Paye translate Portuguese
31 parallel translation
Şanghay'a ne paye verirsiniz?
E o que acha de Xangai?
Gerçek şu ki, Kimbrough onlara bir paye yapıştırana kadar onlar iyi birer tarım işçisiydi.
O facto é que eram peões do rancho bastante decentes até que Kimbrough lhes colocou a marca.
Burada onlara verdiğimiz paye, onlar için bir anlam ifade etmiyor.
A homenagem que lhes fazemos não tem qualquer significado para eles.
Böyle bir evlilik, sana paye vermem için beni zorlayacaktır.
Tal casamento obrigar-me-ia a dar-te o cargo mais elevado.
"... çok yüksek paye ve rütbelerle onurlandırılmıştır. "
" como recompensa pela confiança que depositei nele.
- Sorunu yanıtlayıp sana paye vermem.
- Essa pergunta não merece resposta.
- Paye falan istediğim yok.
- Não estou a pedir uma resposta.
Dr Paye seni muayene ettiğinde fiziksel bir baskı yaşadığını fark ettiğini söyledi.
O Doutor Paye disse-me que quando te examinou descobriu que sofreste algumas provações físicas.
Süpermen, hepimiz biliyoruz ki... ... paye ve ödül beklemiyorsun.
Super-Homem, todos sabemos que não pretende homenagens nem prémios.
Hollywood'u tüm dünyaya tanıtan King Vidor gibi eski bir ustanın bile sözü geçer paye değildi. Film üzerindeki esas yönetici güç yapımcı David O. Selznick'teydi. En büyük eseri "Gone with the Wind" i bile gölgede bırakacak bir şeyler çekmek isteyen takıntılı bir mükemmeliyetçi.
O resultado era uma espécie de qualidade grandiosa era um pouco exagerado mas para o David, exagerar era divertido o seu entusiasmo geral galvanizava toda a gente.
21 paye şeref atışı. Tabutun bayrağa sarılır.
Salva de tiros, a bandeira estendida sobre seu caixão.
Pek paye verilmez, haber değeri de yoktur ama her yerde sevgi var.
Pode não ser particularmente reconhecido ou digno de notícia, mas está sempre presente.
Bu bir iş unvanı mı yoksa bu paye için özel bir şey mi yapıyorsun?
- Amizade? Isso é um cargo... ou desempenha uma função especial para tal distinção?
İşte bu nedenle bünyemizdeki en yüksek paye olan Onursal Meslektaşımız unvanı ilk kez bir sivile veriliyor.
E portanto, pela primeira vez, é dado a um civil o nosso mais alto reconhecimento, o de membro honorário.
işte bu nedenle bünyemizdeki en yüksek paye olan Onursal Meslektaşımız unvanı ilk kez bir sivile veriliyor.
Pela primeira vez, será dado a um civil o nosso maior reconhecimento, o de membro honorário.
Bu sadece bir paye.
É só uma honra.
Bana da biraz paye verecek misin?
Não me vais dar algum crédito?
Dalga mekaniği konusunda araştırma yapıyordum ve orada oturup henüz yayımlanmamış eserimden kendisine paye çıkarmasını dinlemek zorunda kaldım.
Eu fazia investigação em mecânica ondulatória, e tive de ficar ali a vê-lo ficar com os créditos do trabalho que eu tinha feito mas que ainda não tinha publicado.
Sayın senatörleri ziyaret etmeliyim. Çünkü kendilerinden sadece kutlama değil paye de aldım.
Os bons senadores devem ser visitados, de quem recebi não apenas cumprimentos mas também troca de honrarias.
Ben asla kendime böyle bir paye vermedim. Sen ne alacağını gayet iyi biliyordun.
Eu nunca liguei muito a isso, pois sabias exactamente o que tinhas.
Neden High Star davasında kendinize paye çıkarmadınız?
Por que não levou crédito pelo caso da High Star?
Kendine de paye çıkar. Lütfen. Stark Kulesi senin çocuğun.
Vá, parte do mérito é teu, a Torre Stark é obra tua.
Yıllar boyu süren hizmetleri için Dr. Nefario'ya verebileceğimiz en yüksek paye, 21 pare osuruk atışıdır!
A mais alta honra atribuída ao Dr. Nefario pelos seus anos de serviço, as 21 salvas com armas de peidos!
Bu putperestin yalanlarına paye verme yetkisini size kim verdi?
Quem lhe deu autoridade para dignificar as mentiras deste pagão?
Kendine çok fazla paye çıkartıyorsun.
Está a dar demasiado valor a si mesma.
Bir de son günlerdeki Üç Büyükler aleyhinde açılan katalitik konvertör konusundaki hileli ihtilaf davasına istinaden soru sormak zorundayım. Bununla ilgili paye verecek değilim...
Tenho de lhe perguntar sobre as alegadas colisões devido ao dispositivo de controlo de nevoeiro, a acção legal contra os fabricantes.
Aslında ona herhangi bir paye verme hakkı tanımana falan gerek yoktu.
O facto de o teres feito não lhe devia dar direito a alguma consideração especial.
- Yollamadım. Hak ettiğimden fazla paye veriyorsun bana.
Está a dar-me mais crédito do que mereço.
# Umurumda değil vereceğiniz hiçbir paye #
O ouro no vosso saco Bem, esse ouro não vale nada
Bu da çok önemli bir paye. Şarkının adı Transmission.
Esta chama-se "Transmission".
Neden High Star davasında kendinize paye çıkarmadınız?
POR QUE NÃO LEVOU CRÉDITO PELO CASO DA HIGH STAR?