Plastik translate Portuguese
2,909 parallel translation
Unu plastik torbalara doldur!
Pegue no saco e ponha farinha.
Geçen gün işteyken kullandığım bu plastik eldiven.
Ah, e tenho esta luva de plástico de quando estive a trabalhar no outro dia.
Şunların üzerine plastik birşeyler örtün.
Vamos amarrá-los.
Bu plastik kelepçelerden kurtulmalıyız.
Precisamos de encontrar uma maneira de cortar estes cabos.
Plastik.
Plástico.
Ona önce plastik minik bir set aldık. İki yıl kadar onunla oynadı.
Havia uma bateria de plástico minúscula, e ele teve de tocar nela, durante dois anos.
Temizlik malzemesi ve plastik torbalar getir.
Trás material de limpeza e uns sacos.
Sam, plastik mermi kullan!
Sam, fica menos letal.
- Tommy Fuller, plastik cerrahi. - Sabit durman lâzım, dostum.
Tommy Fuller, plásticas.
Çocuk etrafa plastik boru tipi bomba atıp duruyor.
O miúdo tem andado a explodir bombas de tubo de PVC.
Madde plastik olduğundan da taramalarda görünmez. Bu da bakteri oluşumu için harika bir ortam yaratır.
que, por ser plástico, não apareceria na ressonância e cria um ambiente perfeito para bactérias.
General Tekstil Endüstrisi ve MBT Plastik'in satın almaları. ... birleştik.
Certo, na consolidação da nossa aquisição da General Textile Industries e da MBT Plastics.
Plastik eldiven ve kova lazım.
Podes juntar umas luvas e uma bacia?
Herkes plastik bıçak kapsın.
Peguem todas numa faca de borracha.
Prezervatif önce plastik bir torbaya, sonra da çöpe atılacaktı. Aynen!
Ia para um saquinho de plástico e ia directamente para o lixo!
İçeride, biraz elimizdekilere göz attım. Elimizde hiçbir şey yok. Plastik bir anahtar, yatılı ziyaret.
Estamos em círculos, informações que não levam a nada... uma chave plástica, uma visita conjugal.
Ve çocukları havuz yerine plastik kaba bıraktın.
E depositavas as tuas sementes em pequenos copos de plástico.
Plastik kaplar her seferinde kabul edildi mi?
Sim! Os pequenos copos de plásticos deram sempre o seu consentimento?
Karton kutular var, eski bir metal sandalye hediye olarak verilen bir teneke kola kutusu iki avize, bir ampül, ipilikler, kumaşlar ve boktan bir kaç plastik manken var.
Há caixas de cartão, uma velha cadeira de metal, uma lata de refrigerante, que foi um presente, duas lâmpadas eléctricas, fio, tecido... e alguns manequins estranhos.
Allah aşkına plastik!
Pelo amor de Deus, "Plásticas".
Bütün plastik ürünleri petroldür. Her bir otomobil lastiğinde 7 galon petrol vardır.
Existem 26 litros de petróleo em cada pneu.
O ana kadar göz yaşı bombası ve biber gazı solumadım. Plastik mermi görüp, tüfek bombalarıyla karşılaşmadım.
Nunca tinha respirado gás lacrimogénio ou visto balas de borracha.
Plastik kutulara yerleştirdiler. Kutularda parmak izi kalmamasına özen gösterdiler.
Colocaram-nos em recipientes de plástico e tiveram o cuidado de não deixar impressões ou traços de ADN.
Plastik tırnaklar.
Unhas postiças.
Buradaki insanların çoğunun bagajında iki rulo selobant bir dolu plastik torba ve ameliyat keskisi yok ama.
A maioria deles não tem dois rolos de fita isoladora, 73 metros de rolo de plástico nem uma serra cirúrgica na mala.
Metanol plastik, kontrplak, boya, patlayıcı ve kırışmayan kumaş yapımında kullanılır.
Plástico, contraplacado, tinta, explosivos, tecidos.
Sonra bir bakmışsın o mermer tezgâhın üzerinde kıvranırken sen de plastik spatulayla kıçına şaplak atıyorsun.
Quando deres por ti, ela está debruçada no balcão de mármore, e estás a dar-lhe umas palmadas com a espátula de borracha e ela começa a gritar, "Pára, Marshall, pára."
ailesinden ay ( v ) rı düşmüş, Bu küçük kuş yaşam mücadelesi ve ( v ) riyo ( v ) r. 6'lı bi ( v ) ra paketinin plastik naylonuyla uğ ( v ) raşıyor.
