Salt translate Portuguese
1,017 parallel translation
Kısalt şu kemeri!
Encurte o cinto!
Dualar bu süreyi kısaltır.
Rezar poderia ajudar a torná-lo mais curto.
Tepelerin üzerinden kestirme bir yol var geceleyin yolculuk için uygun değil, ama yolu 30 km kısaltır.
Existe um atalho, pela montanha, não é bom para viajar durante a noite, mas é a viagem mais curta.
Salt Lake City mi?
Salt Lake City.
Bu yüzden Salt Lake'de London Times satan bir gazete bayisi buldum.
No Salt Lake City achei um posto que vendia o London Time.
Salt Lake'den Reno'ya 836 km. vardı.
Há 840 km entre o Salt Lake e Rena.
Yolculukları kısaltır bu.
O que encurta a viagem.
Salt seni seviyorum!
eu amo-te! Gosto tanto de ti!
Kendimi biraz kısaltıyorum.
Eu vou fazer-me uns 15 ou 20 cm mais baixo.
Babanla benim buraya yerleştiğimiz yılki gibi. Salt Licks'teki yerleşim alanına yerleşmeye karar vermiştik. Kızılderililer açısından daha güvenliydi, fakat o bahar, burada kamp yaptığımız son gün.
Como o ano em que seu pai e eu chegámos, íamos construir na colónia Salt Lake... que era menos perigosa por causa dos índios, mas... no último dia passámos pela fonte... e as flores estavam florescendo... e estava cheio de pássaros cantando como agora.
Son dönemde canımı en çok sıkan şey, Salt Licks'de sürüp giden hırsızlıklar.
O que mais me tem molestado estes dias tem sido um ladrão.
Anne, Elizabeth Salt Licks'deki bütün o hırsızlıkları yapanın, Old Yeller olduğunu söylüyor.
Mãe, Lisbeth disse que Old Yeller... é quem esteve roubando em Salt Lake.
Yoksa Salt Licks'deki herkes bize cephe alacak.
Ou todos em Salt Lake se aborrecerão conosco.
Bütün bunları salt kendin için satın almamışsındır. Şampanya?
Não comprou tudo isso só para si.
Arabanız salt eğlence olsun diye bir genç tarafından alınmış.
O carro foi levado, apenas para um passeio, por um jovem.
Belki de salt kızının evlendiğini görmek için uzatmaları oynuyor.
Talvez só queira ver a filha casada.
Salt dolandırıcılık olduğunu mu söylemek istiyorsun.
Quer dizer que, afinal, era apenas uma vigarice?
Salt bir teori.
Uma teoria.
Ortalıkta lanet geri kafalılar uzanıyor, salt ölmeyi bekliyorlar.
Raios! Com montes de velhos atoleimados à nossa volta, à espera da morte.
Bu kapağı açılmamış salt kabalık için ne dersiniz?
Isto não é um verdadeiro descaramento?
Elbette, bu özetle bu gecenin öyküsü arasındaki herhangi bir ilişki salt bir rastlantıdan ibarettir.
É claro que, qualquer semelhança entre este melodrama e a história de hoje, é pura coincidência.
Ve ondan sonra da, salt kazanç gelecek.
E a partir daí é tudo lucro.
Salt Therese'in babasısın diye, onu bu evliliğe zorlama hakkın yok.
Só porque és o pai da Thérèse, não tens o direito de a forçar a este casamento.
Sanıyor musun ki, salt bu üniformayı çıkarmakla, onu unutabilirim?
Achas que, simplesmente por despir este uniforme, posso esquecer?
Salt evli olduğumuz için bir neden yok...
Só porque somos casados, não há motivo para...
O zaman boyunduruğu kısalt. Virajlarda yardımı olur.
Encurta-lhe os tirantes, para ajudá-lo nas curvas.
Salt Springs, sakin bir yer, efendim.
Ali é Salt Springs, sim senhor.
En iyisi tekrar Salt Springs'e dönüp doğuya yönelmek.
O melhor a fazer é voltar lutando para Salt Springs e a leste.
Ma'am, "Madam" ın kısaltılmışıdır.
É senhora que se diz.
Biraz kısalt lütfen.
Corta mais, por favor.
- En son Salt Lake City'deydi.
- Soube que estava em Salt Lake City.
Salt Lake City'ye gidiyoruz.
Vamos para Salt Lake City.
Salt Lake City'ye gidiyorlarmış.
Vão para Salt Lake City.
Hala Salt Lake City'de karılarına veda ediyordur.
Ainda deve estar em Salt Lake City, a despedir-se das mulheres.
Roma'da, haysiyet insanın ömrünü kısaltır... hem de hastalıktan daha garantili bir şekilde.
Em Roma, a dignidade encurta a vida... ainda mais do que a doença.
Lolita, Dolores'in kısaltılmışı. Gözyaşları ve güller.
Diminutivo de Dolores, lágrimas e flores.
Fitilleri kısaltın. Yoksa bize geri yollarlar.
Deixa pouca mecha ou vão devolver-nos isso.
Peki, salt yemeğe gideceğiz diye söz vermiş olsun.
Está bem, talvez. Se prometer que é só para almoçar.
Belki arafta geçireceğim süreyi kısaltır.
Talvez isso encurte o meu tempo no Purgatório.
Salt iman size anlamsız gelebilir.
Poderemos desprezar a simples fé.
Ama salt iman nedir? Tedavidir.
Mas o que é a simples fé se não a cura?
Salt Lake City.
Oh, Salt Lake City.
Saçlarını kes, eteğini kısalt.
Saia curta e cabelo curto.
Kombinezonu kısaltınca düzelecek.
Vai ficar tudo bem, assim que encortar o saiote.
Bu Salt Lake Herald'dan alıntı.
Este aqui do Salt Lake Herald.
- P neyin kısaltılmışı?
- O P é de quê?
Bacaklarını biraz kısaltırım burnunu keserim, yanaklarına tel sokarım.
Limo-lhe um pouco as pernas, tiro-lhe o focinho, enfio-lhe arames nas bochechas.
Richter her ne söylediyse salt gerçek olarak düşünebilirsin.
Pode tomar isso como um facto definitivo.
Size salt gerçekleri sunabilirim, bayan Brandt.
Veja, posso tentar explicar-lhe os factos mais contundentes.
Salt Lake City'ye az kaldı.
Até o Salt Lake City, quase nada.
Josephine'in kısaltılmışı.
É a abreviação de Josephine.