Rosas translate Portuguese
1,838 parallel translation
Saat 7.45'te ise sen, sempatik bir omuz olarak ve güllerle güzel bir sürpriz yapacaksın.
às 7 : 45 você a surpreenderá com uma dúzia de rosas e um ombro para chorar.
D'Artagnan, güller ve Vegas'a bir seyahatle canıma okuyamazsın.
Ó D`Artagnan... Tu não me apanhas nem com rosas e uma ida a Las Vegas.
Kırmızı kanın rengini ya da gülün dikenini
... no vermelho da lua e nas rosas com espinhos.
Yukarı çıkacaksanız, gülleri unutmamalısınız.
Se vais para aí, não te podes esquecer das rosas selvagens. - Nunca se sabe, aposto que...
Ona sırtımı çevirdim, bir demet gül adına...
Por um bouquet de rosas Em má hora enjeitado
O kadar heyecanlandım ki, ona bir düzine gül gönderdim.
Fiquei tão feliz que lhe mandei uma dúzia de rosas.
Hayatımda bir erkeğe hiç gül göndermemiştim.
E eu nunca enviei rosas a um tipo na minha vida.
Sana gül yolladım.
Mandei-lhe rosas.
Hayatımda bir adama hiç gül yollamamıştım.
Nunca mandei rosas para um homem.
Küçük melekler ve güller.
Pequenos anjos e rosas.
Bak, güllerden bir kolye.
Olha, um colar de rosas.
Gül yaprakları ve mumlar niye?
Isto são pétalas de rosas e velas?
" Güller kırmızıdır, menekşeler mavi
As rosas são vermelhas... as violetas azuis.
Rose'un Gülleri
Rosas da Rose
Farklı renkte güllerin, farklı anlamları vardır.
Sabes, rosas de cores diferentes significam coisas diferentes.
* Soyunma odana şarkı söylediğin her zaman güller koydular.
Põem-te rosas no quarto Só por cantares uma canção
* Ve bilmen gereken sonraki şey sana güller getirmiyor
E sem que te apercebas Ele já não te traz rosas
Kırmızı bölümü bizim için ayıracaklardı.
A galeria de rosas já está reunida.
Orada, güllerin orda.
Ali, junto às rosas!
Şampanyamız vardı. Ve güller vardı.
Tinha champanhe... e rosas.
Aşkın ve güllerin bir ömrü, hakkın var.
Uma vida de amor e de rosas, você tem o direito
Dur, yoksa gözlerimiz buluşacak ve dedikodu çıkacak.
Rosas vermelhas alpinas.
Bunlar Windsor gülleriydi, canım.
São rosas de Windsor, minha querida.
Gülleri severmiş.
Adorava rosas.
Her günün bir hediye olduğundan, durup gülleri koklamaktan söz edebilirsin ama gerçek hayatta o gülü koparıp götürürsün.
Pode-se falar sobre todos os dias serem uma benção e parar para cheirar as rosas, mas a vida do dia a dia tem maneiras de baralhar as coisas.
Bu arada, işler sarpa sardığında babasını arayıp eve gidemeyenler için hayat güllük gülistanlık. Hepsi de akılsız iki İncil yalamış yüzünden.
E entretanto, a vida é um mar de rosas para quem não pode ligar ao papá ou ir para casa quando as coisas aquecem, só por causa de dois pregadores idiotas que não fazem ideia de nada.
Kavanaugh sıkıştırıyor, Becca umut veriyor zavallı ne yapacağını şaşırdı.
O Kavanaugh fala do pior, a Becca de um mar de rosas, e o coitado não sabe o que vai acontecer.
12 gül,.. ... Jacob'ın öldürdüğü her kız için bir tane.
12 rosas, uma para cada garota que Jacob matou.
Doktor Ron ona görebileceğin en büyük gül buketini almış.
O Dr. Ron comprou-lhe o maior ramo de rosas que já se viu.
İkinci buluşmamızda annemle bana birer düzine gül, babama da 200 dolarlık elektrikli matkap getirmişti.
No segundo encontro, ofereceu uma dúzia de rosas a mim e à minha mãe e um berbequim de 200 dólares ao meu pai.
Bu pembe ve kahverengi göz karşılaştırması yüzünden Randal'ın işi oldu bu.
Aquela comparação entre olhos rosas e castanhos acabaram de tornar isto no trabalho do Randal.
Eve geldiğimde dairemde bekliyordu. Kuartet çalgı grubu, güller, çikolatalar...
Eu fui para casa e ele estava lá à minha espera, com um quarteto de cordas e rosas e chocolates...
Şaraplar, çiçekler masaj yağları...
Podes trazer vinho, rosas, fazer uma massagem
Tony senin arda kalanlarınla güllerini yetiştirir.
O Tony vai adubar a puta das rosas dele com o que restar de ti.
Dün beni eken herifin yüzde on beş ihtimalle günleri karıştırmış ve burada güllerle bekliyor olabileceğini düşünmüştüm.
Pensava que havia uma hipótese de 15 % do gajo que me deixou plantada ontem tivesse confundido os dias e estivesse à espera com rosas.
Bir gül.Biliyor musun her renk gülün ayrı bir anlamı vardır.
Uma rosa. Sabias que as cores das rosas significam coisas diferentes?
Her şey kusursuz olacak.
Decerto que não será um mar de rosas.
Doğal bir kırmızılık.
Fico com umas rosas naturais.
Haftada beş gece deliğine gül sokup adamın ağzına oturman gerekse bile bunu yapacaksın.
E se isso implicar sentares-te na cara dele com rosas na coisinha, cinco noites por semana, é o que tens de fazer.
Dur ve gülleri kokla.
Parar e cheirar as rosas.
Evliliğiniz pek de günlük güneşlik değildi diyelim!
Digamos que o seu casamento já não era um mar de rosas.
Çiçekçi gelin çiçeği için sadece üç buket hazırlamış... Ama endişenlenmeyin.
A florista pôs três rosas no bouquet, mas não se preocupem.
Gül gibi kokmuyorsun.
Tu não cheiras a rosas.
Daha çok Birleşik Devletler Botanik Parkı'na bir ziyaret yapmış olduğunu gösteriyor.
Provavelmente visitou a ala das rosas do Jardim Botânico dos Estados Unidos.
Romeo ve Juliet gülleri nerede? Şurada, Kelly Morris'in dikildiği yerde.
- Onde ficam as rosas do Romeu e Julieta?
Muhtemelen pireleri ya da keneleri olan veya iğrenç bir hastalığı olan, büyük, şişman, pembe gözlü bir kemirgen.
Está bem, um roedor enorme, com olhos rosas que provavelmente tem pulgas ou piolhos ou alguma doença marada.
Yavaşça uç sevdiğim gülün dikeninden sakın ağzını aç sevdiğim baş döndürüyor çiçek kokuları!
Voa com cuidado, minha querida Cuidado com os picos das rosas Inspira fundo, minha querida
Deb'i görmeye gittiğinde beyaz güller götür. En sevdiği çiçektir.
Quando vires a Deb leva rosas brancas, são as preferidas dela.
Pembeleri severim.
Dos rosas.
Bekle Hutch, güller.
Espera. As rosas.
Oh, ne güzel güller.
Que rosas lindas.