Sapasağlam translate Portuguese
335 parallel translation
Sapasağlam durup bana uğursuzluk getirir.
Aguentam-se juntas e dão-me azar.
- Açıklamama izin verseydiniz... - Sorun ceketim değil ceketiniz hala sapasağlam dururdu.
Se não fosse a sua pressa e me tivesse ouvido, o casaco ainda estaria bom.
Ben sapasağlamım.
Sinto-me em forma!
- Sapasağlam.
- Está muito bem disposta.
Evet efendimiz, o sapasağlam çukurda, başında yirmi bıçak yarasıyla hem de.
- Sim, meu bom senhor. Seguro numa vala que lhe serve de morada, com vinte cortes na cabeça... sendo o menor deles mortal.
Son posta atlın geldi. Sapasağlam.
O último carteiro chegou são e salvo.
İşte senin kayıp Jumbo, sapasağlam.
Está aqui a tua elefanta desaparecida. Está bem.
Ani çıkan rüzgara şükretmeliyim ki, sapasağlam kıyıya dönebildim.
Somente, graças a uma repentina rajada de vento tive a fortuna de poder regressar à costa.
Sapasağlamım.
Está como novo.
Efendimiz, tanrılar sapasağlam geri dönüşünüze sevineceklerdir.
Senhor, os deuses se alegram com seu feliz regresso.
Sapasağlam geri dönüşünüze çok sevindim efendim.
Eu me regozijo com seu retorno seguro, meu senhor.
Sapasağlam.
Seguramente.
Dün gece olanlardan sonra, seni sapasağlam görmekten ümidimi kesmiştim.
Tinha quase perdido a esperança de te ver vivo, depois do que aconteceu ontem.
Şey, sapasağlam geri döndüm.
Estou de volta são e salvo.
Bir de bakarlar sapasağlam olmuşlar.
E de repente, já estão boas novamente.
Beni buradan Reno'ya sapasağlam götürme zahmetinizin karşılığını veririm.
Vou fazer valer o seu tempo, se me fizer chegar a Reno, rapidamente.
Dışarıda bekleyen kadınların hepsi sapasağlam.
Essas mulheres ali fora estão em perfeita saúde.
Çocukları sapasağlam Beth Amal'a götürmüş.
- Sim. Conseguiu levar as crianças.
Ve bu kavgadan sonra kardeşin sapasağlam olacak.
Depois de uma batalha, o teu irmão fica muito melhor.
Henry sapasağlam ayakta daha!
O número dois está com perfeita saúde!
Siz doktorlar, sapasağlam olan hastalarınızın sapasağlam olduklarından emin olmalarını sağlayacak bir yol bulmalısınız.
Vocês os médicos deviam ter maneira de dizer ao paciente que está tudo bem de forma que o compreenda! A Judy sabe?
Dr. Morrissey benim sapasağlam olduğumu söyledi.
D Dr. Morrissey disse que está tudo bem.
Köprü sapasağlam.
A ponte está muito sólida.
Branston Köprüsü sapasağlam duracak.
A Ponte de Branston ficará inteira.
Yine de Tanrıya şükür, hepsi sapasağlam, hepsi hayatta.
Mas todos eles estão vivos e nenhum morrerá.
Bunu size devrediyoruz. Hem de sapasağlam.
Receba "algo útil" de nossa parte e em perfeito estado.
Amerikanın en iyi astronotu, sapasağlam.
O melhor astronauta dos Estados Unidos... estéril.
En küçük taşına kadar sapasağlam, tek parça.
Está intacta. Pedra sobre pedra.
İnanın bana, sapasağlam hayattadır.
Acredite que ele está vivo e bem vivo.
Ama yine de sapasağlam bir adamım, her ne kadar çocuğum olmuyorsa da.
Mas ainda sou um homem com boa verga, mesmo que não possa ter filhos.
- Bu çok iyi - Sapasağlam.
Bom como o milho.
Sapasağlam adam aniden gidebiliyor.
Mais uns dias, e o homem falece. Ainda que com saúde.
Yanılıyor olabilirim, ama o güçlü ve sapasağlam bir adamdı Livia müdahale edene kadar da hiçbir ciddi hastalığı olmamıştı.
Posso estar errada. Mas, ele era um homem forte e saudável, e nunca tinha estado doente até ter caído nas mãos dela.
Her şey yolunda. Bir iki güne kalmaz sapasağlam ayağa kalkarsın.
Vai ver, um dia ou dois e estará óptima, como nova.
Hayatta bir ördek gibi olmalısın, yüzeyde yumuşak ama dipte sapasağlam.
Pareces um Pato : Esperto por cima, e velhaco por baixo.
Göreceksiniz, hem de sapasağlam.
Vê-lo-eis são e salvo.
- Ama sapasağlam görünüyor.
- porem esta totalmente intacto.
Şimdi ise sapasağlam ayakta!
Agora está saudável.
Onu sapasağlam indireceğiz.
Aterraremos a nave com a segurança dum cofre-forte.
Ama bak, sapasağlam duruyor.
Mas vejam, está intacta.
Kurt'un ısırmasını yüreğinde hissetmiş ama kendine geldiğinde, sapasağlam olduğunu fark etmiş.
Ele sentiu o lobo enfiar-Ihe os dentes no coração. Quando acordou, estava inteiro.
Sapasağlam bir otobüs bulmuşsun?
Um autocarro cheio?
Daha önce iki defa öldüğü bildirilmişti - ama her ikisinde de sapasağlam karşımıza çıkıverdi
Foi declarado morto por duas vezes... e em ambos os casos voltava a aparecer na frente.
Dolayısıyla üçüncü defa öldüğü rapor edildiğinde kimse ciddiye almadı ve - kapının önünde yeniden sapasağlam ortaya çıkmasını bekledi.
Assim, quando o incluíram pela terceira vez na lista de baixas... ninguém lhe deu importância... esperando que voltasse a aparecer de novo... vivo e aos saltos.
Seni eve geri istiyor... güvende ve sapasağlam.
Ele quer que volte para casa, de boa saúde.
Bu köprü bin yıldır sapasağlam.
Esta ponte já resiste há mil anos.
Ufaklık bu, sapasağlam hayatta.
É o pequenote, com as pilhas todas!
Sapasağlam oldu.
Um ponto. Muito melhor.
Jaguar onu bize getirdi, sapasağlam olarak.
O jaguar guiou-o até nós, são e salvo.
Tamir etmek bozuk bir şeyi onarmaktır. Sapasağlam çalışan bir şeyi bozmak değil.
Consertar é reparar algo que está estragado, não o que que está a funcionar bem.
Sapasağlam!
Está tudo bem!