Prize translate Portuguese
115 parallel translation
Şunu prize takar mısın?
Importa-se de ligar isso?
Bu dövüşün kuralları önceden kararlaştırılmış olacak beyler. Londra Ödül Dövüşleri kurallarına göre dövüşecekler.
Este vai ser um combate decisivo, senhores, de acordo com as regras do London Prize Fight.
- A Webley automatic... lt's Nobel Prize juice.
- Uma Webley automática...
Laura, eğlence, bir tür parmağını prize sokmak gibi bir şeydir.
Sabe, Laura, é a maneira da natureza pôr os nossos dedos numa tomada.
Sizin gibi misafirlerimize Nobel Ödülü yaramaz. Bayanlar baylar ben Morty Prize.
Para aqueles que não acompanham o prémio Nobel, eu sou o Morty Price.
Aklı başında biri... parmağını prize sokar mı hiç?
Quem é que, no seu juizo perfeito, mete os pés... numa poça e espeta um garfo na tomada eléctrica?
Kendini prize bağlamış.
Ele ligou-se à corrente.
- O prize çok fiş taktığını söyledim.
Eu disse-te, que colocaste muitas fichas numa só tomada.
- Josh, fişi prize sok, lütfen.
- Josh, liga a ficha, por favor.
Süslerden biri prize değiyor.
Um dos ornamentos toca nas meias.
Prize tak, prize herşeyi takabilirsiniz.
Basta ligar a tomada de qualquer aparelho.
Herneyse dünyanın kahve başkentinde başbaşaydık, yanından hiç ayırmadığı küçük bir kahve makinası vardı... onsuz asla yapamaz gibiydi, fişi prize taktı- - Bilirsin Fransa'daki... voltaj buradan farklı olduğu için makine elinde patladı... bir milyon kahve içinde kaldık.
Ali estávamos nós, na capital mundial do café, e ela tinha uma cafeteira que não vivia sem ela, então ligo-a... Em França o tipo de corrente eléctrica é diferente, e então arrebentou em mil pedaços.
Eğer haklı değilsem o zaman benim adım da Amy Archer değil ve asla Pulitzer'i kazanmadım.
Como se eu não soubesse, ou o meu nome não fosse Amy Archer e eu nunca tivesse ganho o Pulitzer Prize.
İlkyardım çadırına gidip mide yıkama makinesini prize takmalarını söyleyeceğim.
Vou à tenda de primeiros socorros para irem ligando a bomba estomacal.
Yapacağımız şey şu ataçı alıp kısa devre yaptırmak için, prize sokmak.
Fazemos o seguinte pegamos neste clip e dobramo-lo de forma a que faça rebentar todo o circuito.
Billy, çatalı prize sokmama yardım et.
Billy, ajuda-me a espetar este garfo na tomada.
Çoğu insan parmağını duvardaki prize sokmaktansa seninle vakit geçirir.
A maioria prefere enfiar o dedo numa tomada, do que passar tempo consigo.
Sadece prize ihtiyacı var.
Um só necessita de uma tomada.
Eğer işe yaramazsa, parmaklarımızı prize sokarız.
Se isso não resultar, enfiamos os dedos numa tomada.
- Hangi prize takılı olduğunu da şıp diye buluverdin öyle mi?
E suponho que sabes em qual tomada estava ligado.
O hengamede, Başkan Bush parmağını prize soktu. Of!
A Casa Branca hoje esteve movimentada quando o Presidente Bush se electrocutou.
"Londra Ödüllü Boks Müsabakası Kuralları"
AS REGRAS DO LONDON PRIZE RING
Londra kurallarına göre.
As Regras do London Prize Ring.
Bu maçta daha önceki kurallar geçerli değil bu maçta Londra Kuralları geçerli olacak.
O combate será regido por regras que não conhecem. As de London Prize, sem os assaltos tradicionais nem regulamentos para luvas, que só têm 172 gramas.
Haydi fişi alıp prize tak.
