Sagan translate Portuguese
113 parallel translation
Savaş odasında acil toplantı. Vicdanlı ol.
Por amor de Sagan, coronel, tenha dó.
Ben, Carl Sagan denen, bir organik molekül derlemesiyim.
Eu sou um conjunto de moléculas orgânicas chamado Carl Sagan.
SAGAN : Büyük bir uzay ve zaman okyanusunda sürükleniyoruz.
Vagueamos num grande oceano de espaço e de tempo.
SAGAN : gökyüzü bize sesleniyor.
O céu chama-nos.
Metinlerini kocam Carl Sagan, Steven Soter ve benim birlikte yazdigimiz bir TV belgeseli olan COSMOS, ilk yayinlandigi günden bugüne çok sey degisti.
Quando Carl Sagan, Steven Soter e eu escrevemos a série de TV Cosmos no fim dos anos 70, muitas coisas eram diferentes.
20 yil geçtikten sonra bugün bile zevkle izlenebilecek konulari Carl Sagan çok güzel bir sekilde bir araya getirmisti ve bu kadar süre geçtigi halde üzerinde pek az degisiklik yapmaya ihtiyaç duyulmustu.
Que tributo a Carl Sagan, um cientista tão atacado por ter a audácia de especular que mesmo após 20 dos anos mais ricos em acontecimentos na história da Ciência, Cosmos requer poucas revisões e é verdadeiramente rico em profecias.
SAGAN : Larry Soderblom, Voyager görüntüleme takımından.
Larry Soderblom, da equipa de imagens da Voyager.
SAGAN : Lonnie Lane, proje yöneticisi.
Lonnie Lane, cientista deputado do projeto.
SAGAN : Krater yok gibi.
Quase que não há crateras de impacto.
SAGAN : bilgisayarda işlenen görüntüler Europa'da meteor krateri olduğunu gösterdi.
O processamento computacional das fotos revelou, poucas características em Europa que pareçam ser de crateras de impacto.
SAGAN : Neydi o?
O que era isso?
SAGAN : Voyager Dünya dışındaki ilk aktif volkanı keşfetti.
A Voyager acabava de descobrir o primeiro vulcão em erupção fora da Terra.
SAGAN : Her dilden ve kültürden insanın paylaştığı bir şey vardır : doğma deneyimi.
Há uma experiência que cada humano partilha, de cada cultura e de cada língua, a experiência do nascimento.
SAGAN : Büyük teleskop gökyüzünün sadece küçük bir parçasını gösteriyordu.
Um grande telescópio apenas vê uma muito pequena zona do céu.
SAGAN : işleri zor ve sıkıcıydı ancak Hubble ve Humason başarılı bir şekilde Büyük Patlama'nın delillerini topladıklarının farkında değillerdi.
Este trabalho é difícil, rotineiro, aborrecido, mas embora eles ainda não o soubessem, Hubble e Humason estavam acumulando meticulosamente, as provas do Big Bang.
SAGAN : Bu çok büyük bir sayı.
É um número muito grande.
Sagan adlı bir vinç işçisi.
Chama-se Sagan.
Sagan, duyuyor musun?
Estás a ouvir-me, Sagan?
Ben Carl Sagan.
Fala Carl Sagan.
Carl Sagan mı?
Carl Sagan?
Carl Sagan'mış.
É o Carl Sagan.
Carl Sagan da kim?
Quem é o Carl Sagan?
Hayır, Carl Sagan'ı şahsen tanımıyorum.
Não conheço pessoalmente o Dr. Sagan.
Dr. Sagan'a sana çok yardımcı olduğumu söylemeyi unutma.
Não se esqueça de dizer ao Dr. Sagan da minha ajuda.
Carl Sagan'a mı?
Carl Sagan?
Henry Sagan.
Henry Sagan.
Henry Sagan?
Henry Sagan?
Çünkü bu gece Dr. Carl Sagan ve San Diego hayvanat bahçesinden Joan Embry misafirlerim olacak.
- e do jardin zoologico, Joan Embry.
Uh, Sagan Enstitüsü'ne Dünya'dan bir kutlama görüntüsü yapmalarını istedik eğer "kuramsal olarak" başka bir dünyaya gitselerdi.
Uh, pedimos ao Instituto Sagan que imaginasse... umas boas-vindas da Terra,..... se eles por acaso conseguissem fazer essas boas-vindas chegar a um mundo distante.
