Salata translate Portuguese
1,401 parallel translation
Baksana, Joanne, neden bize salata yapmıyorsun?
Diz-me Joanne, porque não fazes uma salada?
Ama Red benim salata yapmamı... kendini benim yerime koymak istediğini kabul ederse.
Assim que o Red admita que não me está a pedir para fazer uma salada... Ele está a tentar pôr-me no meu lugar.
Biraz limonlu kurabiye ve rosto - kız kardeşim Paula geliyor - ve 7 kat salata.
Estou a fazer merengue de limão e um bife grelhado... E a minha irmã Paula vem cá e uma salada com sete camadas.
Evsiz bir adam benden para istedi. Parayı alkole verir diye onu Kore dükkanına götürdüm ve 1 kilo salata alabileceğini söyledim.
Havia um sem abrigo que queria dinheiro, mas eu pensei que era para a bebida, por isso levei-o a um mercado Coreano e disse-lhe, "Podes ir buscar tipo, 1kg de salada."
Bu kez değil... Görünüşe göre ona... salata getiriyorlar.
Parece que lhe estão a dar... uma salada.
bekle bir dakika... eğer ilişkide olan Will'in babasıysa... o zaman Stan neden ayak parmaklarını yaptırıp salata yiyor?
Espera lá... Se o pai do Will andava a ter um caso... então porque é que o Stan andava a polir os pés e a comer saladas?
Üç parça tavuk, biraz salata ve fasulye, bir de kola alabilir misin?
Trazes-me três pedaços, salada, feijões e Coca-Cola?
Yani, çıplak halde bir salata gibidirler : )
"Dá-me uma salada sem molhos?"
Şu harika salata sosunu - uzatırmısın?
Podias-me passar esse maravilhoso tempero para a salada?
Salata sosunu sevdin mi?
Gostas do tempero da salada?
Salata mı?
O café, a salada?
Bifteği bitirmek için bir saati var. Yanında salata, karides kokteyli, patates ve ekmek yiyebilir.
Tem uma hora para comer 2 quilos de carne, salada, coquetel de camarão, batatas e pão.
Hayır baba, o soğutulmuş bir salata çatalı.
Não, pai. É um garfo de salada arrefecido de propósito.
Yeşil salata. Sossuz olsun.
- Eu quero uma salada verde, sem molho.
Çorba, hindili sandviç, salata, birkaç dilim domates.
É uma sopa, um hambúrguer de peru e uma salada coleslaw com mais tomate.
Sigaraların salata gibi kocaman bir çizburgerin içine koymak isteyeceğin cinsten sigaralar gibi değil.
Os teus charros têm um toque de requinte, não são como aqueles matacões brutos a transbordar de erva.
Yeşil salata. Sossuz olsun.
- Quero uma salada verde, sem molho.
- Bu harika bir salata. Anne, 2010 yılında 4 kadına 1 erkek düşecek.
No ano 2010, a proporção de mulheres e homens será de quatro para um.
Tüm hayatı patlıcanlar ve fasulye filizleri... salata, Brüksel lahanası, bronkolilerdir.
A vida dela são as beringelas, os feijões as alfaces, as couves de Bruxelas, os bróculos...
İnsanlar "salata" dediğinde yeşil salatayı düşünür, değilmi? Ve genelde marulu, özellikle de Amerikalılar.
Quando se fala em salada, pensam em alface, sobretudo em alface repolhuda, especialmente os americanos.
Çok çeşitli salata çeşitlerinin haberleri bile yoktur... ve bunlarla yapılabileceklerden de- -
Não se apercebem de todas as variedades e tipos diferentes de alface e todas as coisas que podem ser feitas.
Salata yedikten sonra...
- Quando comes salada?
Senin için yumurta ve salata yaptım.
Eu fiz-te ovos e salada.
Ah, Sezar salata.
Salada César.
Tamam, incirli salata ve ördek alacağım.
Eu vou comer a salada de figos e o pato.
- Ona turşu vermek.. Bana salata vermek gibidir.
Dar-lhe pickles é como dar-me salada.
- Salata harika büyük anne.
- A salada está óptima.
O kadar yemekten sonra salata yemene bile şaşırdım.
- Nem sei como ainda conseguem comer.
Ve bunu benim Belçika'dan getirdiğim salata kasesini kırdığında da söyledi.
Mas isso foi o que ele disse quando partiu a saladeira, que eu trouxe da Bélgica.
- Avrupa'da önce ana yemek en son salata yenirmiş. - Biz Avrupa'da değiliz.
Sabes, mãe, na Europa comem a salada depois do primeiro prato.
- Dört salata önce değildi.
- Estava. Agora não estou.
"Salata suyu" diye bir şey var.
Que é que tens? Uma coisa coreana, água de salada.
Salata suyunun işe yaradığını düşünmeye başladım.
Cá vamos nós.
- Az önce 4 litre sıvı salata içtim.
Bebi uns 4 litros de salada líquida.
- Sarah, salata! Sarah!
Sarah, as saladas.
- Sabunluklarının içinde de salata sosu varsa, burası harika demektir.
Se as saboneteiras deitarem molho para salada, este lugar é excelente. Sabes que mais?
Salata istemiyorum.
Sem salada. E...
İkimize salata aldım.
Então comprei umas saladinhas.
Onun yerine yeşil fasulye ve peynirli salata yiyeceğiz. Ortada da leylek olacak.
Vamos comer salada verde e uma bela "puttanesca", com um centro de mesa Fiji Mum.
- Demek bahçıvanlık yapıyorsun. Çapalamayı bilirim ama yazın Taze salata yiyebilelim diye eski sevgilim bahçeyle uğraşırdı. Hayır.
- Faz jardinagem?
- Biraz daha salata isteyen var mı?
- Querem mais salada? - Não!
Salata sosu kokusu alıyorum.
Já me cheira a vinagre.
Gidip salata yapacağım.
Bem, vou fazer uma salada.
"Yunusları boşver. Ben tonbalıklı salata istiyorum."
"Que se lixem os golfinhos, quero uma salada Niçoise."
- Kocaman bir salata yaptım.
- Fiz mais do que suficiente.
Ronnie, öğle yemeğine yumurtalı salata hazırlayacağım.
Ronnie, vou preparar o almoço, uma salada de ovo.
Bunu hallettik. Şimdi salata tabakları almalısın çünkü boyutu kurabiyeler için çok uygun.
Quando voltarmos, vamos falar um pouco sobre o design de interiores depois do nascimento de Jesus.
Kimsenin bir daha kullanamayacağı bir salata kaşığı.
Uma colher de pau inutilizável.
- Yanında salata da ister misin?
- Queres salada?
... elektrik olmadan ancak bu kadarını yapabildim. Biraz jambonlu ve peynirli sandviç, hindili sandviç, dana rostolu sandviç ve elbette makarna salatası, patates salatası ve tabii ki normal salata.
Amy, não posso fazer muito sem electricidade, mas consegui fazer sandes de queijo e fiambre, sandes de peru, carne assada, salada de macarrão, salada de batata e uma salada normal.
- Salata?
Mas adorava-a.