Play translate Portuguese
794 parallel translation
Let's play...
Vamos jogar...
Çalma düğmesine basacağım.
Vou carregar o botão do play.
Çalma düğmesine basalım.
Carregamos no botão PLAY.
Seni tepeden tırnağa geçen ve bir fırtına gibi savurup sonra da fırlatıp atan ama senin tekrardan zıplayıp ağaç tepesine konmanı sağlayan o kıvılcımı hissettin mi?
Sentiu uma corrente eléctrica da cabeça aos pés... que a apanhou como um furacão e a atirou ao chão? ... mas voltou à tona e flutuou acima das árvores?
"Sürpriz Oyun, Omaha'dan Yanlış Yorum."
"Filho de Chance Play e da Misconstrue."
Apaçi erkeklerinin bir adalet anlayışı vardı.
Os homens Apaches tinham um sentido de "fair play".
Sanki bozuk para gibi zıplayın.
Sê o Jack Saltitante
Bozuk para gibi zıplayın
Sê o Jack Saltitante
Lütfen zıplayın bayanlar.
Senhoras, pulem, por favor.
Koşup, zıplayıp bağıramayacak olmanın.
Nunca correr, gritar, pular.
Yatakların üzerinde zıplayıp durmasanıza!
Podem parar de saltar em cima das camas? !
Senin gibi, tüm o yerlerde hoplayıp zıplayıp gezinemem.
Não consigo habituar-me a isso de estares sempre em todo o lado.
Zıplayın, zıplayın
- Joelho para cima, vamos sapatear
Zıplayıp duruyorlar, Caryl.
Estão aos saltos, Caryl.
Biraz sonra yapmaya başlayacak.
O play-back vai começar já a seguir.
Şimdi de çocuklar, Stanley Belt yeni şarkısını söyleyecek.
E agora, jovens, Stanley Belt em play-back, com o seu novo disco,
- Let's play a game, eh?
- Vamos jogar um jogo, hein?
He zaman İngilizlerin kurallara uygun... oynadıklarını düşünürdüm.
Sempre pensei que os ingleses fossem conhecidos pelo fair play.
"bir rolümüz var."
"Has a part to play"
- Zıplayıp duruyor.
- Anda lá.
Ufak bir kanguru gibi oradan oraya zıplayıp durmuşsun.
Tens andado aos saltos, tipo canguru.
Seni dinledim, Jim Howie ve şimdi kayaların üstünde zıplayıp duruyorum.
Escuta, Jim Howie e acabo aqui sobre as pedras da criação.
Herşey zıplayıp duruyor sanki.
Só vejo coisas aos saltos por todo o lado.
Doğruca zıplayıp karşı kıyıya atlayacağım.
Utilizarei o vulgar salto de dois pés, directo para o ar e sobre o canal.
Leğende zıplayıp şöyle deyin :
Depois podem saltar numa taça de melaço e dizer :
# Çocuklar oynar #
The children play As crianças brincam
# Ah Tanrım, nasıl da oynarlar #
Oh, Lord, how they play and play Oh Deus, como eles brincam e brincam
# Çocuklar nerede oynarlar #
Where do the children play Onde as crianças brincam
# Çocukların nerede oynadığını # #
Where do the children play Onde as crianças brincam
- DÜRÜSTLÜK Sömürüye Hayır
- FAIR PLAY Fim às Vítimas
Ve rodeo atlarımızı tedarik eden kişi, görmek üzere olduğunuz zıplayıp duran bu atların, öküzlerin ve boğaların sorumlusu Buck Roan.
Nosso contratante de rodeio... responsável por todos os cavalos... bois e touros Você está prestes a ver : Buck Roane.
Bu hardal tarlasında atlayıp zıplayıp etrafa göz atması..... ve tavşanları bulması gerekiyordu.
Por isso tinha de saltar na mostardeira e olhar em volta muito depressa para ver onde estavam os coelhos.
Hoplayıp zıplayıp, millete çarpıp bizi utandırma.
Podes não bater em toda gente, fazendo-nos passar vergonha?
Ray döşemeniz için tuttum sizi... Kansaslı ibneler gibi zıp zıp zıplayın diye değil.
Contratei-vos para rasgar um troço pequeno, não foi para cirandar, como se fossem bichas do Kansas!
* Oynarım oyununu, söylemen yeter *
Give the word I'll play your game
Zıplayın!
Saltem!
Zıplayın, gözünüz çıksın!
Saltem, malditos!
Peterborough dün gece kaybetti, şimdi play-off'tayız.
O Peterborough perdeu hoje, por isso agora vamos aos desempates.
- Çünkü sürekli zıplayıp duruyorsun.
- Porque andas sempre aos saltos.
- Dudağınla eş zamanlı olsun mu?
Queres continuar em play back?
Makyajlı ve kostümle saatlerce bana prova yaptırıyorsun.
Play back. Só comigo é que sempre foste muito exigente. Tenho de estar sempre a repetir a toda a hora.
Evet, bu gece play-off'ları bekliyorum.
Estou mortinho pelo jogo de hoje à noite, são as finais.
Burada kuralları ben koyarım! Size "Zıplayın!" dediğim zaman, "Ne kadar yükseğe?" diye soracaksınız!
Não temos regulamentos da Rainha aqui assim, quando eu disser : saltem, vocês perguntam : "a que altura?".
Ayrıca play-off'lar haricinde oyuna asılmıyorsun.
E que não te esforças, excepto durante as eliminatórias.
Ve mehtap çıkmış. Ay ışığı göğüslerine çarptığında, vücutlarına bakıyoruz. O göğüslerin nazikçe yukarı ve aşağı zıplayışını izliyoruz.
A lua brilha, nós vemos traços de seus corpos -. - e a lua ilumina os seios que balançam para frente e. -.
Olduğu yerde zıplayıp duruyor ve zavallı Arlena'ya bağırıyordu.
Zangado como um louco.
Dans edin, kaval çalsın ve zıplayın.
Dança, flauta e salto.
Ani hareket ederseniz, ya da daha da kötüsü sırtına zıplayıp da binmeye kalkarsanız kendinizi rokete bağlanmış gibi hissedebilirsiniz.
Qualquer movimento abrupto ou tentativa de montar... seria como amarrar-se bem... a um foguete.
Okay, man, don't jump in my face because you let your friend play you.
Não me saltes para cima, só porque deixaste que o teu amigo te enganasse.
Don't play dumb with me, Robbie.
Não te armes em estúpido comigo, Robbie.
Takım boka gidiyor.Play of'u kaçırabiliriz.Şaka yapacak durumda değilim.
Não estou para piadas.