Sepalado dos seus palentes, esta jovem ave debate-se para sobreviver, estlangulando-se nas asas plásticas do invólucro de cerveja.
6 kutuyu bir arada tutan plastik naylona ne oldu?
O que aconteceu aos anéis de plástico que aguentavam as cervejas juntas?
Plastik veya ahşap tokmak gibi bir şey.
Não-metal. Um martelo, talvez. De madeira ou plástico.
Plastik, kuru buz nedeniyle katılaşmış.
Plástico endurecido pelo gelo seco.
Plastik cerrahına bir şey sormam gerek.
Tenho uma pergunta para um cirurgião plástico.
Sense üzeri idrarla kaplı bir plastik parçasına mı boyun eğeceksin? Canlan biraz!
E tu foste derrotada por um pedaço de plástico com urina?
Bay Balagan... Süitinizde yıkanacaklar için plastik torbalar var.
- Há sacos plásticos para isso.
Plastik ördek...
O pato de borracha.
İtiraf etmeyliyim, bende bir plastik cerrahın elleri var.
Devo dizer que acho que tenho mãos para a cirurgia plástica.
Kişisel deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki plastik cerrahide sadece dış görünüş önemlidir.
Por experiência própria posso dizer-te que isso só vai ajudar-te na cirurgia plástica.
Gerçi plastik kap da olabilir.
E talvez incinerar também. Mort, devemos nos preparar para a batalha!
- Bu kazanabileceğimiz bir savaş değil plastik.
- O quê? - Não conseguimos ganhar, "plásticas".
İkincisi, bu arma plastik.
Segundo... estas asas são de plástico.
Hala daha petrolü arzu etmenin absürd olduğunu düşünüyorum, hepimiz gayet iyi biliyoruz ki insanoğlunun varlığı ve devamlılığı için temiz su kaynakları son derece önemli bir paya sahiptir, ve onlar, bu plastik medeniyet içerisinde plastik kültürlerini devam ettirmek için
Penso que as areias betuminosas espelham o absurdo do desejo por mais petróleo, quando todos sabemos perfeitamente que, por exemplo, a água doce é um elemento essencial para a existência humana e eles prosseguem a todo o vapor com a extração deste último petróleo
Sefu, yarın ben kardeşinin kalbindeki hasarı düzeltirken Plastik Cerrahi uzmanımız Dr. Sloan da Kondo'ya yeni göğüs kafesi hazırlayacak.
Sefu, amanhã vou reparar a malformação cardíaca do seu irmão, enquanto o Dr. Sloan, o nosso chefe de cirurgia plástica, construirá um novo esterno para o Kondo.
Baş komiser şüphelinin aracını vurmuş. Bazı plastik parçaları var. Muhtemelen arka far.
A Superintendente acertou no veículo e acabámos por encontrar pedaços de plástico, se calhar da óptica traseira.
Plastik, Minard. Kilise grubu nehrin aşağısında uzak bir köyde bir okul yapıyorlar.
"Plásticas", Minard, o grupo da igreja está a construir uma escola numa vila remota à beira-rio.
Ben de, süslü plastik rozetimin olmamasının....... doktor olmadığım anlamına gelmediğini anlatmaya çalışıyordum.
E eu estou a tentar explicar que lá porque não tenho um cartão de plástico todo finório, não quer dizer - que não sou médico aqui.
- Evet, kolların ve bacakların yerinde,... ve vücudundaki her organın sapasağlam,... sadece göğsünden içeriye, küçük plastik tüp yerleştirdik,... birkaç gün orada kalması gerekiyor.
- Ainda... - Sim, tem os braços e pernas, e tudo o que tinha ontem, e inclui alguns tubos feios de plástico que saem do peito, mas temos de os manter por mais alguns dias.
Erimiş plastik.
Plástico derretido.
Pis ışıklar Plastik araba logosu.. ... saatlerce öylece askıda kaldım
Vejo os faróis sujos e o logótipo de plástico do carro, que ficou suspenso no ar durante horas.
Plastik yatak başı.
Rodapé de plástico.
Gelecek sefer plastik bir tas gerekecek.
Acho que da próxima vez teremos que usar a mangueira.
Plastik. Muhtemelen eritilmiş diş fırçası.
Escova de dentes derretida, se calhar.