Cimmeria'da bıraktığımız Sagan Enstitüsünün kutusu gibi mi?
Isso é o material radioactivo que deixamos na caixa do Instituto Sagan na Cimmeria.
Amerikalı bilim insanı Carl Sagan Venüs'te sudan değil, hidrokarbonlardan oluşan bir okyanus olması gerektiğini söyledi.
O grande cientista americano Carl Sagan disse na altura que devia haver um oceano, de hidratos de carbono, e não água.
Voyager projesindeki bilim insanlarından Carl Sagan aracı arkasına döndürmek için çok uğraşmıştı ama Güneş'in kameralara vereceği hasarın çok yüksek olacağı düşünülmüştü.
Carl Sagan, cientista da voyager, há muito que batalhava para a nave se voltar. Mas o risco de danos causados pelo sol era demasiado.
Bizim için çok önemli ama kozmik anlamda, tıpkı Carl Sagan'ın da dediği gibi uzaklardaki soluk, mavi bir noktadan ibarettir.
Muito importante para nós. Mas num sentido cósmico é um ponto azul-claro ao longe.
Beraberinde de Dünya'nın ilk uzay biyologlarından birinin Dr. Carl Sagan'ın umutlarını götürdü.
Consigo levou as esperanças do primeiro biólogo espacial, o Dr. Carl Sagan.
.. Sonra Carl Sagan "Bu kosinüs değil, yerdeki bir delikten asimtotunu anlayamazsın" dedi.
Carl Sagan diz, "Isso não é um cosseno. São incapazes de distinguir a vossa assíntota de um buraco no chão."
Çekirdeğe varana kadar bu Carl Sagan tarzına devam edecek misin?
Vais fazer essa narração à Carl Sagan até atingirmos o núcleo?
Carl Sagan zamanı.
O momento Carl Sagan. Ácido sulfúrico!
Rahmetli arkadaşım Carl Sagan derdi ki ;
O meu amigo, e falecido, Carl Sagan, costumava dizer :
Uzaydaki yolculuğuna devam eden o araçlardan biri 6,5 milyar km katettikten sonra Carl Sagan ne demişti?
Uma dessas naves espaciais continuou pelo universo afora, quando já estava a 6,5 mil milhões de quilómetros de distância, Carl Sagan disse :
Çok iyi bir arkadaşım olan Carl Sagan baskı metnini okudu ve şöyle dedi ;
Carl Sagan, que era um grande amigo, leu o manuscrito e disse :
Dünyayı tek bir organizma olarak gören yeni bir bilinç gelişti, ve bu bilinç fark etti ki, savaş içindeki bir organizma kendini yok eder. " Carl Sagan - 1934-1996
Uma nova consciência começa a desenvolver-se que vê a terra como um só organismo, e a reconhecer, que um organismo em guerra consigo próprio está condenado.
Şidmi Redneckler için hazırlanmış olan, Carl Sagan'ın Kainat'ına geçiyoruz.
Agora voltamos a "Cosmos" de Carl Sagan, editado para pacóvios.
Ben hep... İneği sağan hep ben oluyordum..... her sabah ve her akşam. Bu hoşuma giderdi.
Eu costumava... eu costumava ordenhar uma vaca sempre de manhã e à noite e gostava disso.
İnek sağan bir kızla beni değiş tokuş mu ettiniz yani?
Quer dizer que me trocaram por uma leiteira?
Bu kötü oldu.
Ah, que pena,'porque hoje o meu convidado é Dr. Carl Sagan...
İnekleri sağan? Hayvan besleyen?
Que ordenham vacas e têm animais de estimação?
Eric, biraz sağan doğra ve onları etle karıştır.
Eric, corta algumas cebolas e mistura com a carne.
Biz nakit ineği olan karından süt sağan senin gibi değiliz.
Nem todos bebemos dinheiro da vaca como tu da tua mulher.
Lana, bu sana şok gibi gelebilir, ama Talon para sağan bir yer değil.
Isto talvez seja um choque para ti, mas o Talon não dá muito lucro.
Sekiz... Sekiz süt sağan hizmetçi ve... ve üç Fransız tavuğu.
Oito mulheres ordenhando e três galinhas francesas.
Eddie, senin gibi inek sağan biriyle evlenemez.
O problema é, que o Eddie nunca esteve destinado para se casar com alguém que nasceu para ordenhar vacas.