Vá, pegue o fio e ligue.
O noel babayı prize takarak yeterince derde yol açtım zaten.
- Não. Já causei problemas suficientes ao ligar aquele Pai Natal.
Bu mineral artıkları masaj sandalyesinden yanmış prize kadar olan mesafede buldum odanın ortasında... su lekesi.
Descobri este resíduo mineral que ia desde a cadeira de massagem até esta tomada queimada do outro lado da sala. É uma mancha de água.
Duvarın içine tıkarsan, tüm elektriği emer prize aşırı yükleme yapar, ve sonunda da patlar.
Liga-se à tomada, chupa toda a electricidade, sobrecarrega a tomada e pum!
Bunu hangi prize sokacağım?
Eh, onde é que eu vou ligar isto?
Ben tutkal tabancasını prize takıp dün başladığım desenli tabak altlığını tamamlayacağım.
Eu vou pegar na pistola de cola e acabar os tapetes que comecei ontem à noite.
- Prize takılmamış.
- Nao estava ligado à corrente.
Tuff, San Francisco'da yaşıyor. Anılarını anlattığı bu öyküyü orada yazdı.
Tuff vive em San Francisco onde escreveu as suas memórias :'The Prize Winner of Defiance, Ohio'
Benim için şunu prize takar mısın, Dahlia?
- Sim. Só... fazes o favor, de ligar isto, Dahlia?
Stanley, hayır ben prize takarım. Biliyorsun güvenlik önce gelir.
Stanley, quem liga as luzes sou eu, por razões de segurança.
Bir fiş prize nasıl takılır biliyorum.
- Eu sei ligar uma ficha.
Fişi prize takarak elektriğe çarpılmıştı.
- Ligou a corrente.
Fişi prize takacağım.
Vou ligar isto.
On, fişi prize takın.
Dez : plugar na corrente.
- Hey Joey, herşey hazır.Sadece bunların prize takılması lazım.
Já montei o equipamento de DJ.
Tamam, o zaman prize tak.
Muito bem, então liga-o.
- Bovie, toprak prize takılmamış.
- Não ligaram a terra do Bovie.
Burada prize takılmış bir şey varmış, yüksek ihtimalle onları kesmek için bir elektrikli alet.
Havia algo ligado aqui. Provavelmente uma ferramenta para os cortar.
Evet duydum bunu. Ama bu ele aleti bir prize takılmış.
Eu pensei nisso, mas esta é uma ferramenta de ligar na tomada.
Hastan onunla ilgilenen doktor bir bıçağı prize soktuğu için hastanede yatarken öldü.
Ele morreu enquanto o médico dele estava numa cama de hospital porque enfiou uma faca numa tomada eléctrica.
Çünkü buradaki kadının hayatından arta kalan, bir prize takılı fişten güç alan bir makineye bağlı. Ve o fişin ne zaman çekileceğine ben karar veririm.
Porque o que resta de uma vida... depende duma máquina alimentada por um fio que termina numa ficha ligada a uma tomada... e eu decido quando a vão desligar.
İki topraklı prize ve bir büyük içi kaynar suyla dolu tencereye ihtiyacım var. Ve tek yapmanız gereken bu evrakları imzalamak.
Preciso de duas tomadas eléctricas, uma grande bacia esterilizada com água quente e vocês precisam de assinar estes papéis.
Aslında, burada yayıncımla beraber yeni romanımın Booker Ödülünde final listesine alınmasını kutluyoruz.
Por acaso, estou cá com o meu editor, para celebrar o facto de o meu novo romance ter sido nomeado para o Booker Prize.
Yani, düşünsene, kim bu kadar çok prize ihtiyaç duyar ki?
Imagina, quem precisa de tantas?
Al şunu, alttaki prize tak.
Toma, liga aí em baixo.
Tak prize.
Liga-a.
Ödül kazanan o kız, bir gecede milyoner oldu.
Aquela rapariga que ganhou o Booker Prize ficou milionária do dia para a noite.