Sanıyordum translate Portuguese
24,963 parallel translation
İkinizin bitirdiğini sanıyordum.
Pensava que tínheis terminado.
- Randevun var sanıyordum.
- Pensei que tinhas um encontro.
Mezuniyete kadar resmen çiftleştirilmeyeceğimizi sanıyordum.
Pensava que só íamos formar par oficialmente depois da formatura.
Bu toplantının ekinlerle, yani yiyecek ve su kaynaklarımızı kalıcı hâle getirmekle ilgili olduğunu sanıyordum.
Pensava que esta reunião era sobre as colheitas, sobre assegurar uma fonte permanente de comida e água.
Senin, bu kasabaya liderlik etmek için doğmuş olan adam olduğunu sanıyordum. Pilcher tarafından eğitilmiş ve insanlığın gelecek nesillerine... - Kerry...
Pensava que eras o homem que nasceu para liderar a cidade, que foi treinado pelo Pilcher para conduzir a humanidade para a geração seguinte, mas não é esse homem que estou a ver agora.
Ona âşık olduğunu sanıyordum.
Pensava que a amava.
Sizin için oldukça iyi bir iş çıkardığımı sanıyordum. Ama yanılmışım sanırım.
Pensava que tinha feito um bom trabalho para si, mas parece que estava errada.
Arkadaşız sanıyordum, dostum. Tandy...
- Pensei que fôssemos amigos!
Farklı hissederim, farklı görürüm sanıyordum.
Pensei que me sentiria diferente. Pensei que ficaria diferente.
Şef'in artık gözünden düştüğünü sanıyordum.
Pensei que o agente federal já não estava nas tuas boas graças.
Bekle 1 dakika. Mamutların soyunun tükendiğini sanıyordum.
Pensei que os mamutes estavam extintos.
Candace'ın şiddet içeren oyunlara izin vermediğini sanıyordum.
Pensei que a Candace não te deixasse - jogar jogos violentos.
"Korkak Aslan'la" evlendiğimi sanıyordum.
Pensei que estava a casar com o Cowardly Lion.
Bunların çörek olduğunu sanıyordum.
Pensei que fossem rosquinhas.
Sabahını hatırlıyorum. Elimde kılıç vardı. Dünyayla boy ölçüşebileceğimi sanıyordum.
Lembro-me daquela manhã... eu tinha uma espada na mão e pensava que podia conquistar o mundo.
Beni işe bırakacağını sanıyordum.
Pensei que me ias dar boleia para o trabalho.
Taşınma işini bugünlük durduracaktınız sanıyordum.
Não ia alterar o dia da mudança?
Hala Londra'dasın sanıyordum.
Pensava que estavas em Londres.
- Beraber çalıştığımızı sanıyordum.
Pensava que trabalhávamos juntos.
Dikkatli olduğumu sanıyordum.
Pensei que fui cuidadoso.
Bunu kabaca söyleyene kadar öyle sanıyordum.
Já que tocou no assunto, pensei um pouco nisso.
Buraya telefon sokmamızın yasak olduğunu sanıyordum.
Pensava que não podíamos ter telemóveis.
Büyüğünü alıyoruz sanıyordum!
Eu pensei que iríamos receber o grande.
YaşIı Carlisle'nin karısını ve çocuklarını yarışa getirdiğini sanıyordum.
Pensava que o Carlisle trazia a mulher e os filhos às corridas.
Bağırsak tıkanıklığı geçti sanıyordum.
Fogo. Pensei que ela estava melhor.
Bir de Camelot'un çan kuleleri uzun sanıyordum.
Pensava eu que as torres de Camelot eram altas.
- Hepinizi insan sanıyordum.
- Pensei que eram humanos.
Emekli olduğunu sanıyordum?
Pensei que te tinhas retirado.
Sotnehaven'ın, güvenli olduğunu söyledin sanıyordum. Sürünün parçası olmak güvenliydi.
Pensei que tinhas dito que Stonehaven era seguro, que fazer parte da Alcateia era seguro.
Bugün sohbet günü sanıyordum ben.
Julguei que o dia fosse descontraído.
Ben de DeLuca'yla hazır olmadığımı sanıyordum ama ortaya çıkması iyi oldu.
Achei que não estava pronta com o DeLuca, mas agora que todos sabem, é bom.
Asla bavulunu boşaltmazsın sanıyordum.
Pensei que nunca mais ias desfazer as malas.
DeLuca'yı döven adamı yıllar önce arkanda bıraktığını sanıyordum.
Anteriormente... Quero uma esposa, uma casa e uma família.
Yalnız kalmak istediğini sanıyordum.
Pensei que precisavas de estar sozinha.
Sizinle birlikte olduğunu sanıyordum.
Pensei que estivesse convosco.
Egolarıyla oynayabilen bir tek benim sanıyordum.
Pensei que era a única que manipulava os egos deles.
- Hava geçirmez olduğunu sanıyordum.
- Pensei que fosse impenetrável.
Daha çok vaktimiz var sanıyordum.
Pensei que tínhamos mais tempo.
Hala sizinle birlikte sanıyordum.
Presumi que ela ainda estivesse convosco.
Sadece çölde vaha görünür sanıyordum.
Ouve... Pensei que apenas poderíamos ver um oásis no deserto.
Seni bulmak zaman alır sanıyordum ama ilk sen geldin.
Pensei que ia levar tempo a encontrar-te, mas... aqui estás tu.
Dur. Bu konunun, randevunun sınırları dışında olduğunu sanıyordum.
Julgava que esse assunto iria ficar fora deste encontro.
Kardeşine gideceğini sanıyordum.
Julgava que ias ir para a casa da tua irmã.
Zaten bunu yaptığımızı sanıyordum.
Desculpe, julgava que era o que estávamos a fazer.
Seninle dönecek sanıyordum.
Eu pensei que ele ia regressar contigo.
- Arabanın yeni olduğunu sanıyordum.
- Tive de levar o carro à oficina. - Pensei que era novo.
- Mike için endişelenmiyorsun sanıyordum. - Onu Rachel endişelenmesin diye söyledim.
Só disse isso para que ela não se preocupasse.
- İşe gittiğini sanıyordum.
Julguei que estivesses a trabalhar.
- Ben kötü bir şey yaptım sanırım. Aslında iyi bir şey yapmaya çalışıyordum.
Acho que fiz algo mau quando estava a tentar muito fazer algo bom.
Artık sevdiğim işte çalışamıyordum... ve sanırım ben hala bir erkek olduğumu kendime kanıtlamam gerektiğini hissettim.
Não podia trabalhar mais naquilo que eu amava... e talvez... precisasse de provar a mim mesmo que eu ainda era um homem.
Bundan daha fazla sorumluluk sahibisin sanıyordum.
Pensava que eras mais responsável que isso. Eu sinto muito.