Penn translate Portuguese
414 parallel translation
Tren saat birde, Penn İstasyonu.
O comboio parte à 1 da tarde, em Penn Station.
Bütün tren garlarını tutun.
Vigiem a Grand Central e a Penn Station.
Onları bulduk. Penn Garı'nda yakaladık.
Apanhámo-los em Penn Station.
İstasyona.
À estação Penn.
Penn İstasyonu yakınında bir otel niçin seçmemiş?
Por que não ficou num hotel, perto da Estação Penn?
Penn, Fisher!
Penn, Fisher!
Tamam Penn, haydi gidelim!
Ok, Penn, vamos!
Penn?
Penn?
- Penn?
- Penn?
Yürü haydi Penn!
Põe-te a mexer, Penn!
Penn,.30 kalibreyi duvarın öbür tarafına yerleştir.
Penn, prepara aquela 30mm do outro lado da estrada ao pé do muro.
- İşte bu Penn.
- É isso tudo, Penn.
- Penn İstasyonu.
- Em Penn Station.
Penn İstasyonu'nda.
Em Penn Station.
Penn Station'da bir et lokantısında çalışıyor.
Trabalha na churrasqueira em Penn Station.
Ve bu özel gün şerefine cumartesi günü bir geçit töreni düzenlenecek. Tören büyük bir havai fişek gösterisinin düzenleneceği Penn's Landing'de sona erecek.
Para celebrar este centenário, no sábado celebra-se um desfile que terminará em Penn's Landing, com um espectáculo de fogo de artifício.
Galiba havai fişek gösterisinin ardından çan bir kez daha çalacak.
Vão tocá-lo depois do fogo de artifício de Penn's Landing.
Vilayet Binasının tepesindeki Billy Penn heykelini hatırlıyor musun?
Lembras-te da estátua do Billy Penn por cima da Câmara?
Ne zaman yaşlı bir kadın geçse Billy Penn'i işaret ederdik.
Sempre que passavam velhotas, apontávamos para o Billy Penn.
Ben de Sean Penn.
E eu sou o Sean Penn
Kendisini Elizabeth Penn'in gönderdiğini söyledi. Minyatürler ondaydı.
Vinha da parte de Elizabeth Penn e trazia as miniaturas.
Bayan Penn, minyatürlerinizi geri alabilirim.
Miss Penn, vai reaver as suas miniaturas!
Wood, Bayan Penn'le veya Bayan Durrant'la hiç karşılaşmadı.
O Wood não conhece a Miss Penn ou a Miss Durrant.
Ayrıca bu üç kişiyi yani Mösyö Wood, Matmazel Durrant ve Matmazel Penn'i bir araya getirmek de benim fikrimdi.
Fui eu que tive a ideia de juntar estas três pessoas : M. Wood, Mlle. Durrant e Mlle.
Ben hatırlamıyorum.
Penn. - Não me lembro disso.
İyi ki geldiniz, Bayan Penn.
Ainda bem que veio, Miss Penn.
Neden Bay Poirot'un yanına oturmuyorsunuz, Bayan Penn?
Porque não se senta junto de M. Poirot, Miss Penn?
Matmazel Penn, yiyecek bir şey veya bir bardak çay ister misiniz?
Mlle. Penn, posso oferecer-lhe algo para comer?
Matmazel Penn, bence sis dağılmaya başladı.
Penn, parece que a neblina começa a levantar.
Bu hanım da Bayan Penn.
- E Miss Penn.
Matmazel Penn.
Mlle. Penn!
Bu beyin Bay Wood olduğunu nereden bildiniz, Matmazel Penn?
Como soube que este era o Sr. Wood, Mlle. Penn?
Bayan Penn, bütün bunlara ne cevap vereceksiniz?
O que tem a dizer sobre isto, Miss Penn?
Penn İstasyonu'na. 11 : 30 treniyle Boston'a.
Estação Penn. O das 23 : 30 para Boston.
.. iyidir ama Penn Üniversitesi en iyi yer.
Para isso é boa, senão, a da Pensilvânia.
Penn İstasyonundaki tuvalette ölü bulundu.
Morreu num urinol na estação de Penn.
Ben, Penn'de bir hukuk öğrencisiyim.
Vi-o na televisão. Estudo direito na Universidade da Pensilvânia.
Penn, iyi bir okuldur.
A Universidade da Pensilvânia é uma boa escola.
Daha sonra Penn Devlet ruh hastalıkları hastanesinde stajyer olarak savaş verdik.
Depois fizemos estágio em hospitais.
Genç uyumsuzu bir gazeteciye suç kariyeri boyunca takip ettirerek Penn, tarihin ortaya çıkarken bile ne derecede çarpıtıldığını gözler önüne seriyordu.
Arthur Penn apresentou Billy The Kid como um delinqüente juvenil em busca da figura paterna. Ao pôr um jornalista a seguir o jovem,
- İsmini söyle. - Garrett. - Ha?
Penn sugeriu que a história foi distorcida, mesmo ao desenrolar-se.
Joseph Lewis'in "Gun Crazy" filmi, kurbanı değil de suçluların kendisini filmin odak noktası hâline getirmiştir. Korkularını ve hatta neşelerini paylaşmaya mecburdunuz.
Claro que o par fascinante de Mortalmente Perigosa pertencia à tradição dos fora-da-lei dos anos 30, tradição que culminaria nos anos 60 com Bonnie e Clyde, de Arthur Penn.
Arthur Penn'in "Bonnie ve Clyde" filmiyle doruğa çıktı.
Porque não disparas?
Yazar-yönetmendiler. Yazar-yapımcıydılar. Robert Aldrich, Richard Brooks,..
Robert Rossen, Billy Wilder, e entre a geração mais jovem, Arthur Penn e Sam Peckinpah.
... Robert Rossen, Billy Wilder gibi. Daha genç jenerasyondan ise Arthur Penn ve Sam Peckinpah. Hepsi, genel ahlak koruyucularına tartışmalı konuları ele alma cesaretleri olduğunu göstererek karşı çıktı.
Todos desafiaram os guardiões da moralidade pública atrevendo-se a abordar temas controversos como o racismo, a violência urbana, a delinqüência juvenil, a homossexualidade, as atrocidades de guerra, a pena de morte.
Rocco, beni Penn istasyonuna bırakın.
Por favor, Rocco, leve-me à Estação de Pennsylvania.
Bay Penn, ATAC kendi sisteminden çıkartılmış durumda.
Sr. Penn, a ATAC está agora às aranhas com o sistema deles.
Şimdi çok dikkatli izleyin Bay Penn.
Agora, preste muita atenção, Sr. Penn.
Penn ve Dane arasındaki ilişki, Körfez Savaşında yeniden ortaya çıktı.
A relação entre o Penn e o Dane ressurgiu durante a operação Desert Storm.
Öyle değil mi, Matmazel Penn?
Penn?
Örneğin Arthur Penn, Billy the Kid'i bir baba figürü arayışında olan suçlu bir genç olarak sundu.
Mas a meio dos anos 50, vários filmes começaram a pôr em dúvida o mito de Hollywood.