Saatlerce translate Portuguese
1,678 parallel translation
"Rejuvenator" size, ancak genç bir kızken saatlerce egzersizin verebileceği bir pembelik ve ışıltı sağlar.
O "Rejuvenator" não só lhe dá a excitacção e o brilho que você só teria depois de horas de exercício mas certamente um corpo de solteira.
Sokakta saatlerce duran... bir adamı fark ederler.
e evidentemente notariam um homem... sempre parado na rua.
Saatlerce... günlerce onu aradık.
Procurámos durante horas. Dias.
Brian, seninle kilisede tanıştığımız gün benimle oturup saatlerce inanmaktan ve avunmaktan bahsettin.
No dia em que te conheci, na igreja, sentaste-te e conversaste comigo durante horas sobre fé e consolação.
Saatlerce temizlik yapmasına rağmen,... silip atamadığı Balsam'ın Acıtatlıları ile olan savaşın korkusu yalnızca daha çok şiddetlenecekti.
Ele limpou durante horas mas não conseguiu afastar o medo que a batalha com os Balsam Bitter Sweets só se tornaria mórbida.
Saatlerce konuştuk.
Falámos durante horas.
Bunu yapmak için saatlerce çalıştık.
Passámos horas a trabalhar nela.
Saatlerce gecikmeden sonra Kaiser'e gönderildi. Oraya vardığında kızı kalp krizi geçirdi.
Após horas de espera, ela foi transportada para a Kaiser, e chegou mesmo a tempo de entrar em paragem cardíaca.
Sana babanin burada oturup... o teleskopla yildizlara saatlerce baktigini söyleyebilirim.
Nem sei dizer quantas vezes encontrei o teu pai aqui mesmo aqui mesmo, sentado aí a olhar por essa coisa.
Bu durum saatlerce bu sekilde sürdü sonunda basina sakinlestirici igne vurdular daha sonra kendiliginden kayarak çikti...
E isto durou horas e horas... até que finalmente, tiveram de injectar um pequeno tranquilizante no crânio dele... e como que ele deslizou para fora depois disso e...
Saatlerce konuşabilirdim.
Podia ter falado por horas.
Benim için ideal bir pazar günü, şöyle saatlerce uzanıp...
Para mim, um domingo perfeito é estender-me...
Onları kaçırmak için bir gece saatlerce uğraştım.
"... nocturno de algumas horas, numa noite, há uns meses atrás,
Bunların hiçbirinde değilse elindeydi. Aklım başımdan alınıyordu, saatlerce, her gece.
Eu tinha duas filhas, ambas chamadas Cornelia mas morreram.
Pekâla. Barda saatlerce durup su içen birisi neden içki içmez?
Porquê alguém que não bebe álcool passa horas num bar a beber água?
İyi, umarım, doğum yaklaştığında böyle saatlerce çalışmayı düşünmüyordur.
Espero que ele não faça estas horas quando o bebé nascer.
Bak, bu saatlerce sürmeyecek ve tekneyi onaracak zamanımız da olacak.
Olhem, isso ainda vai demorar umas horas e deve dar-nos tempo de arranjar o barco.
Benim hesaplarıma göre, düşündüm de bizden saatlerce öndelerse...
Pelos meus cálculos, estou a pensar que...'tás a ver... se levam quatro horas de avanço...
Okyanusun sesine ve ferahlığına ve hükmü kalmamış bir dilek tutmak için saatlerce kayan bir yıldız beklemeye bayılırdım.
Adoro o som do mar, a forma como parece respirar e... E passar horas a tentar descobrir uma estrela cadente e... depois pedir um desejo piroso quando descobria uma.
Sonra saatlerce parmak uçlarında dururlar.
E depois dançam em pontas durante horas.
Saatlerce bekledikten sonra, bazen, bir Amerikan geyiği veya Rocky Dağları geyiği gelir.
Após horas de espera, às vezes, aparece um alce, ou um alce das montanhas rochosas.
Anlık bir hayvani keyif için saatlerce kendimden tiksinmek, yani, böylesine "sürü" ye özgün bir zevk, bana göre değil.
