Sahip translate Portuguese
32,199 parallel translation
- S.H.I.E.L.D.'dan çıkmadığına eminim ama o listeye sahip olan tek örgüt biz değiliz.
Tenho a certeza que não veio da S.H.I.E.L.D., mas... não somos a única agência que a tem.
Sahip olduğun güçlerle hem de.
Com os teus poderes?
Senin sadık bir dostun olarak, sana burada, bu evde neye sahip olduğunu hatırlatmak görevim.
Porque como teu melhor leal amigo, é o meu dever lembrar-te no o que tens lá.
Sahip olduğum tek şey.
É tudo o que tenho.
Eee, öylece ona sahip olmana izin veremezdim, değil mi?
Não podia deixar que ficasses tu com o soro, pois não?
Birçok afili isme sahip kuruluş var. Refah Yolunda Amerikalılar veya Heartland Enstitüsü gibi.
Temos uma data de organizações com nomes bem sonantes, como Americans For Prosperity ou Heartland Institute.
İklimi değiştirebilecek güce sahip olduğunu düşünecek kadar kibirli insanlar var. İnsanoğlu, iklimi değiştiremez.
Há pessoas tão arrogantes que pensam que são tão poderosas que podem mudar o clima O Homem não pode mudar o clima.
Çin, dünyanın en büyük güneş ve rüzgar enerjisi şirketlerine sahip.
A China tem das melhores empresas de energias solar e eólicas, agora
Amerika'da 100 yıldır sahip olduğumuz yaşam tarzını istiyorlar.
Querem o estilo de vida que tivemos nos EUA nos últimos 100 anos.
Gigafabrika tamamlandığı zaman dünyanın en büyük iz düşümüne sahip binası olacak.
Quando a Gigafactory estiver feita, Ocupará uma área maior que qualquer edifício no mundo.
Bugün, gezegenin üstesinden gelemeyeceği bir durumdayken, insanoğlunun refah içinde bir geleceğe nasıl sahip olacağını anlamaya çalıştım.
Passo grande parte do meu tempo a tentar perceber como podemos garantir um futuro próspero para a humanidade, quando começamos a atingir o limite daquilo que o planeta aguenta.
Şunu da unutmamak gerekir, rüzgar ve güneş enerjisine yatırım yaptığınızda, sonsuza dek ücretsiz enerjiye sahip olursunuz.
E depois de investirmos em energias eólica e solar, temos energia grátis para sempre.
Çoğu insanın sahip olmadığı bilgilere erişiminiz var.
Tem acesso a informação que a maioria das pessoas não tem.
Çocuklarımız ve torunlarımız, geçmişe bakıp bu yıkımı engelleme fırsatımız olduğunu ama bunu yapacak siyasi iradeye sahip olmadığımızı fark ettiğinde, hepimizin yaşayacağı utancı bir düşünün.
Agora pensem na vergonha que todos nós sentiremos quando os nossos filhos e netos olharem para trás e perceberem que tínhamos meios para parar esta devastação, mas faltou-lhe a vontade política para o fazer.
Dünya'nın sahip olduğu son ve en büyük umut sizsiniz.
São a ultima grande esperança da Terra.
Kızılötesi gece görüşü özelliğine sahip güneş gözlügü, ve içinde hücresel bir jammer olan kol saati.
Óculos com visão nocturna e o relógio tem um codificador celular embutido.
Oğlunun üstüne titreyen bir anne görünce asla sahip olmadığı şeyi öldürmek istiyor.
Então quando vê uma mãe a cuidar do seu filho, ele quer matar o que nunca teve.
Henüz değil. Ama beton da aşındırıcı özelliğe sahip.
Ainda não, mas o próprio betão pode ser corrosivo.
Asla sahip olmadığı kontrolü kazanmaya çalışıyor.
Ele está a tentar ter o controlo que nunca teve.
Birilerinin sahip çıkası gerekiyordu.
Você sabe, alguém devia estar lá por ela.
Rab İsa Mesih ve O Yüce Sahip adına, bu kadını salıverin!
Em nome do Senhor Jesus Cristo, e todo o seu exército, liberta esta mulher!
Maul'a bir holocrona sahip olduğumu söylediğine inanamıyorum.
Não acredito que disseste ao Maul que tenho um holocron.
Eğer böyle iki güçlü bilgi kaynağı birleşirse türünün sahip olmadığı net görme yetenekleri verecektir.
Se duas fontes de conhecimento assim são unidas, darão uma clareza de visão além da tua espécie.
Mağara oldukça uzun ve birçok büklüm ve dönüşlere sahip.
A caverna é profunda, com muitas vias e curvas.
Bunu yapmaya devam ettiğin müddetçe gerçek bir ilişkiye asla sahip olamayacaksın
Nunca vais encontrar uma relação a sério se continuares a fazer isto.
Yaklaşık 70-80 kilo ağırlığında fil dişine sahip.
Deve ter à volta de 70 ou 80 quilos de marfim.
Gerçek şu ki, şu anda sahip oldukları tek şey biziz.
