Queimada translate Portuguese
999 parallel translation
Bayanlar ve baylar... İnsanlar şanlı zaferlerinden ve büyük liderlerinden bahseder ama harap olmuş şehirlere girip açlıktan ölmeye yaklaşan çocukların kısmen yanmış ellerini tutan biri farklı düşünür.
Senhoras e senhores, as pessoas falam de gloriosas batalhas, da grandiosidade de governos, da majestade dos líderes, mas se forem às cidades devastadas e segurar a mão de uma criança faminta, e parcialmente queimada,
Memur Bey, bana bir iyilik yap, ha? Şuranın altına bak ve yanan bir şey olmadığından emin ol.
Agente, veja debaixo desse banco se ficou alguma coisa queimada.
- Bu köprü sizi durduracak kadar yakılmamış ve adamlarım nehri geçecekler.
Essa ponte não está tão queimada que vos possa deter, eu e os meus homens passaremos o rio a cavalo.
Eğer imzalamazsan, canlı canlı yakılacaksın.
Se não assinares, serás queimada viva.
Söylediklerimin hepsi, kazık korkusu yüzündendi.
Apenas confessei pelo medo de ser queimada.
Yanmış ağaç.! - Kulube!
A árvore queimada!
Strand 26 Ekim gecesi hapishanenin yanıp kül olduğu kasaba mı?
Strand é onde foi queimada a prisão, na noite do dia 26 de Outubro, certo?
Güzeldi, ama et yanıktı.
Sim, estava bom, mas a carne estava queimada.
Yanık et sevmem, ya sen?
Não gosto de carne queimada. E tu?
Mahzende buluşacaklar.
A casa foi queimada. Eles vão encontrar-se na adega.
Öyleyse yeni çıkmış bir parfüm kullanıyor.
Tem um perfume novo : "Pólvora Queimada".
Eski, yıkılmaya hazır veya sigorta için kasten yakılmaya.
Gasta, prestes a ser queimada... pelo Holmes e o Bracken, pelo dinheiro do seguro.
Yandı.
Foi queimada.
Elin yannmış. Nerede oldu bu?
A sua mão foi queimada.
Bir doktorsun, bir kaza geçirmişsin ve elin yanmış... -... ve Roma'da bulunmuşsun.
É médico, esteve envolvido num acidente, a sua mão foi queimada... e esteve em Roma.
Adamın giysileri hep yanık et kokardı.
O fedor da carne humana queimada emanava das suas roupas...
yanık köfte kokusu ve romantik bir ilişki.
Comida queimada e romance.
Daha önce gördüğün adamlar içinde,... yüzü yanmış biri var mıydı, Yordy?
Já viu um homem com a pele queimada caindo do rosto, YorDy?
Vagon yanmış.
A carroça foi queimada.
Tamir vagonu efendim, yanmış.
A carroça de esquipamento, senhor. Queimada.
Bak, Jess, evimizin durduğu yerde kararmış bir baca dışında hiçbir şey yok.
Escuta, Jesse, não ficou lá nada. Só uma chaminé queimada onde estava a casa.
Marta ve küçük kız feci şekilde yandılar.
A Marta ficou muito queimada. Ela e a miúda.
Yanık et kokusunu sever misin?
Gosta do cheiro de carne queimada?
aşkından bir kazıkta yanıyor olmalıyım.
Eu devia morrer queimada por te amar.
Van ve ben olay yerine gitiğimizde arabanın yakıIdığı yerde Ute'ların izlerini gördüm.
Van e eu visitámos o local e vimos mais do que traços de índios... onde a diligência foi queimada.
Haydutlar köyümüzü ateşe verdiklerinde buraya kaçmaya çalışıyordum.
Vi isto com meus próprios olhos,... quando a tua aldeia nativa foi queimada. Quando estava a fugir dessa aldeia, vi... uma aldeia ainda por queimar, que contratou Samurais.
Güneş mi çarpmış? Güneş yanığı yok.
- Ela não está queimada... não ficou muito tempo ao sol.
Şu koluma bakın, kurumuş dal gibi büzüştü.
Vede, meu braço se parece com uma vara seca e queimada!
Gördüğün kadın ölen kocasıyla birlikte yakılacak.
A mulher que viram vai ser queimada na pira funerária do seu marido.
Gerçekten o talihsiz kadının diri diri yakılacağını mı söylüyorsun?
Você está dizendo que aquela infeliz vai ser queimada viva?
Bu kötü bir sey ve düzlükte yakilmali.
É uma coisa malévola que deverá ser queimada.
Eski zamanlarda yaşamış, yakılarak öldürülmüş bir aziz adı gibi.
Soa a santa medieval queimada na fogueira. - E o Sr.?
"Bense yakmak istemem, kalsın."
"E eu não quero ser queimada, muito obrigada."
Yarın yakılacak.
Ela será queimada amanhã.
"... yeşil çimenler yandı.
"E toda a relva verde foi queimada."
Han'fendi kocasının yasını tutuyor. Yanmış et yemeyi de düşünmüyorum.
Não comerei carne queimada... porque a Senhora está triste pelo seu marido.
Güneşte yanmış.
Ela está queimada.
Yanık tene giysi giymek ızdırap.
É uma tortura vestir roupa quando se está queimada.
Artık engel yok, o zaman güneş yanıkların vardı.
De maneira nenhuma, nessa altura estavas queimada.
Giysilerini diktim, yemek verdim, gene gitti.
Olha, a camisa dele está toda queimada.
Önceki gece, birini dövdü sırf yanmış bir evden söz ettiği için.
Outro dia, bateu num sujeito... porque ele lhe perguntou sobre uma casa queimada.
Yabancı, kör ve kötü bir şekilde yanmış.
Ela é estrangeira, está cega e muito queimada.
Ben bu ülkeyi, güneşten yanmış, kumdan ibaret zannederdim.
E fui um dos que disse que este país era areia queimada.
Şunu da ekleyeyim : 100'den fazla malikâne ateşe verildi... aralarında, baylar, benimki de... tamamen kül oldu ve üç milyon Sestertius zarara uğradım.
Deixem-me acrescentar : Mais de 100 propriedades foram incendiadas... entre elas, meus senhores, a minha... queimada até ao chão e três milhões de sestércios perdidos.
Bir keresinde kolunu yakmıştın. Dirseğinin hemen altındaki yara izi.
Uma vez ficaste queimada, essa cicatriz debaixo do teu cotovelo.
Tuzlu domuz eti istersen alabilirsin.
A não ser que queira carne-seca queimada.
Başımın üstünü pişmiş gözleme gibi hissediyorum.
O topo da minha cabeça parece uma panqueca queimada.
Bu gezegen, bir kebap şişine geçirilmiş, gökteki ateşle yavaşça ama acımasızca kavrulup yakılıyor.
Este planeta está metido num espeto, e lenta e inxoravelmente é queimada e crestada pelo fogo do céu.
Burası yakılıp yıkılmalı, sonra toprağa da tuz saçılmalı.
Deveria ser queimada, e a terra coberta com sal.
Belki kızının etinin dağlanmasının görüntüsü daha berrak düşünmeni sağlar.
Talvez a visão da carne da sua filha a ser queimada... clarifique o seu pensamento.
Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği daha şüphesiz değil mi, ey kıt imanlılar?
Se Deus veste assim a erva dos campos... que hoje cresce e amanhã será queimada... quanto mais a vós, homens de pouca fé?