Para mim, um lampejo de prazer bestial, segue-se a horas... de auto-aversão. Tais prazeres gregários não são para mim.
Bu dalgalar saatlerce sürebilir.
Isto é algo que pode durar horas.
Ve babam, yakın çocukluk arkadaşı Bob'la saatlerce kırlarda koşardı.
Havia muitos campos e vegetação e o Pai percorria-os horas esquecidas com o Bob, o amigo de infância.
- Saatlerce beklettiler.
Passámos horas na esquadra.
Saatlerce yüzüp golf sahasına gizlice girdikten sonra Fulton'a onun adını verdin.
Por tua culpa foi apanhado pelo Fulton no campo de golfe, a nadar fora de horas.
Nehir boyunca uzun uzun yürür ya da birbirimizin gözlerinin içine bakarak saatlerce otururduk.
Dáva-mos longos passeios nas margens do rio. Sentávamo-nos durante horas olhando nos olhos um do outro.
Bak, bekledik, bu lanet şeyi görmek için saatlerce bekledik ama görünmedi.
Olhem, esperámos, esperámos horas para ver este sacana, e nada.
Ona saatlerce antreman yaptırıyordun..
Obrigando a treinar horas e horas e horas.
Saatlerce oturup penis resmi çizerdim.
Ficava sentado, horas a fio, a desenhar pilas.
Satyajit Ray için deliriyor. Pather Panchali'den saatlerce konuştuk.
É doida por Satyajit Ray e falámos durante horas sobre o Pather Panchali...
Saatlerce bahçemizdeki ya da sokaktaki şeylere bakardım.
Olhava para as coisas do jardim e da estrada por horas e horas.
Gerçekten söylüyorum, piyanosunun sesini saatlerce dinleyebilirdim.
Honestamente, eu podia ouvi-la tocar piano durante horas.
Saatlerce Japonların bu adamları infaz etmelerini engellemek için uğraştım.
Tentei por horas evitar que os japoneses executassem esses homens.
O bagajda saatlerce kalmış gibi hissettim kendimi.
Sentia como se estivesse há horas naquele porta bagagens.
Hayır efendim. Saatlerce bunu dinleyemem.
Chega destas músicas.
Burada saatlerce yatıyorum.
Joguei 36 buracos ontem.
- Şey, onun akışını durdurduğundan beri, eminim saatlerce meşgul olacak.
Bem, considerando que você o interrompeu,... tenho certeza que ele vai ficar ocupado por algumas horas.
Gabe'le biz bu şeylerle saatlerce konuşurduk.
O Gabe e eu costumávamos ficar acordados durante horas com isto.
Bir çocuk bir geyik için neden saatlerce beklesin ki.
Como aquele miúdo conseguia sentar-se durante horas, a imitar um veado.
Servis elemanları. Bazen saatlerce burada kalırlar.
Os homens dos arranjos podem demorar horas.
Bunlarda saatlerce çalışmadığınızı biliyorum, ama şu an için elimizdeki tek uygun seçenek bu... yoksa...
Eu sei que muitos de vós não têm muitas horas de voo nisto. Mas agora é a única opção viável que temos, ou ou morrer.
Daha saatlerce kendine gelmez.
Ela vai estar fora durante horas.
bu saatlerce sürebilir.
Podemos levar horas nisto.
Saatlerce orada kaldı.
Esteve lá horas.
Bilmiyorum... saatlerce yol gittik...
Viajamos várias horas.
Lezbiyenler, Persler'i saatlerce püskürttüler.
Horas e horas, as lesbos mantiveram os persas à distância.
Yaşlılar, değiştirilmemiş kirli çocuk bezleriyle, çaresizlik içinde saatlerce yataklarında yatıyor.
Os idosos são deixados em camas, indefesos, hora após hora...
Saatlerce,'şehirdeki en ateşli kızları...
Todos os gajos vão ficar com inveja e eu vou ter que os ouvir por horas, tipo :
Saatlerce bundan bahsedebilirler.
As pessoas falam disso horas.
Saatlerce unuttum onu.
Esqueci-me dele.