English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ R ] / Rr

Rr translate Portuguese

7,312 parallel translation
Uzun zaman sonra, küçük kız, büyüdüğünde, kötülerin nasıl öldürüleceğinin sırrını sadece o biliyormuş.
Muitos anos se passaram, e só a miúda, agora crescida, ainda está viva para se lembrar dos demónios e do segredo de como os matar.
Ebeveyn olmanın sırrı sabırlı olmaktan geçer..
O truque de se ser pai é a paciência.
Bu doğru olabilir Ama bu sırrı mezarına götüreceksin!
Isso pode ser, mas vais levar o meu segredo para a cova!
Zırıltıların için de,... küçük bir sırrı açıklayacağım sana.
E por todo o dramatismo, vou contar-te um segredo.
Karanlık bir sırrı saklamak için öldürmek.
Matar para proteger um segredo.
Çünkü bu sırrı saklayacağıma yemin etmiştim.
Porque jurei guardar segredo.
Bu bizim sırrımız olacak.
Será o nosso segredo.
Bu bizim sırrımız olabilir.
Tem de ser um segredo só nosso.
Benim sayemde tüm Arandelle sırrını öğrenecek.
Quando eu acabar, toda a Arendelle saberá o vosso segredo.
Sırrını öğrendim!
Descobri o teu segredo! Sim.
Olay şu ki, ben senin işin yaparken birisi bana "Bayan Mooney'nin sırrı ne?" diye sorsa cevaplayabilirdim.
O que se passa é que... quando tinha o teu emprego, ter alguém a perguntar-me, "qual é o segredo da menina Mooney?" Podia ter respondido.
Kolomb'dan yüzyıllar önce Amerika'yı bulmak hayatta kalmak ve sırrı korumak.
A descobrir a América 100 anos depois de Colombo, a sobreviver, ao proteger o segredo.
Ama sanırım senin, onun sırrını açığa çıkaracağından korkuyor.
Acho que está preocupada porque tu podes expô-la.
Senin yüzünden, sonunda Frank'a söylemek zorunda kaldım benden tek bir sırrını bile saklamayan adama yalnızca evli olduğumu söylemediğimden değil, evli olduğum kişinin...
Por tua causa vou ser forçada a contar ao Frank, um homem que nunca me escondeu nada, não apenas que já fui casada, mas que eu era casada...
Sırrın güvende.
O teu segredo está seguro comigo.
Ya da hedefimiz Tomas'ın sırrını bilen birisidir.
O nosso alvo pode ser alguém que já saiba o seu segredo.
- Senin sırrın ne?
- Qual é o seu segredo?
Ama enteresan tarafı şu ki mektupta Clyde'ın Dutch adında bir adamla büyük bir sırrı çözmeye çok yaklaştıkları yazıyor.
Mas eis a parte interessante. Na carta, o Clyde fala de como ele e um tipo chamado Dutch estavam perto de descobrir um grande segredo.
Clyde şöyle devam etmiş, "Küçücük bir kelimenin Peacock Çetesi'nin sırrının anahtarı olduğuna inanmak çok zor."
Bem, o Clyde continua a escrever : " Não posso acreditar que uma palavra antiga é a chave para o segredo dos Pavões.
Zaten bir kere öldü biliniyordu, sırrı korumak için bir kez daha öldü.
Se ele matou uma vez, nada o impede de matar novamente para proteger o seu segredo.
- Çünkü senin sırrınızı biliyordu Dutch.
Porque ela sabia sobre o seu segredo, Dutch.
Bu sırrın asla yayılmayacağına söz verdim.
E prometi que o segredo nunca iria sair.
Sırrın benimle güvende.
O teu segredo está seguro comigo.
Sırrınız nedir?
Qual o seu segredo?
Hiç bir sırrım yok.
Não tenho nenhum.
Sanırım bu ona çok ağır gelmiş, bu sırrı taşımak yani.
Acho que foi demasiado para ele, carregar esse segredo por aí.
En büyük sırrın ne?
O teu maior segredo?
Henry geçen gün bana en büyük sırrımı sorduğunda sana anlattığım şey değildi.
Henry, no outro dia, quando me perguntaste pelo meu maior segredo, não era aquilo que eu te disse.
Sırrını sakladım.
Eu guardei o teu segredo.
- Bizim küçük sırrımız, değil mi?
É o nosso pequeno segredo, não é? Está bem.
Ama sanırım o bu sırrın açığa çıktığından korkuyordu çünkü birkaç gün önce yanıma geldi ve benden bir iyilik istedi.
Mas acho que ele estava com medo que o seu segredo fosse conhecido, porque há poucos dias, ele procurou-me - e pediu-me um favor.
İki aileden herhangi biri bile bu sırrı bilse biz asla beraber olamazdık.
Se uma das famílias soubesse do nosso segredo, jamais poderíamos ficar juntos.
Karınla ilgili sırrını o sırada öğrenmiştim.
Foi então que descobri o teu segredo sobre a tua mulher. - A Kara?
Küçük sırrınızı?
O teu pequeno segredo?
Ne sırrı?
Qual pequeno segredo?
Hizmetçi, sırrını korumak için Eva'yı öldürdü ve senin üzerine attı çünkü mücevherlerin peşine düşeceğini biliyordu.
A empregada matou a Eva para proteger o segredo e incriminou-te pois sabia que ias atrás das jóias.
Yüce Inanna annemiz, kadınlara, erkeklerin bilmediği kanın sırrını bahşetti.
A Grande Mãe, a quem chamaos "Inanna", deu um dom às mulheres que não é conhecido entre os homens, que é o segredo do sangue.
Abilerimin zevceleri, bu inançlarla doğmamıştı ve içlerinde korku yüzünden eşlerine, kırmızı çadırdaki sırrımızdan bahsetmişlerdi.
Mas, as mulheres dos meus irmãos não nasceram nestas crenças, e no seu medo, contaram aos seus maridos os segredos da tenda vermelha.
- Sırrın güvende.
O teu segredo está bem seguro.
Sırrım ne biliyor musun?
Sabes qual é o segredo?
Sırrımı açıkla, çünkü, senden emir almak yerine yaptığımın cezasını çekip başımı kaybetmeye razıyım.
Revelai o meu segredo, porque prefiro enfrentar as consequências e ficar sem cabeça, do que aceitar ordens de vós.
- Sana sırrımı verebilir miyim Louanne?
Porque saiu de Nova Iorque? Posso confiar em si, Louanne?
- Endişelenme, sırrın benimle güvende.
Não se preocupe, o seu segredo está a salvo comigo.
Senin sırrın ne peki?
- E quais são os teus segredos?
Elbette inanmaz. Ona bir sırrını söylemelisin. Sadece ikinizin bilebileceği bir şey.
Claro, tens que lhe dizer algo secreto, algo que só vocês duas podiam saber.
Sırrımı öğrendiniz!
Apanharam-me!
İşte bizim sırrımız.
- É esse o segredo.
Bu da aramızdaki sırrın bir parçası.
Faz parte do nosso segredo.
Evet. Herkesin bir sırrı vardır.
Toda a gente tem um segredo.
Bu bizim küçük sırrımız olacak.
Será o nosso segredinho.
Sırrımı bilmek ister misin?
Quer saber o meu segredo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]