De momento, não têm mais ninguém além de nós.
Gerçek bir fotoğrafına sahip değiliz ancak fiziksel görünümünü tarif edebiliyoruz.
Não temos uma fotografia dele, mas conseguimos fazer uma descrição do seu aspeto físico.
Ve kuvvetli bir motivasyona sahip. Fakat biraz cilalanması gerek ve işe yarayıp yaramayacağını görmeliyiz.
É uma pessoa muito motivada, mas é um diamante em bruto, e temos de ver se as coisas funcionam.
Çin'in pozitif bir imaja sahip olması için çalışıyorum.
Tenho lutado muito para que a China tenha uma imagem positiva.
9,2 milyon dolar değerinde fil dişine sahip.
Ele tem 9,2 milhões de dólares em marfim.
Yani, özünde, Hong Kong'daki bu sistemin ciddi kusurlara sahip olduğunu kanıtlıyor.
Isto prova que o sistema que têm aqui, em Hong Kong, tem graves falhas.
Bazen bu bilgiye sahip olduğum için geceleri uyuyamıyorum. Bunu kiminle paylaşabileceğimi bilmiyorum.
Às vezes nem consigo dormir à noite, porque tenho informações e não sei com quem posso partilhá-las.
Ama ABD Hükûmeti'ne, Birleşik Krallık Hükûmeti'ne ve Kraliyet Ailesi'ne direkt telefon hattına sahip. Ve bu kişilerin, bize yardım edebilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmalarını sağlıyor.
No entanto, pode ligar diretamente para o governo norte-americano, para o governo britânico e para a família real e convence-os a fazerem o que for preciso para ajudar.
Bu veri tabanı, yalnızca Kenya Vahşi Yaşam Servisi tarafından bakımı yapılan güvenli bir sunucuda depolanacak ve sınırlı erişime sahip olacak.
Esta base de dados será guardada num servidor seguro gerido e mantido apenas pelo Kenya Wildlife Service, e o acesso à base de dados será restrito.
İtiraf etmeliyim ki gerçek bir fotoğrafına henüz sahip değiliz.
Devo confessar que ainda não temos uma fotografia dele.
Bu yabancı imalat mermileri görmek ve Shetani hakkında sahip olduğum bilgiler oldukça endişe verici.
Ver estas balas de origem estrangeira, juntamente com a informação que tenho acerca do Shetani, é muito preocupante.
Onlar gibi oldugumu asla söylemiyorum ama ben de merakli bir tipim ve gazeteci olabilmek için sahip olunmasi gereken bir yetenek bu.
Eu não sonharia colocar-me no lugar deles nem nada, mas também sou naturalmente curioso, que é sempre um bom talento para se ter, se preferirem, se lhe podemos chamar talento para se ser jornalista.
Franklin III, 30 metre çizgisinde topu düşürüyor. Co-Lin topa sahip oluyor.
Franklin III deixa fugir a bola nas 30 jardas e a Co-Lin salta sobre ela.
Altı kez topa sahip oldular.
Seis posses de bola.
Doğu Mississippi çok kritik bir avantaja sahip oluyor.
A EMCC a conseguir uma grande recuperação de bola.
O unvana sahip olmak, kraliçe olmak müthiş olurdu.
Seria fantástico ser Rainha. Ter esse título.
Sahip olduklarınıza bakın, insanlardan gördüğünüz ilgiyi düşünün umarım bunlarla gurur duymayı öğrenmişsinizdir.
Se olharem para tudo o que têm e para como as pessoas cuidam de vocês, é melhor que tenham aprendido a ter orgulho nisso.
Okul ruhunu, sahip olduğumuz her şeyi temsil etmeleri gerekiyor çünkü güçlü olduğumuz alan futbol.
Eles devem transmitir o nosso espírito e tudo o que temos nesta escola porque é nisso que investimos, no futebol.
Çarpışmalarına rağmen o topa nasıl sahip oldu anlamadım.
Eles colidem e não sei como ele segurou aquela bola.
Irkı ya da dini ne olursa olsun, her Amerikalının aynı değiştirilemez haklara sahip olmaları gerektiğine inanıyorum.
Acredito que todos os americanos, seja qual for a sua raça ou religião, devem ser sustentados e protegidos pelos mesmos direitos inalienáveis.
Onun bilgi ve düşüncelerine sahip bir hologram.
É um holograma com os pensamentos e conhecimentos dela.
Doğru anda doğru arkadaşlara sahip olmakta.
Ter os amigos certos nos momentos certos.
Bu güçlere sahip olmanın eğlenceli olacağını sanmıştım.
Sim, pensei que seria divertido ter estes poderes.
Bu silahlar bizim Kripton'da sahip olduklarımızdan çok daha fazla gelişmiş.
Estas são armas muito mais avançadas que quaisquer que tínhamos em Krypton.
İhtiyacı olan her şeye sahip ama hala tam bir facia.
Ele tem tudo aquilo que precisa e... - Ainda é um desastre.