clopin Trouillefou,
Veya bu güzel numaraya. Paris'teki tavuklar arasında son moda çılgınlığı.
Ou este chapéu, última moda nos galinheiros de París.
Resme bak! Sen Lauren Parris'e bakmıyorsun.
olha a foto não estiveste de frente com Lauren en París.
Çünkü seni daha önce, Fransız Havayolları bekleme salonunda da görmüş... Bir yıl önce, ailenle birlikte Paris'ten dönerken.
Tinha-te visto antes na sala do Concorde da Air France... faz um ano, quando regressavas de París com os teus pais.
Chantre Telekom'un Baş Finans Müdürü Gerhardt Kronish 40 dakika önce Paris'te öldürülmüş.
Gerhardt Kronish, presidente de uma companhía telefónica, foi encontrado morto em París, há 40 minutos.
Evet, çok ilginç bir şey değildi, hem de şu an Paris'te yapılacak çok şey var.
Sím, não era muito interessante e agora, há muíto trabalho em París.
Maitre Dargot, Noter, Jeannie ve Bruno Charron'in huzurunda, ve anayasanın 971 ve 972. maddelerinin öngördüğü üzere, onların tanıklıklarında, isteyen kişi tarafından, Bay Romain Brochant, bekar, fotoğrafçı 30 Mart 1973 Paris doğumlu, şu istekte bulunmuştur :
A doutora Dargot, escrivã pública na presença de Jeannie e Bruno Charron testemunhas, conforme requerido pelos artígos 971 e 972 do Código Civil....... designados pelo requerente, Senhor Romain Brochant, solteiro, fotógrafo nascido em París, a 30 de Março de 1973 recebeu o seguinte testamento :
Paris'e indiğinde, doğruca kadınlar tuvaletine git.
Quando desembarcares em París, vai directamente aos lavabosr.
Henry'nin iki kitabını almaya Paris'e gitti.
Vai a caminho de París para recuperar dois dos livros do Henry.
Ama bu kitaplarla Paris'te olduğun bilinirse emniyette olmazsın.
Não é uma refém. Mas se alguém soubesse que está em París com estes livros, não estaría segura.
- Dün, Andre Sultani isimli İran kökenli bağımsız bir Rus ajanı, Paris'in arka sokaklarından birinde öldürüldü.
Ontem, um espía russo independente, um iraniano chamado Andre Sultani, murreu baleado numa ruela de París. - Achas que estavam ligados?
Picard Paris'ten yanıt verdi.
O Picard recuperou em París.
- Evet, Emily Hopper bu sabah Paris'ten bir uçağa binmiş.
Sim, uma tal Emily Hopper apanhou um avião em París esta manhã.
Ve Paris... her daim Paris.
E París. - Paris... Sempre -
Louie beni Picasso'yla tanıştırdı ve bir de şu esrarengiz adam vardı bana karısının bir fotoğrafını verdi hem de çıplak.
París Louie apresentou-me ao Picasso E este extraordinário homem que me deu uma fotografia da sua esposa.
- Avrupa. Bu yaz Paris'e gidebiliriz, ya da Roma'ya, ya da Madrid'e.
Poderíamos ir a París, a Roma ou a Madrid.
Habeşistan, Somaliland, On İki Adalar ve Paris.
Abissínia, Somalilândia, no Dodecaneso. E París.
Heydrich'in Paris'e gelis nedeni de budur. Fransa Yahudilerinin derdest edilisini organize etmek.
É por isso que Heydrich está em París para organizar a detenção de judeus em França
Paris'te ve tüm Avrupa genelinde, isgal yoksulluk getiriyor.
Em París e na Europa, a ocupação traz pobreza.
Paris'te, Montparnasse'de mukim ünlü bir sanatçi, görevini yapmak için Japonya'ya geri dönmüs.
Em París, é um famoso artista de Montparnasse. Tem regressado ao Japão para cumprir o seu dever.
Nadiren Paris'e gelir.
não vem muito a París.
AIDS virüsünü bulduklarını düşünüyorlar.
Desde París. Descobriram o vírus da SIDA.
PARİS 4 NİSAN 1984 4123 ABD Vakası, 2937 Ölü
PARÍS 4 DE ABRIL DE 1984 4123 CASOS - 2937 MORTOS
Paris'te.
Em París.
París'e hayran kalacaksın
- Vais adorar Paris.
París güzel bir şehir Çok güzel!
Paris é uma cidade linda.
- Bu hafta Paris'te olacağım.
Vou estar em París esta semana.
Bu Paris Opera Binası.
Ali está a Ópera de París.