English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ S ] / Satılık

Satılık translate Portuguese

1,472 parallel translation
Evet.Sahildeki caddede satılık bir kitap dükkanı var.
Sim. Há uma livraria à venda na estrada da praia.
Aslında burada satılık bir şey yok. Her şeyi eBay'da satıyorum.
Mas não vendo nada aqui, só no eBay.
Buradaki her şey satılık.
É uma liquidação em todas as lojas.
Bu şekilde satılık değil.
Ele não está à venda para esse fim.
Sadece bu şekilde satılık değil. Gerçekten.
A culpa não é sua, mas ele nunca estará à venda para esse fim.
O satılık değildi.
- Onde nem tudo acaba como tu queres.
"İşte, satılık bir isim."
"Ai está um nome vendável.".
Evim satılık.
- A minha casa está à venda.
- Ailemin evi satılık ve...
A casa dos meus pais está à venda e...
Bunlar satılık değil! Tamam. Buraya niye geldiğini sana söylesem bana inanmazdın.
Sabia que tu não virias, se te dissesse.
Benim haysiyetim satılık değil.
A minha dignidade não está à venda.
Bütün satılık ve kiralık ihtiyaçlarınız için beni arayın.
Para problemas de casa e outras necessidades, dá-me um toque.
Acaba Price'nin satılık olduğu gibi yanlış bir izlenime mi kapıldınız?
Passou-lhe pela cabeça que a Price está à venda?
- Satılık mı, yoksa kiralık mı?
- Espere? Você vende ou aluga?
Evim şu anda boş ve önünde "Satılık" tabelası asılı. - Tamam.
Agora minha casa está vazia e tem uma placa de "vende-se" na frente.
Dixon kılıcın satılık olduğunu duyurdu.
O Dixon pôs o sabre em circulação.
Arılarımız satılık değil.
As nossas abelhas não estão à venda.
- Ee satılık mı?
Está à venda?
Satılık teknem için aradıysanız lütfen not bırakın. Ben sizi ararım.
Se estiver a ligar por causa da venda do meu barco, por favor deixe o seu contacto e assim que possivél ligo-lhe.
- Hadi satılık eve girelim.
- Vamos ao dia da Casa Aberta.
Satılık evleri saatlerce gezmiştik. Boş evleri.
Passei horas com ele a ver casas, casas vazias.
Açık kapılı satılık evler kolay hedeftir.
Casas Abertas são iscas fáceis.
Lanet olsun, küçük kızım satılık değil!
- Raios, a minha filha não está à venda!
Ben satılık değilim bayım.
Não estou à venda, senhor.
O evin önünde "satılık" tabelası görürsem polise ben giderim.
Se eu vir um letreiro "vende-se" naquela casa, chamo a polícia.
Satılık değilim.
Não sou corruptível.
Quagmire, git ve "Satılık" tabelasını al.
Quagmire, vai buscar o sinal.
Satılık ve boşsa, parti yapabiliriz.
Se está à venda e desabitada, é o nosso clube.
Hindistan hükümetinden kiralık, satılık değil.
É um empréstimo do governo Indiano. Não está á venda.
- Satılık değil.
- Não está à venda.
Ben sadece onurumun bu kadar ucuza satılık olmadığını söylüyorum.
Só estou a dizer que a minha honra não está à venda por tuta-e-meia.
Üç çocuk, bir iş, satılık ev.
Três filhos, um emprego, ando a vender a nossa casa.
"Satılık Yumurtalar"
ÓVULOS PARA VENDA
Altı aydır satılık. - Vanessa.
Está à venda há seis meses.
"Bugünün ölüm ilanı, yarının satılık ilanı".
Conheces o ditado, querido. O obituário de hoje, é a oportunidade exclusiva de amanhã.
Evet. Arabanızın satılık olduğunu fark ettik.
Reparámos que o seu carro está à venda.
Evet, satılık. Arabadan memnun kalırsınız.
É uma doçura na estrada.
Yakında yine kim zengin olacak dur tahmin edeyim. Belki de ama evi satılığa çıkmış diy orlar. Artık buralara uğramıyorsun.
Sabes, o que se passa é que... não consigo evitar pensar que tudo aconteceu... porque ele gostava de mim.
Bahsettiğim gibi Woodland Emlakçılık çoğunlukla yazları satış yapan bir kurumdur. O mevsime kadar buralar biraz sessiz olabilir. Umarım sorun olmaz.
Como mencionei Woodlands é principalmente... uma comunidade veranista, pode ser um pouco parado por aqui até essa época, espero que isso não seja um problema.
- Ama uyuşturucu ve paraya karşılık satıldı.
Mas foi vendida às drogas e ao dinheiro.
Sana kılıcı satıp evime gidebilirim herhalde?
Posso vender-te o sabre e ir para casa.
Kemiğini çiğneyerek eğleniyor, birkaç ev satıyor, fakat bundan sıkılıp tişörtlerimi ütülemeye ve halının üstünde kıçını yaymaya geri dönecek.
Está a divertir-se com o osso novo, a vender umas casas, mas vai fartar-se e voltar a passar as camisas e a deslizar pela carpete.
Yani uyuşturucu satıcısı kılıklı bu adamlar kurbanın mortgage işleriyle uğraştığını söylüyor.
Sabes, o tipo parecia um traficante de droga. Mas resulta que ele é corretor de hipotecas.
Seyyar satıcılık uyuşturucu satışı için iyi tezgah.
Um bom negócio de fachada para quem anda a traficar droga.
Morton tuzundaki kıza benzerim. Tekne malzemeleri katalogumda satın alacak bir şeyi nasıl buldun?
Como é que encontraste algo para comprar no meu catálogo?
En iyi satışçını 1000 $'lık bir ödülle mükafatlandırabilirsin.
No fim do mês, podes recompensar o melhor vendedor com um prémio de até mil dólares.
Mark'ın aşağılık bir uyuşturucu satıcısı olduğunu söyledi ve eğer ondan alırsam, temizlenecektik.
Ele disse-me que o alvo era um traficante de droga asqueroso... e se fizesse o trabalho, ficaríamos pagos.
Barış için aracılık yerine, uyuşturucu satıcılarına yardım ve çete ittifakları.
Só que, em vez de promover a paz, promovia tráfico de droga e alianças de gangs.
Eskiden burası grup ilanları ve satılık sörf ilanları ile doluydu.
Isto costumava estar cheio de folhas de bandas e pranchas para venda.
- O çocuğa satıcılık yaptırmayacaktık.
- Não devia tê-lo deixado trabalhar lá.
Hayatım dağılsın diye değil, bozulmasın diye satıcılık yapıyorum.
Comecei a vender para manter o estilo de vida, não desmantelá-lo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]